Hamdolsun, Hac vazifemizi îfâ ettik ve þimdi Medîne-i Münevvere’deyiz. Allah Resûlü’nün teþrif etmeleriyle nurlanan belde. Peygamber Efendimiz’in mukim bulunduðu þehir...
Kâinatýn Efendisi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kabul buyurdular, huzura çýktým... Kifâyetsizliðimden, sözün de sultaný Üstad Necip Fazýl Kýsakürek’in Hac kitabýnda O’nun huzurunda attýðý sessiz çýðlýða sýðýndým: “Ey, Allah’ýn Resûlü!.. Resûller Resûlü!.. Yaradanýn Sevgilisi!.. Varlýðýn Tacý!.. Hilkatin Nuru!.. Ýnsanlýk ehramýnýn zirve taþý!.. Kâinatýn Efendisi!.. Gaye -Ýnsan ve Ufuk- Peygamber!.. Yaratýlýþ sebebi!..
Seni kelimelere ýsmarlamak, durgun suda mehtabý balýk kepçesiyle yakalamaya davranmak gibidir.
Evet, ey var oluþun Hikmeti!.. Ölümsüzlük Rehberi!.. Gerçek hayatýn kurucusu!.. Yýkýlmaz çatýnýn mimarý!.. Bastýðý kum tanesine en büyük insanýn denk olamayacaðý büyüklük!.. Dýþý nebîlikte, içi velîlikte Son Had!.. Hakikatinde kulun bitip Allah’ýn baþlamadýðý üstün mahlûk!.. Âlemlere Rahmet!.. Haberci, Müjdeci, Kurtarýcý, Erdirici!..
Ýçimde bu mânâlardan bir çaðlayan, mukaddes Ravza’yý halkalayýcý parlak, sarý parmaklýðýn bir birbuçuk metre yakýnýnda, yine içimden çýðlýðý basmaktayým:
- Esselâmü aleyke yâ Resûlallah!.. Esselâmü aleyke yâ Habiballah!.. Esselâmü aleyke yâ Safiyallah!..”
15 Temmuz gecesi Müslüman Anadolu halkýnýn iþgalciye karþý aþk ve vecdle direnmesini ve iþgalciyi ezmesini saðlayan o mübarek çaðrý salâ... Nasýl da Anadolu semâlarýnda yankýlanan O’nun ismi iþgalciyi kahru periþan ederken pak sinelere inþirah oldu!..
O’nun huzuruna çýkacaðýmý bilen dostlarýmýnýn emanet ettikleri selâmlarý teslim ettim:
-Esselâmü aleyke yâ Resûlallah!.. Esselâmü aleyke yâ Habiballah!.. Esselâmü aleyke yâ Safiyallah!..
Orada beni mýhlasalardý da... Nasib!
Huzurdan ayrýlýp, “Biz Uhut Daðýný severiz! Uhut da bizi sever!” buyurduklarý Uhut okçular tepesine geçtik.
“Uhut, Peygamber emrini dinlememenin neticesi bozgun yüzünü gösterip geçen ilâhî bir ders, bir imtihan... Düþman çil yavrularý gibi daðýlsa da, müminleri yýrtýcý kuþlar kapýp kaçýrsa da yerlerinden ayrýlmamalarý emrini alan okçularýn ilk zafer alâmeti üzerine ileriye atýlmalarý neticesi baþa gelen kuþatýlýþ...”
Bizler için, hele de Anadolu’ya yönelik iþgal hamlelerinin olduðu bu demde mühim dersler çýkaracaðýmýz Uhut savaþý. Allah Resûlü müþrükleri þehirde karþýlayýp sokak muharebesi yapýlmasýný murad buyurmuþken, Bedir zaferinde bulunamayan bazý sahabe efendilerimiz açýk alanda düþmanla savaþmak istediler. Her ne kadar sonra bu taleplerinden piþman olsalar da Peygamber Efendimiz zýrhýný giymiþ ve kýlýcýný kuþanmýþtý... Tepeye yerleþtirilen okçularýn, “Her ne olursa olsun yerinizden ayrýlmayýn” emrine raðmen görev yerlerini terk etmeleri ve yenilmek üzere olan ve kaçan müþriklerin terk edilen tepe yönünden gelip müslümanlarý maðlup etmeleri. Peygamber Efendimiz’in yaralanmasý...
Üstlenen görevinin hakkýný vermenin, emre itaat etmenin önemi bu ilâhî derste... En mühimi de, O’na uymanýn veya uymamanýn bizleri götüreceði akýbeti göstermesi bakýmýndan ibretlik bir tablo!
Þunca yýldýr Müslümalarýn zillet içinde olmasýnýn sebebi, terk etmememiz gereken tepeleri terk ettiðimizden olmasýn! Bir de böyle düþünelim!..