Hangi cumhuriyetten ödün vermeyeceksiniz?

Dün kendisini aradım. Malatya’da kendisiyle karşılaşıp ayaküstü konuşurken “bu numaradan bana istediğin zaman ulaşabilirsin” diyerek verdiği telefon numarasından CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu aradım. Ancak ulaşamadım. Telefondaki kibar sesli hanım mütemadiyen “aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor” dedi.

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu telefona çıksaydı öncelikli olarak kendisine adına “seferberlik”  dediği yürüyüşü “Birinci Meclis’ten” başlatma fikrinin kime ait olduğunu soracaktım.

Bir dalgınlık anına denk gelip gelmediğini soracaktım. Yani kısacası diyecektim ki Kemal beye “Kemal bey Kemal bey bu sabah uyandığınız zaman yahu ben dün neler yaptım öyle” deyip bir pişmanlık yaşadınız mı?  Yok, sağınıza aldığınız “Cumhuriyet Mitingleri”nin organizatörlerinden de, solunuza aldığınız İşçi Partililer’den de arkanızdan gelen bilumum Ergenekoncular’dan da duyacağınız bir pişmanlıktan bahsetmiyorum.

Artık sizinle alakalı hiçbir şey garibime gitmiyordu ve uzunca zamandır beni şaşırtmıyordunuz doğrusu...

Meclisi saboteleriniz, Cumhurbaşkanına saygısızlığınız, yatıp kalkıp Silivri’ye selam göndermeniz, Ergenekon örgütüne üye olacağım ‘hani nerede hani nerede’  diyerek meydan okumalarınız!

Hatta önceki akşam mesela Cumhurun verdiği resepsiyona katılsaydınız o beni müthiş şaşırtabilirdi. Artık katılmadığınız resepsiyonların haber değeri bile yok... İki yıldır rutine bağladığınız Bağdat Caddesi yürüyüşünüz sonrasında “Bir tarafta Kuvayı Milliyeciler, Misakı Milliciler ve Cumhuriyetçiler var, öbür tarafta Cumhuriyet karşıtları var. Bütün yurtseverleri CHP çatısı altına bekliyorum” bağırışlarınızı görünce aklıma Hababam Sınıfı’nın kendisini Kurtuluş Savaşı’nda sanan sevimli tarih hocası geldi!

Karşı çıkacağız diyorsunuz...

Direneceğiz diyorsunuz...

Hayır, size bütün bunları “kaç derece ateş altında” söylüyorsunuz diyeceğim ama şahsınıza ayıp etmek istemiyorum.

“Asla ve asla Cumhuriyetten ödün vermeyeceğim” diyorsunuz...

Diyorsunuz da hangi Cumhuriyetten ödün vermeyeceksiniz onu bir netleştirelim...Telefona çıksaydınız bunları size telefonda soracaktım...

Dün önünden “seferberlik” yürüyüşünü başlattığınız, 23 Nisan 1920’de Cuma namazı çıkışında halk ve askerin içiçe sıralandığı, tekbirlerle, dualarla, hatimlerle, kurbanlarla ve Kuran-ı Kerim üzerine yeminlerle açılan Birinci Meclis’teki Cumhuriyetten mi bahsediyorsunuz?

Hani Meclisinin yüzde 25’ini din adamlarının oluşturduğu Birinci Meclis...

Alevilerin, Kürtlerin, dindarların temsil edildiği, “temsil gücü yüksek”, bütün siyasi görüş ayrılıklarının bir kenara bırakıldığı, tek gayenin ülkenin milli birlik ve beraberliği olan Birinci Meclis...

Mehmet Akif Ersoy’un mebus olduğu, Said-i Nursi’nin mebus olmasa da sık sık ziyaret ettiği, 160 milletvekili ve Atatürk ile İnönü’nün imzasıyla “Van’da Medresetü’z Zehra namıyla bir darü’l umum-i İslamiye inşa ve küşadına” diyerek onay verip 150 bin lira bütçe ayıran Birinci Meclis...

Cumhurla barışık ve tüm toplumu kuşatan bir ruhu olan meclisten bahsediyorum.

Birinci Meclisin ruhundaki Cumhuriyetle hiçbirimizin sorunu yok zaten.

Siz de hatanızı  anlayıp Birinci Meclis’in Cumhuriyetin kurucu ruhuna yeniden dönelim diyorsanız eyvallah... Hepimizin sorunu bir mülakatta İsmail Habip Sevik’in “Neden yeni bir seçime ihtiyaç duyuyorsunuz” sorusu üzerine Atatürk’ün “İtiraz seslerinin yükselmeyeceği kız gibi bir meclis yapmak istiyorum” cevabı ile oluşan meclisle aslında.

Sonrası  sancılı yıllar...

İstiklal Mahkemeleri... Otoriter bir yönetim ve sindirilmiş halk... Yoksa geçmişinizle yüzleşip yüzünüzü Cumhuriyetin kurucu ruhuna çevirip Birinci Meclise geri dönme isteği mi?

Hangi Cumhuriyetten ödün vermeyeceksiniz bir ona karar verin...

Birinci Meclis’in kuşatmacı ruhu şu anda mevcut, hem de Birinci Meclis’ten bu yana ilk kez bu kadar yüksek bir temsil gücüyle mevcut....

Ve hızla asıl ihtiyacımız olan demokrasiye “Yeni Türkiye” sloganıyla geriye dönüş olmayacak şekilde adımlar atılıyor.

Yeni bir Anayasaya kavuştuk mu zaten sorunumuz da kalmayacak...

Ha bu arada Kemal Bey Birinci Meclisin önüne bir kez daha gidecek olursanız astığınız dedem  İskilipli Atıf Hoca’yı anarak yüzleşmeye oradan başlayabilirsiniz...