Hanýmefendi

Dünyada yerleþik bir durumdur. Keza, Orta Asya’dan baþlayarak Türk devlet geleneðinde de öyledir. Devlet baþkanlarýnýn eþlerinin protokoldeki yeri mühimdir. Temsilde, kabullerde, eþli gerçekleþen her programda… 

20. Yüzyýl’da, özellikle kitle iletiþim araçlarýnýn yaygýnlaþtýðý yýllardan baþlayarak baþkan eþinin temsil görevine bir de “hayýr iþleri” görevi eklenir. Devlet baþkanýnýn temsil ettiði/kullandýðý devletin sert gücünün yaný sýra, baþkan eþi de yumuþak gücü temsil eder, böylece sosyal devletin imkanlarýný, toplumun merhametini görünür kýlar. 

Bir tür halkla iliþkiler çalýþmasý da denebilir buna. Çünkü eþi baþkan olana dek belki de bu iþlerle hiç ilgilenmemiþ biri, birden bire dünyanýn en hayýrsever, en merhametli kadýný olmuþtur. Profesyonellerin yardýmýyla elbette... Kurgusal bir iyilik meleði üretilir, o gösterilir.  

***

Bunun dünyada çok örneði var. Türkiye’de olduðu ise söylenemez. Bir yönü siyasi tarihimizle ilgili elbette. Tek parti dönemini ayrý tutarsak, darbe yaparak devlet baþkaný olanlarýn eþleri zaten öne çýkmamýþ. Halkýn iradesine darbe yapan bir darbecinin, eþi aracýlýðýyla halkla yakýn iliþki kurma gereði duymamasý da normaldir. Ama mesela Sekine Evren’in 12 Eylül’den sonra Çankaya Köþkü’ne taþýnmayý reddetmesi bile –bende- saygý uyandýrýr. 

Seçilmiþ devlet baþkanlarýnýn eþleri arasýnda Berin Menderes’i metanetiyle hatýrlýyoruz, Nazmiye Demirel’i gösteriþsiz geri duruþuyla. Rahþan Ecevit ise siyasetin dýþýnda hiç olmadý. Bu anlamda Türkiye’nin sosyal faaliyetleri de olan ilk “first lady”si Semra Özal’dý. Semra Haným “papatyalar” diye anýlan ve bir nevi seçkinler kulübü olan Türk Kadýnýný Güçlendirme Vakfý üyeleriyle medyada sýkça yer alýrdý. Marka kýyafetleri, eðlenceleri haber olurdu ama bazen de nikahsýz çiftlerin resmi nikahýnýn kýyýlmasýna öncülük ediþleri haber olurdu.   

*** 

Bu genel geçer algýyý ve hatta olguyu yýkan yegâne örnek Emine Erdoðan oldu. Emine Haným gençliðinden itibaren toplumun dezavantajlý kesimlerinin derdini dinleyen, onlar için çareler arayan bir isim. Dönem medyasýnýn henüz deðil onu, Tayyip Bey’i de fark edip haber yapmadýðý dönemlerden Emine Haným’ý tanýyanlarýn söylediði þey aynýdýr. “Çok sosyal ve yardýmsever biri” diye anlatýrlar. Nitekim Emine Gülbaran iken Ýdealist Kadýnlar Derneði’nin bir faaliyetinde tanýþýp evleniyorlar zaten Tayyip Erdoðan ile de. 

Dünyanýn her bölgesinde açlýkla, yoklukla, hastalýkla mücadele edenlerin imdadýna yetiþerek, onlara sarýlýp aðlayarak ama mutlaka yaþanan sorunu sahiplenerek, doðru platformlara taþýyýp çözebilmek için çaba harcýyor Emine Erdoðan. Bu çabanýn doðal bir sonucu olarak takdim edildi kendisine “Ýnsani Hizmet Takdir Ödülü” Londra’da. 10-12 Eylül’de Dünya Müslüman Hayýrseverler Kongresi’nce 8. kez düzenlenen Küresel Donörler Forumu’nda bu ödül ilk kez verildi. 

Biliyoruz ki Hanýmefendi bu ödülü “devlet baþkanýnýn eþi” olduðu için almadý. 30 yýldýr yapabildiði kadarýný sessizce yaparak ama organize olmayý, farkýndalýk yaratmayý gerektiði hallerde anlatarak, hatýrlatarak, örnek olarak yaptý. Soykýrýmlara, tecavüzlere, ayrýmcýlýða dikkat çekti. Gazze için, Suriye için, Myanmar için, Afrika ülkeleri için çýðlýk attý. Yardým götürdü, yardýmlarý örgütledi, dünyaya çaðrýlar yaptý. 

Hangi dünyaya yaptý? Bebek cesetleri kýyýlara vurana, kulaç attýklarý denizler mülteci cesetleriyle dolana dek olup biteni görmeyen dünyaya yaptý. Sessiz yýðýnlarýn sesini saðýr kulaklara ulaþtýrdý. Çabalarý o yüzden de kýymetlidir. Hepimizin göðsünü kabarttý. Konuþmasýnda “Þahsýma tevdi edilen ödülü, aziz milletim adýna alýyorum. Bu anlamlý ödülün gerçek sahibi, din, dil, ýrk ayrýmý yapmaksýzýn, nerede bir çýðlýk varsa yüzünü oraya çeviren ülkemdir, devletimdir, milletimdir” diyerek Türkiye’nin hakkýný teslim etti. Bizler de Hanýmefendi’nin hakkýný teslim etmeliyiz. Eyvallah…