Hangi hamle ezberleri bozabilir?

Suriye sorununun çözümünde kritik bir viraja girildi. Birleþmiþ Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) Suriye ile ilgili alýnan 2254 sayýlý karar, henüz nasýl uygulanacaðýna dair belirsizlikler olsa da dikkatle deðerlendirilmeli. Nitekim Ankara’da, yaþanan Rusya krizine ve farklý alanlarda ortaya çýkan gerginliklere raðmen, olup biteni soðukkanlý ele alan bir yaklaþým hakim.

Kararda Suriye’de ateþkesin saðlanmasý ve taraflarýn buna baðlý kalmasýný gözetleyecek uluslararasý bir mekanizmaya dikkat çekiliyor ve þöyle deniliyor: ‘Suriyeli taraflarýn BMGK’da alýnan karara baðlý kalýnmasý ve geçici bir yönetimi teþkil edecek siyasi çözümler için diyalog görüþmelerinin oluþturulmasýna yönelik bölgesel ve uluslararasý çabalarýn sürmesi gerekir.’

Burada önemli belirsizlikler var. Mesela müzakerelere baþlamak için hangi muhalif gruplarýn masada olacaðý, Esed’in geleceði ve seçimlere katýlýp katýlmayacaðý gibi konularda mutabakat saðlanamadý. Dolayýsýyla da Güvenlik Konseyi kararýnda bu konular açýklýða kavuþturulmadý.

Daha önce alýnan ve uygulanamayan kararlarý da hatýrlarsak, mesela ‘Sivillere yönelik her türlü saldýrý ve varil bombasý kullanýmýna son verilmesi ile ülkenin tüm kesimlerine insani yardým ulaþtýrýlmasý’nýn nasýl mümkün olacaðý da belirsiz.

Tüm bunlara bakarak birkaç noktanýn altý çizilebilir. Daha önce alýnan kararlara göre daha somut önerileri olsa da, uygulamada atýlacak adýmlarýn yine ciddi bir güç savaþýna sahne olacaðý çok açýk. Rusya’nýn Eylül ayý sonundaki son BM zirvesinin ardýndan rejimi ayakta tutma yönündeki aktif saldýrganlýðýnýn, böyle bir müzakere zemininde elini güçlü tutmaya dönük olduðunu da tespit edebiliriz.

Kuþkusuz Viyana toplantýlarýnýn devamý olarak þekillenen kararla ilgili belirsizlikler, geçmiþe oranla daha hýzlý ve aktif çabalarla giderilebilir. Ancak kafalar hala çok karýþýk. Mesela ABD Dýþiþleri Bakaný John Kerry’nin ‘Suriye’de Esad ve DAEÞ dýþýnda bir tercih sunacaðýz’ deðerlendirmesi, Suriye ve bölge gerçeðinde hala doðru dürüst bir DAEÞ tarifi yapýlmadýðýný da gösteriyor.

Türkiye’nin böyle bir belirsizlik ortamýnda ‘DAEÞ’le iþ tutan ülke’ olarak tarif edilme projesine, her zamankinden daha sert tepki göstermesi gerekiyor. Nitekim çok uzun zamandýr Ankara’da siyasi dengelerin kurulmasýna engel olmak için çaba gösterenlerin, PKK terörünün yaný sýra en acýmasýzca kullandýðý tezin ‘DAEÞ’ kartý olduðunu bir kez daha hatýrlamakta yarar var. Gerek paralel yapý, gerekse Moskova-Tahran hattýnýn içerideki uzantýlarý böyle bir yaklaþýmla Ankara’yý farklý bir yere savurma çabalarýný sürdürüyor.

Kulaða tuhaf gelse de bu kýskaçtan çýkmanýn tek bir yolu var. Tekrar hatýrlayalým. Ýki temel kuþatmayla karþý karþýya Türkiye. Birisi artýk þehirlerde tüm gücünü ortaya koyan PKK terörü. Ýkincisi, sadece Suriye özelinde deðil, bölge genelinde, hatta neredeyse küresel ölçekte DAEÞ’le birlikte anýlmak.

Çok uzak olmayan bir geçmiþte Suriye’nin kuzeyindeki PYD’nin önemli isimleri Türkiye’de görüþme zemini bulabiliyordu. Son iki yýldýr iþler bambaþka bir noktaya geldi. PYD, arkasýna aldýðý uluslararasý destekle Ankara’nýn karþýsýna dikildi. Böyle bir ortamda bunu yazmanýn ne kadar riskli olacaðýný görerek ifade ediyorum. Ankara’nýn böyle bir denklemi tersine çevirmesi, gerek kendi içindeki kuþatmayý, gerekse diðer sorunlarý hafifletecek önemli bir hamle olacaktýr.

Kriz anlarýnda yangýna körükle koþanlara itibar etmeyecek kadar tecrübesi var Türkiye’nin. Devlet aklýnýn tüm gücüyle bu kuþatmayý yarmaya çalýþtýðý bir dönemde, böyle bir hamlenin ezberleri alt üst edeceðini sessizce bir kenara not ediyorum.