Ekim 1914’te Osmanlý Ýmparatorluðu savaþa itildi… Berlin kurguyu yapmýþ ve çýkýþ yolu, hareket alaný kalmamýþtý.
Eylül 1914’te Berlin, Osmanlý Ýmparatorluðu’nu savaþa itmek için fýrsat kolluyordu. Osmanlý ordusunu kontrol yetkisinde olan Liman von Sanders ise Batýda savaþ sürerken, Ýstanbul’da oturmak yerine, cephe görevi almak istiyordu. Bu yolda Kayser Wilhelm’den dönüþ izni ve cephe görevi istedi. Kayser ise cevabýnda, generalin yüksek imparatorluk çýkarlarý gereði Ýstanbul’da olduðunu ve zaten savaþ görevi yaptýðýný yazdý… Almanya’nýn Osmanlý’ya karþý gizli niyetini Kayser belirliyordu. Osmanlý belki o an tarafsýzdý, ancak von Sanders’in bilmediði planlar vardý. Berlin açýsýndan von Sanders ve Ýstanbul zaten cephedeydiler. Bunu Bab-ý Ali bilmiyordu.
Almanya’nýn Osmanlýyý savaþa itme hedefinin odaðýnda 10 Aðustos’tan beri Ýstanbul’a demirli Goeben ve Breslau vardý.
5 Eylül’de Ýstanbul’daki Alman sefiri Enver Paþa’ya, ‘Harekete geçme zamaný geldi’ demiþ ve hedefin Mýsýr ya da Odesa olduðunu bildirmiþtir... Bunu nereden biliyoruz? Ýstanbul’daki Rus sefirinden... Rus Sefiri Giers bu görüþmenin ayrýntýsýný öðrenmiþ ve kendi Dýþiþleri Bakaný Sazanov’a telgraf yollamýþtý. ‘Gizlilik’ kalmamýþtý, gizli sanýlan bilgi isteyene ulaþýyordu.
20 Eylül’de Alman sefirinin Goeben ve Breslau’yu Alman bayraðýyla Karadeniz’e çýkartmaya çalýþmasý kriz yarattý. Daha üç gün önce gemilere Türk bayraðý çekilmiþti. Von Sanders bile gemilere yeniden Alman bayraðý çekilmesine karþý çýktý. Ancak Alman sefiri Wangenheim Türk bayraðý taþýsa da gemilerin, temelde Alman çýkarlarýný korumakla görevli olduklarýný Bab-ý Ali’ye bildirdi. Sonra da ekledi: ‘Gemiler Rus donanmasý ile çatýþmayacaktýr’... Elbette bu sözün hiçbir geçerliliði yoktu. O þartlarda iki Alman gemisinin Karadeniz’e açýlmasý, savaþýn baþlamasý için yeterliydi.
22 Eylül’de Avusturya-Macaristan’ýn Ýstanbul sefiri Pallavicini, Bab-ý Ali’nin Rusya’dan kopmasýný ister. Bu bilgiyi de Rus telgraflarý yansýtýyor. Sýr yoktur, bilgi paylaþýlmaktadýr.
27 Eylül’de Viyana’dan Ýstanbul Sefirine giden telgraf, ‘Osmanlý donanmasýnýn Karadeniz’de Rus donanmasýna saldýrmasý için elden gelen her çabanýn gösterilmesini’ ister. 2 Ekim’de yine ayný giriþim yapýlýr.
Bab-ý Ali ise Karadeniz’de Rusya ile çatýþmaya girilmesi ve çatýþmanýn kaybedilmesi halinde Rusya’nýn Ýstanbul’a girmesi riskini görmektedir. Ayný sýrada Osmanlý vilayetlerinde çeliþkili durumlar yaþanmaktadýr. Mesela Ýngiliz sefiri Londra’ya, Suriye, Irak, Mýsýr sýnýrý-Sina ve Ýran tarafýnda Osmanlý savaþ hazýrlýklarý yapýldýðýný bildirir. Aslýnda bir yanda seferberlik de sürüyordu ve Osmanlý hareketlenmesi bu hazýrlýklarla açýklanabilirdi. Ancak savaþ bölgeyi ve dünyayý siyah-beyaz tonlara sürüklemiþti ve niyetler baþkaydý.
