Hani Derviş’e danışmıştınız?

Ne demişti Kılıçdaroğlu? “Kemal Derviş’le sürekli temas halindeyiz. Programımızı hazırlarken ona danıştık.”

Danışmamış...

Sürekli temas halinde de değilmiş...

Hatta hiç temas halinde değilmiş...

Belki bir “nezaket görüşmesi” yapmışlardır, ya da (kendi ifadesiyle) “teknolojiden yararlanarak” konuşmuşlardır ama Kılıçdaroğlu’nun Kemal Derviş’e danışmadığı, “Emekliye şu kadar, asgari ücretliye bu kadar” diye uçarken fikir almadığı aşikâr.

Bunu nereden anlıyoruz?

Kemal Derviş’in sözlerinden ve CHP’yle ilgili açıklamalarından...

Kemal Derviş, önceki gün, Doğan Medya Grubu’nun bir televizyon kanalına çıktı ve CHP’nin içler acısı durumunu anlattı. Hatta daha da ileri gitti, “Bizim geçmişimizde maalesef böyle şeyler var” diyerek, CHP’nin “iztemezük”çü tavrını eleştirdi.

Dün de, Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Can Dündar’a konuşmuş...

İyi bir röportaj...

Bu köşede sıklıkla eleştirdiğim, bazı hallerini önyargılı ve tahammülfersa bulduğum Can Dündar, mesleki tabirle, iyi bir iş çıkarmış. (Hep dayak atacak değiliz ya. İyi bir iş çıkarmış. Hakkını teslim ediyoruz gördüğünüz gibi.)

Peki, ne anlatıyor Kemal Derviş?

Ekonomiyi övüyor... Kılıçdaroğlu bu durumdan hoşlanmayacaktır ama Türkiye’nin son yıllarda iyi yerlere geldiğini, ekonomi yönetiminin çok başarılı olduğunu söylüyor. Rezervlerini de koyarak tabii... “Daha iyisi de olabilirdi” gibilerden. Elbette her zaman daha iyisi olabilir.

Sıkı durun!

Bir kriz beklemiyor...

Hani batmıştık, ülkenin yarısı açlık sınırının altındaydı, böyle giderse toplumsal bir kargaşa an meselesiydi ve “Kriz Türkiye’ye teğet geçecektir” diyen Erdoğan’a verip veriştiriyorduk...

Kemal Derviş aynı kanaatte değil. Hem gidişatı iyi görüyor, hem de bir kriz beklemiyor. “Büyümede sorunlar olabilir” diyor. Nitekim böyle (mevzi ve geçici) bir sorun bulunduğunu Ali Babacan da rakamlarla açıklamıştı.

Başka?

Bazı kurumlarımızın (örneğin THY’nin) başarılarını gıptayla izlediğini söylüyor. Yahu hani THY son derece kötü yönetiliyordu. Kötü yönetime ilave olarak, bir de “sendika” krizi baş göstermişti. Kemal Kılıçdaroğlu grev yapma hakkı elinden alınmış (!) çalışanları isyana davet eden açıklamalar yapıyordu. Doğan Medya Grubu’nun bir memuru da, “Evet, grev şart” deyip duruyordu. (“Grev şart” diyen arkadaşa, “Grevi bu kadar çok seviyorsun da, niye senin gazetende sendika yok? Neden patronunun damadına ait havayolu şirketine sendikanın ‘s’si bile giremiyor? Neden grev diye tutturanlar kapı dışarı ediliyor?” diye sormuştum. Hâlâ cevabını düşünüyor. Bu soru, bazı CHP belediyeleri için de geçerlidir.)

Bitmedi...

Kemal Derviş, üçüncü havaalanı da gerekli görüyor. “Mutlaka olmalı” diyor.

Her bir hususu Kemal Derviş’e danıştığını söyleyen Kılıçdaroğlu bu kanaatte değil. Üçüncü köprüye, üçüncü havaalanına, karayolları ağının genişletilmesine karşı başlatılmış çapul eylemini desteklemişti. Hatta “çevre katliamı” filan gibi laflar etmişti.

Peki, Kemal Derviş, “Yüzyılın Projesi” için ne diyor?

Destekliyor. “Türkiye’yi uçuracak bir projedir” diyor. Ama bazı kuşkuları var. CHP’nin bu işin üstesinden gelebileceğine inanmıyor: “CHP’nin ne düşündüğünden emin değilim açıkçası.”

Nezaket gösterdiği için daha ilerisini söyleyemiyor.

Ben tercüman olayım sevabına.

Demek istiyor ki Kemal Derviş, “Madem Türkiye’yi lojistik merkezi haline getirmek istiyorsun, köprü ve havaalanı gibi yatırımlara karşı çıkmaman gerekir.”

Bunları söylerken AK Parti’ye de bazı eleştiri cümleleri gönderiyor. “Sosyal demokrat bir Kemalist” olduğu için bunu yapmak zorunda hissediyor kendini.

Tuhaftır, Kemal Derviş hem Kemalist, hem sosyal demokrat olunabileceğin inancında... “Aydınlanma çağı” filan gibi laflar ederek bu düşüncesini temellendirmeye çalışıyor.

Birkaç kelam etmek isterdim ama yerim kalmadı.

Bunu da geniş bir zamanda konuşalım.