Hasan Cemal sana kapak olsun kurnaz şey!

Hangi değer tercihlerini temellük ettiğini bilmediğimiz arkadaş, “Rezil oldum, özür dilemem gerekir” diyeceğine, bir de kalkmış cevap veriyor, durumunu “toparlamaya” çalışıyor...

Buyurmuş ki, “Ben şu yaptı bu yaptı demedim ki.. Kim yapmışsa İslam’a hakaret etmiştir dedim..” (Hıncal marifeti olan “iki nokta”lar devam ediyor.)

Penguene başörtüsü takan Amerikalı yayıncı, bu durumda İslam’a hakaret etmiş oluyor.

Öyle mi?

Penguene başörtüsü takmak, Örümcek Adam’a namaz kıldırmak, hadi diyelim ki münasebetsizliktir.

İslam’a hakaret bunun neresinde?

Kurnaz yazar Mehmet Tezkan bunu açıklar mı?

Ne zamandan beri İslam adına endişelenir oldu bu arkadaşlar? Bu göz yaşartıcı dönüşümü neye borçluyuz?

Penguen işini bilmem ama Örümcek Adam’a namaz kıldırmak münasebetsizliğini (!) gösteren amatör dergici ve çizer, “Batılı ürün ve rol modellerinin İslamileştirilmesini”, buradaki “gülünçlüğü” makaraya almak için bu yola başvurduğunu söylemişti.

Nerede Tezkan ve Yakup gibilerde bunu fehmedecek kafa!

Kurnaz yazarımız, “Ben şu yaptı bu yaptı demedim ki” diyerek sıyırmaya çalışıyor ama “dediği şey” ortada.

Dişi penguenin başını başörtüsüyle örten yayıncı dört şey amaçlıyormuş:

BİR: Yağcılık.

İKİ: Kitabın satılmasını sağlamak...

ÜÇ: “4+4+4” diye adlandırılan eğitim sistemine uyumlu yayıncılık yapmak.

DÖRT: “Bakın penguenler bile başörtüsü takıyor” diyerek beş yaşındaki çocukların bilinçaltını işlemek.

Birinci, üçüncü ve dördüncü maddelere bir şey demem... “Kitabın satılmasını sağlamak” niçin suç sayılıyor?

Kurnaz yazar bunu da açıklar mı?

Hem, toplumda penguen dışında gösterecek rol model mi kalmadı ki, kurnazlıkta sınır tanımaz yazarımız değer tercihleriyle kesişmediği “aileler” (ve tabii “çocukları”)adına endişeleniyor?

Bir de buyuruyor ki, “Penguene başörtüsü takılır mı takılmaz mı? Bunun cevabını verin. Evet ya da hayır... Bi cevap verirseniz, başka sorularım da olacak...”

Görüyorsunuz değil mi?

Ülkü Tamer’in dizelerine ne kadar da uygun bir görüntü çiziyor, görüyorsunuz...

Hem “evet”, hem “hayır” diyorum...

Ne olacak?

Hayır, “Ağır gelir, rahatımız kaçar...” demeyeceğim. (Böyle söylüyor: “Ağır gelir, rahatımız kaçar derseniz hiç girmeyelim, burada keselim.”)

Herhalde, “Nasılsa beni hesaba almazlar. Son sözü ben söylemiş olurum, kaçarım. Ve bu durumdan sıyırırım” diye düşünüyor.

Seni hesaba alıyorum.

Burada kesme.

Yolla sorularını. Tartışalım.

Tabii önce, “İslam’a hakaret” vehmettiğin konunun “4+4+4”le alakasını, sonra kitap satmanın niçin ayıp ya da suç olduğunu, beş yaşındaki çocuğun bilinçaltını işlemek fiilinin hangi yasalara göre sakınca teşkil ettiğini anlatacaksın.

Ek olarak, “fikir kekelemesi olan biri” şeklinde terbiyesizce laflar etmeyeceksin; haddini, hududunu ve edebini bileceksin. Sonra oturup güzel güzel konuşacağız.

Bir şey daha:

Kurnazlıkta sınır tanımayan yazarımız, düştüğü rezalet durumu eleştirenleri, “Biat etmekle, bir yerlere selam çakmakla” suçluyor.

Muhtemelen Cüneyt Özdemir’den bahsediyor.

Sen her türlü münasebetsizliği yap, rezil ol, özür dileyeceğine zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalış; bu durumunu fark edip sarakaya alanları da biat etmekle, bir yerlere selam çakmakla suçla.

Sen “İslam’ı penguenlerden korumaya çalışarak” nereye selam çakmış oluyorsun acaba?

HAMİŞ:

Milliyet gazetesi Hasan Cemal’le yollarını ayırdı; artık değer skalasında yeri bile olmayan kurnaz ve münasebetsiz yazarlarla devam edecek. Demirören ailesine ve ilkeli yayın yönetmeni Derya Sazak’a hayırlı olsun. Aynı zamanda kapak olsun.