Hasan aðabey...

Hasan Bey, Hasan Celal Bey, Hasan aðabey, Tank Hasan... Meþrebinizce birini seçin... Bu satýrlarýn yazarý için önce Hasan Celal Bey, sonra “Hasan aðabey”di. 

Bir de Muhsin aðabeyimiz vardý... 

Bugün bir “FETÖ giriþimi” olduðu kesinlik kazanmýþ helikopter kazasýyla aramýzdan ayrýldý. 

Hasan aðabey hastalýklarla boðuþuyordu... 

Ülke TV’de yaptýðýmýz “En Sýra Dýþý” programýna baðlanýp, “15 Temmuz gecesi sizleri izledim ekranda. Sizlerle gurur duydum. Milletimiz de gurur duydu” diye iltifatlara boðmasý ve fakirin ismini zikretmesi, bugüne kadar aldýðým, alabildiðimiz en büyük ödüldü. 

Siyasetin en cesur adamlarýndan biriydi. 

Ýltifatlar ondan geliyordu. Deðerliydi. 

Biz de onunla gurur duyduk hep. 

28 Þubat sürecinde “kahramanca” direndiðine þahidiz... 

Ýllegal BÇG’yi faþ eden, bu örgütün faaliyetlerini paspas yapan en cesur çýkýþlarýn sahibiydi. Biraz da onun cesur çýkýþlarý sayesinde baþýmýzý dik tutabildik. 

Hakkýnda onlarca, yüzlerce dava açýldý. 

Fiziki takibata uðradý. 

Merkez medya adý verilen rezil basýn konsorsiyumunun baþ hedefiydi. 

En þen’i saldýrýlara uðradý. 

Hapis yattý. 

Milim esnemedi. 

Memleketimin “demokrat” unsurlarý; aydýnlar, gazeteciler, sivil toplum önderleri ve savcýlar Genelkurmay brifinglerinde “mutlu aile pozlarý” verirken, Hasan Celal Güzel haykýrýyordu: “Maalesef devlette bir kýsým görevliler bölücülük yapmaktadýrlar. Devlete, devletin meþru kurumlarýna ve Türkiye'ye karþý isyan halindedirler; açýkça Anayasa'yý taðyir ve tebdil suçu iþlemiþlerdir, Anayasa'nýn 138. maddesini ihlal etmiþlerdir. Brifinglere katýlýp oradaki açýk eylemi ayakta alkýþlayanlar da suç iþlemiþlerdir.”

Rahmetli Özal’ýn güvendiði isimlerin baþýnda geliyordu. Karþýlaþtýðý bir dizi talihsizlik, Özal’dan sonrasýnýn bu en mutemet ismini devre dýþý býraktý. 

Ne oldu, hangi karanlýk eller devreye girdi? 

Bir þeyler olduðu kesindi. Özal’ýn vefatýndan sonra itildiðimiz kapalý darbe süreci, olup bitenlerin “mahiyetini” özetliyordu aslýnda. 

Süreç, hiç ummadýðýmýz, beklemediðimiz isimlerin “çýkýþýna” sahne oldu... 

Evet, bir þeyler olmuþtu ve bunu en iyi Hasan Celal Güzel biliyordu; yaptýðý imalarla, göndermelerle ve anýþtýrmalarla, bu sürecinin (birkaç yýl sonra “post modern darbe” olarak karþýmýza çýkacak rezil sürecin) kodlarýný ele veriyordu. 

Düzgün bir insandý. 

Bu satýrlarýn yazarýnýn tanýdýðý/tanýyabileceði en düzgün insan belki de... 

Evet, cesaret, celadet ve öfke... Onu tanýmlayan hususiyetlerin baþýnda bunlar geliyordu ama “düzgün” nitelemesi daha çok þey anlatýyor sanki... Sözcüðün çaðrýþtýrdýðý bütün “olumlu” özellikleri içeren ve siyasetçilerde görmeye alýþýk olmadýðýmýz bir hassa... 

Saðlam bir yol arkadaþýydý. 

Dahasý, “sorumluluk” sahibi bir insandý; insaný ülkesine karþý borçlu hissettiren yüksek bir sorumluluk duygusuyla kalkýþýyordu her iþine... 

Ülkenin yol almasýnda bir siyasetçi olarak üstlendiði rolü, bir süre sonra “gazeteci-yazar-naþir” olarak entelektüel alana taþýdý ve süreli bir yayýn çýkararak, her biri ansiklopedi kýratýnda/deðerinde özel sayýlarla “hizmetini” taçlandýrdý. 

Bu satýrlarýn yazarýndan da kaç kez katký istemiþ, kaç kez onurlandýrmýþtýr. 

Hasan aðabeyi kaybettik. 

Üzüntümüz sonsuz. 

Memleketimin ve “yakýnlarýnýn” baþý sað olsun. 

Biz ondan razýyýz. Hep razý olduk. 

Rabbim de razý olsun ve cennetiyle mükâfatlandýrsýn.