Hani o Beşiktaş?

Ba ile Oğuzhan’ın sakatlık ve ceza nedeniyle olmayışı, Franco’unun Sivok’un yerine tercih edilmesiyle Beşiktaş başarılı geçen son maçlarındaki kadrosundan üç değişiklikle sahadaydı. Ve hatta kaleci Tolga’nın yerinde Cenk vardı. Ancak takımdaki değişiklik yalnızca isimlerde olmadı. Olmayanların oyun karakteri ile yerine görev yapanların oyun karakterlerinin farklılığı, takımın oyun karakterine de yansıdı. Ve de olumsuz yansıdı.

Arsenal kaşısında elde edilen haklı alkışların verdiği sarhoşluk etkisinde sallanıyor gibiydi Beşiktaş. Artı, o maçların yorgunluğu yıpratmıştı takımı. Şunu hemen söyleyeyim ki Mersin’de yeni ve çok güzel stadın zemini utanç verecek derecede kötüydü. Bir işi nasıl bu denli kötü yaparlar, hadi yaptılar, TFF böyle bir tarlada nasıl maç oynatılmasını engellemez anlamak olanaksız. Kimi yerlerde topun yarısını göstermeyecek çukurlar vardı! Beşiktaş’ın Arsenal maçlarındaki verim değeri, kendine bir kaç adım geri attırırken, ev sahibi MİY’na olumlu yansımıştı. Beşiktaş’ı tatlı sert oynatmamaya yöneldi. Ve yorgun Arsenal kahramanları da buna izin verdi. Asılamadılar oyuna. Devre biterken biraz yüklendiler, rakip savunmayı hataya zorladılar ve golü buldular. Cenk Tosun Almeida’yı anımsatan vuruşlar yapmasa farka da ulaşacaklardı.

Golü yedikten sonra bir süre tedirginleşen Mersin, Beşiktaş’ın güçsüz halini çabuk fark edip yeniden kendine gelince oyunda dengeyi kurmayı başardı. Beşiktaş’ta dün akşamın yöneticilere gönderdiği önemli bir mesaj vardı. Beşiktaş haftada üç maçı kaldırabilecek bir durumda değildi. Demek ki üç maçlık haftalarda en az iki maç büyük risk altına girecekti. Bunu önlemenin yolu, kadroyu zenginleştirerek teknik adama yorgunluğun etkisinden çıkmayı sağlayacak rotasyona gitme olanağı vermekti. Ancak bunu aylardan bu yana başaramadılar. Kalan iki günde ne yaparlar bilemiyorum.