Ekim 1914, büyük bir dönüm noktasýdýr. Bu ay, Osmanlý savaþa itilmiþ olacaktý. Ancak Ekim, sadece bir sürecin sonuç tarihiydi. O ana dek olanlara adým adým baktýðýmýzda, yolun çizilmiþ olduðunu görürüz.
5 Ekim’de yine Avusturya Sefiri ‘Hem Almanya hem de Avusturya hükümetlerinin ortak görüþünü’ Bab-ý Ali’ye bildirdi: Osmanlý donanmasýnýn, yani Alman gemilerinin Karadeniz kýyýsýndaki Rusya mevzilerine saldýrmasý zamaný gelmiþti.
Zaten o zamana dek Osmanlý-Rusya ittifak ihtimali, Ýngiltere ve Fransa tarafýndan durdurulmuþtu. Etki gücü, Almanya’ya yöneliyordu. Rus telgraflarýna göre 11 Ekim’de Ýstanbul’daki Alman sefaretine Enver ve Talat Paþalar geldi ve Almanya’dan alýnacak yardým konuþuldu. Rus ve Ýngiliz sefirleri bu görüþmenin ayrýntýlarýný merkeze bildirdiler: Almanya’dan bir milyon sterlin alýnmýþtý. Dört milyon daha alýndýðýnda Osmanlý savaþa katýlacaktý. Dört milyon sterlinin 21 Ekim’de verilmesi bekleniyordu.
22 Ekim’den baþlayarak Enver Paþa’nýn hem Karadeniz’de Rusya’ya saldýrmak hem de Mýsýr’ý iþgal planlarý yaptýðý yolunda bilgiler var. Bu konuda Enver Paþa’nýn ‘Rusya’ya ansýzýn saldýrýp, sonra savaþ ilanýný’ düþündüðü bildiriliyor. Enver Paþa’nýn bu niyetleri konusunda baþkalarýyla istiþare edip etmediðini farklý kaynaklarla teyit gerekiyor.
Ancak 27 Ekim’de Ýngiliz Sefiri Mallet, Enver Paþa’nýn Avusturya Sefiri Pallavicini ile görüþmesini Londra’ya bildirir: Enver tek baþýna da olsa savaþa girilmesi kararýndadýr. Donanma Karadeniz’e çýkacaktýr ve Enver, istese Rusya’ya saldýrý için Alman Amiral Souchon ile plan yapabileceðini Avusturya sefirine söylemiþtir. Ýngiliz Sefiri, Goeben ve Breslau dahil 11-12 gemilik Osmanlý donanmasýnýn Karadeniz’e o gün açýldýðýný ve ne olacaðýnýn bilinmediðini de yazar.
Gerçekte, Amiral Souchon haftalardýr ‘tatbikat’ için Karadeniz’e çýkmak istemekteydi. Çýkýþ izni o zamana dek Bab-ý Ali tarafýndan verilmemiþti. Gemilere Karadeniz’e çýkýþ izninin sonra kim tarafýndan ve nasýl verildiði, tartýþmalýdýr. Ancak Alman amiral, Ýstanbul’a deðil, Berlin’e baðlýydý.
Alman Souchon’un emriyle donanma 28 Ekim’de Karadeniz’de Rus donanmasýna ve Novorosisk, Odesa, Teodosia limanlarýna saldýrdý. Goeben ve Breslau, bir mayýn tarama gemisi, 14 küçük nakliye teknesi batýrmýþ, kýyýda 50 yakýt tanký vurmuþlardý. Bakýnca, ne savaþ dengesini deðiþtirecek, ne de Rusya’ya hasar verecek bir saldýrýydý. Zaten saldýrýnýn Rusya’ya zarar vermesi deðil, Osmanlýyý savaþa sokmasý hedeflenmiþti.
Karadeniz bombardýmanýnýn haberi 29 Ekim’de Ýstanbul’a ulaþtý.
Rus Sefiri Giers, o durumda bile St Petersburg’a ‘Bab-ý Ali’ye tercih verelim, ya bize savaþ ilan etsin ya da bütün Alman subaylarý ülkeden çýkartsýn’ diyor ve bu görüþü Ýngiliz ve Fransýz müttefik sefirlerinin de desteklediðini öne sürüyordu.
