Meclis Baþkaný Ýsmail Kahraman “Laiklik yeni anayasada olmamalý” dedi ya.
Sen misin görüþ açýklayan, sen misin fikir beyan eden. Vur Allah vur.
Kimi “bak gördün mü gerçek niyetlerini açýkladýlar” der, diðeri “Zemin yokluyorlar þekerim” þeklinde muhaliflik yapar.
Birilerinin Sözcüsü’nün derin tarihçi elemaný “Sicili kabarýk” yazýsýyla Meclis Baþkaný’nýn aslýnda birçok gösteriye katýldýðýný dünya âleme duyurur.
Goygoycular boþ durmaz yani.
Beklerler ki, Cumhurbaþkaný, Baþbakan laiklik karþýtý çýkýþlar yapsýn, Ýsmail Kahraman fikrinde dirensin, olaya cümbür cemaat herkes dalsýn.
Hevesleri kursaklarýnda kaldý. Meclis Baþkaný þahsi fikrim dedi, Cumhurbaþkaný ve Baþbakan hem goygoyculara fýrsat vermedi, hem de kulisçileri yalanladý.
Erdoðan Hýrvatistan’da yaptýðý açýklamada “Anayasada devletin tüm inanç gruplarýna eþit mesafede olmasý yer alýyorsa Ýslam vurgusuna ne ihtiyaç var. Ben bir Müslüman olarak inancýmý istediðim gibi yaþayabiliyorsam, benim için olay bitmiþtir. Ayný þekilde bir Hýristiyan, bir Musevi kendi inancýný ateist ateistliðini yaþayabiliyorsa onlar için de bitmiþtir” dedi.
Aslýnda laikliðin olmasý gereken þeklini anlattý. Goygoycular Cumhurbaþkanýnýn yanýndayýz diyerek þeklen destek oldular ama onlarýn laiklikten gerçek manada anladýklarý Cumhurbaþkanýnýn söylediði þekilde deðil.
Nereden mi biliyorum?
Bu kadar goygoyun arasýnda konuya bilimsel yaklaþanlar yok deðil. Onlardan biri de Yeniyüzyýl’da yazan Prof. Atilla Yayla.
“Laiklik masalý” baþlýklý dünkü yazýsýnda özetle laikliðin iki tarifi olduðunu anlatýyor. Atilla Yayla o tariflerden birini “Kimsenin kimsenin dinine karýþmamasý ve devletin vatandaþlarý arasýnda dini sebeplerle olumlu veya olumsuz ayrýmlar yapmamasý. Bu demokratik/özgürlükçü laikliktir” þeklinde özetliyor. Bunda bir sorun yok hatta Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn da böyle açýkladýðýný rahatlýkla söyleyebiliriz.
Laikliðin bir diðer anlayýþý ise “aklýn bireyin ve toplumun dinden kurtarýlýp bilim yoluna sokulmasýný isteyen bakýþ açýsý” diyor Atilla Yayla hoca. Bu anlayýþa göre “dinlerin ve dindarlarýn baský altýna alýnmasý gerekiyor” þeklinde özetliyor. “Buna Laisizm veye laisite deniyor” diye de ekliyor.
Fikir hürriyetini savunan laiklik goygoycularýnýn burada bir karar vermesi gerekiyor. Meclis Baþkaný Ýsmail Kahraman diyor ki “tanýmýný yapalým, netlik kazansýn” Cumhurbaþkaný Erdoðan diyor ki “ben demokratik ve hürriyetçi laiklikten yanayým.”
Peki siz ne diyorsunuz?
Fransa’da çýkan ve baþta Türkiye olmak üzere onun etkisinde kalan ülkelerde savunulan “dinlerin ve dindarlarýn baský altýna alýnmasý”ný mý savunuyorsunuz? Yoksa gerçekten demokrat ve özgürlükçü müsünüz? Birilerinin sözcüsü gazetesinde “laiklik kadýndýr” diyip amiyane tabirle “ara gazý vererek” olmuyor bu iþler.
Hans mý Can mý?
Adýn Hans sýfatýn gazeteci ise devletin gizli kalmasý gereken bilgilerini ifþa ettiðinde yargýlanýrsýn. Seni yargýlayan devlet de güvenliðini koruyan demokratlar olur. Kimse seni basýn kahramaný yapmaz, yapamaz.
Adýn Can sýfatýn gazeteci ve ayný suçu iþlersen yine yargýlanýrsýn. Ama sen yargýlandýðýn için birileri gelip cezaevinin önüne sandalye atýp nöbet tutar. Ülken, özgürlükleri ihlal eden, anti demokratik olmakla suçlanýr. Konsoloslar mahkemene koþar. Serbest býrakýlman için çýrpýnýr. Kanun önünde herkes eþit diyen naif muhafazakârlar bile “keþke tutuklanmasaydý” der. Baskýlar ülkenin en üst yargý makamlarýný da etkiler. Cezaevinden çýkarýlýrsýn. Üstelik birilerinin gözünde basýn kahramaný olursun. O Hans demez mi “Keþke adým Can, yaþadýðým ülke Türkiye olsaydý” diye
Der mi der.