Gezi Parký eylemleriyle birlikte bir kez daha...
Gezi Parký eylemleriyle birlikte yeniden bir Erdoðan-Menderes mukayesesi yapýlmaya baþlandýysa! ‘Tatsýz bir benzetme, ama benzetmeden edemeyeceðim’ sesleri yükselmeye baþlayýp ‘Ýcraatlarý benziyor umarým sonu benzemez!’ diyerek bir kere daha ‘Adnan Menderes’in sonu hatýrlatýldýysa...
Erdoðan’ýn düzenlediði ‘Milli Ýradeye Saygý Mitingleri’nin karþýsýna, ‘Adnan Menderes’te darbe öncesi yapýlan eylemlere böyle tepki göstermiþti!’, ‘Sen sonuca bak sen sonuca bak!’ þeklinde sevinç çýðlýklarý atýldýysa...
Dün utanmadan Demokrat Parti milletvekillerini ‘Menderes hiç olmazsa 6 olmadý 3 aylýðýna baþbakanlýðý býrakýp memlekette bir bahar havasý esmesine sebep olsun’ diyerek ikna etmeye çalýþan zihniyet, bugün sadece Þahin Alpay’ýn bedeninde ruh bulmakla kalmayýp hatta el yükseltip ‘Ýkna edin Baþbakanlýðý býraksýn’ çaðrýsý yaptýrabildiyse!
O halde müsaadenizle ben de bir Menderes ve Erdoðan dönemi karþýlaþtýrmasý yapmak istiyorum.
Sonuçta... 2002 seçimleri ile 1950 seçimleri ve sonrasýnda yaþananlar arasýnda inanýlmaz benzerlikler var olduðunu ben de kabul ediyorum.
Hatta zaman zaman DP ve AK Parti iktidarý dönemlerini karþýlaþtýrýyor, bazen bir dejavu yaþadýðým hissine kapýlýyorum.
Sonuçta 14 Mayýs 1950’de DP’nin, 3 Kasým 2002 seçimlerinde AK Parti’nin halkýn büyük teveccühünü alarak iktidara geliþleri, toplumsal beklentilerinin artýk ertelenebilir bir düzeyde olmadýðýnýn bir göstergesidir. Her iki parti de toplumda siyasal iktidarlarýn demokratik yöntemlerle deðiþebileceðinin umudu olmuþtur.
Ýkisinde de halk yoksulluktan kurtulmak, ekonomik refaha kavuþmak, üzerlerine bir kabus gibi çöken rejimin baskýsýndan kurtulmak ve dahi demokratik yollarýn açýlmasýný için oy verdiler. Bakýnýz, her iki dönemde de seçilmiþ iktidarlar bir taraftan ülkenin biran evvel kalkýnmasý için büyük çabalar gösterip yatýrýmlar yaparken diðer taraftan ülkenin demokratikleþmesi için önemli adýmlar atmýþtýr.
Velhasýlý... Ülkede bütün bunlar olup biterken CHP ortaya çýkan tablodan mutlu olamadýðý gibi bir daha asla seçimlerle iktidara gelemeyeceðini de görmüþ oldu.
Ancak 1950 seçimlerinde siyasi iktidarý seçimi kazananlara devreden CHP, devlet iktidar tekelini elinden bulundurmaktan asla vazgeçmedi. Vazgeçirilemedi.
Ezcümle Menderes’e ‘Sizin elinizde ne ordu var, ne memur var ne üniversite. Böyle muvaffak olunur mu?” diyen Ýnönü’den bu yana...
Bugüne kadar hakimiyet kurdurduklarý ‘Asker-bürokrasi ve aydýn’ üçlüsünden artýk ‘asker’ desteðini kaybetmiþ olmalarýna raðmen CHP zihniyetinde deðiþen bir þey yok.
Üniversiteleri, medyayý, Cumhuriyet döneminde zenginleþtirdikleri sermaye grubunu hatta düne kadar polisi de yanlarýna alarak halký sokaklara dökerek oluþturduklarý kaos ortamýndan iktidar elde etmeye çalýþtýlar. Darbe olmadan, asker tepside iktidar sunmadan iktidara gelemediler. O gün bugündür siyasal iktidarlar seçim yoluyla geldiði ‘meclis’ten postallý postalsýz darbecilerin müdahalesiyle gittiler.
1950’de baþlayan demokrasi hikayemiz ayný zamanda Türkiye’nin darbelerle tanýþmasýnýn tarihi de oldu ve film 1960 yýlýnda durdu...
Þimdi baþa dönelim...
Aslýnda ben bunun Menderes Erdoðan karþýlaþtýrmasý deðil 1960’da sekteye uðrayan ‘demokrasi hikayemizin’ 2002 yýlýnda yeniden finalinin yazýldýðýný düþünüyorum.
Yani filmi þimdi geriye sardýrýyorum.
Biliyorum filmi geriye sarmak, saatleri geriye almak, yaþanmýþý yaþanmamýþ kýlmak, olmuþu olmamýþ hale getirmek, fiziken asla ve asla mümkün deðil...
Menderes’in bedenine Erdoðan’ýn kiþiliðini yerleþtirip, o dönemki yaþanan hadiselerin seyrine bir ‘kelebek etkisi’si dokunuþu yapýyorum ve bu kez rahmetli Menderes’in gözlerini daraðacýnda deðil yataðýnda kapattýðýný varsayýyorum.
Bir yerlerden Menderes’in bizleri izlediðini ve kendi hatalarýný telafi ettiðini ‘o gün öyle deðil de böyle davransaydým’ sonuç baþka türlü olurdu ve Türkiye’nin kayýp yýllarý olmazdý diyen sesini iþitiyorum.
1958’lerde ki yaþanan olaylarýn aslýnda bir darbe giriþimi olduðuna sadece Bayar’ýn deðil, ‘Türk ordusuna ben böyle bir iftirada bulunamam’ diyen Menderes’in de inanýp yumruðu masaya vurduðunu...
Darbe teþebbüsünü haber veren Samet Kuþçu’nun deðil, asýl darbecilerin hapse atýldýðýný...
Daraðacý’na giderken dahi beyefendiliðinden ödün vermeyen Adnan Menderes’in bu tavrýnýn aksine tüm darbecilerin karþýsýna dikildiðini düþünüyorum...
Ne dersiniz?