Sadrazam Sait Halim Paþa, Rus sefire olaydan derin üzüntü bildirmiþ ve saldýrýnýn Bab-ý Ali bilgisi dýþýnda yapýldýðýný söyler. Hatta doðrudan Rus Hükümetine, St Petersburg’a mesaj vermek ister.
Rus Dýþiþleri Bakaný ise Sefir Giers’e ‘Elçiliði Ýtalyan sefirine býrak ve derhal Ýstanbul’dan ayrýl’ der.
Ýlginç biçimde, Karadeniz bombardýmanýndan sonra bile Rusya ile Bab-ý Ali arasýnda temas yapýlmýþ ve Osmanlýnýn tarafsýz kalmasý ve Rusya ile anlaþýlmasý yollarý konuþulmuþtur. Süreç her ne kadar kontrol dýþý ilerlemiþ olsa da, bu ayrýntýlarý da bilmek gerekiyor.
100 yýl öncesinin hala etkili ve geçerli olduðu günümüz Ortadoðusu, miras olarak geçen stratejik hesaplarýn faturasýný halen ödemektedir. Sömürgeciler, 20. yüzyýlda, eskisinden farklý ve daha esnek bir sömürge düzeni kurmak niyetindeydiler. Süngülü beyaz adam ülkeyi yönetmeyecek, kendisi adýna yönetecek yerel iþbirlikçiler bulacaktý.
1919 yazýna dek uzanan Paris görüþmeleri, sömürgecilerin bu stratejilerini belgeye dökme çabalarýnýn bir mücadelesidir. Bu mücadelede eski kurtlar, dünya sahnesine yeni çýkan ve kendilerinden daha güçlü, ancak uluslararasý siyasette zayýf olan ABD’yi kullanarak da kazaným peþindeydi. Önceleri, Ýngiltere ve Fransa, ABD’yi kullanarak yeni sömürge alanlarý yaratmayý denediler. Ýngiltere ve Fransa, ayný zamanda Osmanlý topraklarý için kendi aralarýnda kavga ediyordu.
Bu durumu Ýstanbul’daki Amerikan temsilcisi Amiral Bristol fark etmiþti. 23 Temmuz 1919’da Washington’a ve Paris’teki Amerikan heyetine yolladýðý telgrafta, Ýngiltere ve Fransa’nýn ABD’yi kullanarak Ortadoðu’da karanlýk hesaplar yürüteceklerini vurgulamýþtý. Bu hesaplarýn gölgeleri günümüze dek uzanýr.
Amiralin yazdýklarý Ortadoðu’da 100 yýl önce kurulan temel stratejiyi yansýtýyor:
• Ýngiltere, Mezopotamya (Irak), Hicaz ve Filistin’i ele geçirmeye niyetlidir. Irak, dünyanýn en zengin petrol yataklarýna sahiptir ve Ýngiltere Irak uðruna Bakü petrolünden bile vazgeçmektedir.
• Ýngiltere Bakü’yü oyalanmalarý için Ýtalyanlara býrakýp, Irak petrolünde tekel kurmak ve buraya hiç bir ülkeyi sokmamak niyetindedir.
• Ýngiltere, Rusya’nýn Bolþevik ihtilaliyle daha da güçlendiðini ve yeni Rusya’nýn Ortadoðu’da kendisine daha büyük tehdit olacaðýný düþünmektedir.
• O yüzden Ýngiltere, Kafkaslarda yeni dostlar edinme yoluna girmiþtir. Ýngiltere ayrýca, Ermenistan ve Anadolu’da ABD’nin manda idaresi kurmasýný, böylece Rusya ile kendi denetimindeki Irak petrolü arasýnda tampon bölgeler oluþmasýný istemektedir.
• ABD Anadolu’da manda idaresi kurarsa, Türkiye ve Ortadoðu, Fransa ve Ýngiltere’nin sömürge planlarý uyarýnca parçalanýr. O zaman da Ýngiltere Irak’ý, Fransa da Suriye’yi alýr.
Bu yorumlarýn ardýndan Amiral, bütün Osmanlý topraklarýnýn Irak, Suriye, Hicaz dahil tek manda idaresi altýna alýnmasýný, ve bir eðitim sürecinden sonra buralarda baðýmsýzlýk ihtimaline bakýlmasýný önermektedir. Çünkü anýlan yerlerdeki halk çok eðitimsizdir!