Haram olsun

Başbakanımız Ahmet Davutoğlu kadim şehirlerimizden biri olan Mardin’den kadim kültürümüzün diline yaslanarak şöyle diyordu: “Annelerin gözyaşları ve acıları arasında ayrım gözetirsek bu ömür ve hayat bize haram olsun.”

Kadimin üzerinden bugüne ve geleceğe uzanan AK Parti anlayışı Mardin’den bir güneş gibi doğarken aydınlıktan gözleri kör olanlar hala acı arasında ayrım yapmaya devam ediyorlardı. Hala annelerin gözyaşları arasında ayrımcılık yapan bir siyaset anlayışını seslendirmeyi sürdürüyorlardı.

HDP’nin sekter tutumu...

Çözüm sürecinin en anlamlı sözlerle takdim edildiği Pazar günkü Mardin buluşmasında HDP’nin İl ve bölge vekillerinden hiçbirinin bulunmaması elbette manidardı. Kendi şehrini ziyaret eden Başbakanı karşılamaya HDP Büyükşehir Belediye Başkanının gelmemiş olması manidardı.

Mardin’de Başbakanımız bölgenin kaderini ekonomik anlamda değiştirecek eylem planını açıklarken aynı zamanda çözüm sürecinin üzerine oturduğu kardeşlik, tarihdaşlık ve kaderdaşlık anlayışını da ete kemiğe büründürüyordu. HDP’nin ne bölgeyle ilgili ekonomik atılımlarla alakası

var, ne de çözüm sürecinin

başarısıyla...

Görünen o ki HDP çözüm sürecinde elde edilecek bir başarının siyaseten AK Parti’nin kar hanesine yazılacağından korkuyor. HDP’nin kendi siyasi ikbalini Kürtlerin refahının ve özgürlüğünün önüne koyan siyaseti elbette Kürtlerin kahir ekseriyetinin gözünden kaçmıyor.

Kim ki HDP’nin sadece ve yalnızca Kürtlerin özgürlüğü ve refahı için var olduğunu ileri sürüyorsa, asıl gerçeğin üstünü örtüyor demektir. HDP’nin tek amacı; kendine silahların gücüyle bir iktidar alanı devşirmek.

HDP yeni dönemde Kürtlerin sahibi ve efendisi olmak istiyor.

O yüzden “silahların bırakılması” talebi gerçekte HDP’nin işine gelmiyor.

Seçim sürecinde silahların bölgede kendisine oy devşirmek için gerekli olduğuna inanan HDP, siyasal çözüm ve uzlaşma adına olumlu bir örneklik sergilemiyor.

HDP bölgede çözüm süreci lehine bir güçlü umudun yeşermesine seçim öncesi nedenler dolayısıyla izin vermemek gerektiğine inanıyor.

Öyle olmasaydı Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Başbakan Davutoğlu’nu havaalanında karşılardı. Artuklu Üniversitesinde Başbakan Davutoğlu’nun ilgili bakanlar eşliğinde açıkladığı GAP eylem planı toplantısına en ön sırada iştirak ederdi.

Çözüm fotoğrafından rahatsızlık duyanlar

Şu tabloyu göz önüne getirin... Havaalanında ve ilgili toplantıda Başbakan Davutoğlu’nun yanında HDP Büyükşehir Belediye Başkanı bulunuyor... İlgili toplantıya HDP’nin bölgedeki vekilleri ile AK Parti’nin vekilleri yan yana duruyorlar... Sırf bu fotoğrafın bile çözüm sürecine duyulan umudu nasıl derinleştireceğini ve bölgede barış adına ne büyük umutlar büyüteceğini söylemeye gerek var mı?

HDP bunu yapmıyor işte... Çünkü seçimlerde PKK’nın silahlarına ihtiyaç duyuyor. Bölgeye yansıyacak barışçıl ve uzlaşmacı bir havanın siyasetin kendi işine yaramayacağına inanıyor.

Kandan beslenenlere haram olsun

HDP bu adımı atsaydı eminim ki Başbakan Davutoğlu da Büyükşehir Belediye Başkanlığını ziyarete giderdi. Bu istenmedi. HDP bölgeyi germek istiyor...

Gerilimden yana bir siyaset izliyor... Lüleburgaz’da kaldığı

evde hunharca öldürülen Adıyamanlı/Kahtalı gencimizin cesedi üzerinden kalkıp siyaset yapma yolunu tercih ediyor.

Ta Mardin’den Şırnak’tan yola çıkardığı gençler marifetiyle benim ilçeme bağlı Bölükyayla beldesine giderek ölen dindar Kürt gencimizin cesedi üzerinden istismar siyaseti izliyor.

Acı üzerinden ayrımcılık

yaptığı yetmiyormuş gibi acının ve ayrımcılığın siyasetini yapıyor.

Kendisi dilediği zaman ve dilediği kadar Kürt öldürüyor.

Ama Türkiye’nin herhangi bir yerinde kendi siyasetleriyle alakalı olmayan ve dahası siyasi olmayan bir nedenle herhangi bir Kürt genci öldürüldüğünde kandan beslenen bir anlayışla mobil timlerini seferber ediyor.

Lüleburgaz’da öldürülen

Üniversiteli öğrencisi Ramazan Fırat’ın ölümünü yakından takip eden biri olarak şunu söylemek isterim ki bu cinayetin siyasetle hiçbir alakası yok. Çok adi ve alçakça bir cinayet üzerinden HDP, kendi ailesi bütünüyle AK Partili olan kardeşlerimizin acılarını hem istismar siyaseti izliyorlar, hem de bu acıyı başka bir mecraya akıtmaya çalışıyorlar.

Başbakan Davutoğlu’nun annelerin gözyaşları ve acıları arasında ayrım gözetmeyen, dahası ve en önemlisi annelerin gözyaşlarını ve acılarını dindirmeyi amaçlayan anlayışı ile HDP’nin neredeyse istismar için ceset bekleyen bu anlayışı arasındaki farkı herkesten önce Kürtler görmelidirler diyorum.

Kim ki akan kandan beslenen bir siyaset izliyorsa haram olsun...

Başbakan Davutoğlu Türkle Kürdü kardeşleştirmeye, Türkün acısıyla Kürdün acısını ortaklaştırmaya çalışırken HDP’nin bu yaptığının barış ve çözüm şahsinde ne yana düştüğüne varın siz karar verin...