Dün bu köþede yayýmladýðým yazý, Amerikalýlardan çok, niyeyse, bizim “haþhaþ kafalar”ý rahatsýz etti.
Þurda burda “vatansýz” olduklarýný söylüyorlar, tüm yeryüzünün kendilerine vatan kýlýndýðý propagandasýný yapýyorlar (baþ haþhaþi öyle demiþ) köksüzlüklerine “kutsal bir kýlýf” giydirmeye çalýþýyorlar ama her iþlerinde olduðu gibi, burada da takiyye yapýyorlar.
Onlarýn vataný Amerika...
Bir “haþhaþ kafa”, dün bu köþede yayýnladýðým yazýyý almýþ, kendince “yorumlar” ve “notlar” ekleyerek sosyal medya hesabýndan paylaþýyor: “Erdoðan propagandisti Star yazarý Ahmet Kekeç Amerikan Büyükelçileri hakkýnda þunlarý, þunlarý söyledi...”
Hadiseyi kriminalize etmekten de geri durmuyor tabii...
Daha doðrusu, bu satýrlarýn yazarýný gammazlýyor.
Efendilerinin dikkatini çekmek için, bazý satýrlarýn altýný kýrmýzý kalemle çizmiþ.
Eski Büyükelçi Edelman’a “küstah” demiþim (görüyor musunuz cüretin boyutlarýný?), “Müstemleke valisi” edasýyla ortalýkta dolaþtýðýný yazmýþým, porno siteleriyle iliþkide olduðu iddiasýnda bulunmuþum... Ve nihayetinde, Türkiye’yi 53. eyaleti gibi gören ve bazý tutumlarýyla çizmeyi aþan yeni Büyükelçi John Bass’ýn derhal kovulmasýný istemiþim.
Bunlarý yazdým. Doðru.
Burada itiraza konu olan husus nedir?
Deðil miydi?
Eric Edelman Türkiye hakkýndaki olumsuz duygularýný gizleme gereði dahi duymayan, hem küstah, hem kaba, hem de bir oturuþta onlarca yalaný arka arkaya sýralayan “seçilmiþ” bir Büyükelçi deðil miydi?
Bir müstemleke valisi edasýyla dolaþmýyor muydu ortalýkta?
Ýsrailcilik yapmýyor muydu?
Darbecilerle düþüp kalkmýyor muydu?
Kýrýk Türkçesiyle yaptýðý konuþmalarda Türkiye’yi aþaðýlamýyor muydu?
Ülkesi hakkýndaki iþkence iddialarýný belgeleyen Yeni Þafak gazetesinin “porno siteleriyle iliþkili olduðu” iftirasýný ortaya atmamýþ mýydý?
Bu iftirasýný, mutemet gördüðü Hürriyet gazetesi aracýlýðýyla paylaþmamýþ mýydý?
Haþhaþ kafa nesine itiraz ediyor bunlarýn?
John Bass’ýn, Artvin’de HES protestocularýyla yaptýðý gizli-kapaklý görüþmenin haberleþtirilmesinden niçin rahatsýz oluyor?
Bir Büyükelçi’nin, “içiþlerine direkt müdahale” anlamýna gelen söz ve davranýþlarýnýn normal karþýlanmasý gerektiðini mi anlatmaya çalýþýyor?
Bu büyükelçi, darbe günü, üniformalý bir kiþiyle Çengelköy’de görüntülenmiþti.
Bir sorgulamayý hak etmiyor mu bu fotoðraf? “Kimdi o üniformalý kiþi? Senin ne iþin vardý o gün orada?” denilmemeli midir? Sömürge valisi alýþkanlýklarýndan kurtulamamýþ bu adamlar sineye mi çekilmelidir?
Haþhaþ kafa, aslýnda, efendilerine “jurnal geçiyor...”
Oysa efendileri bu yazýlarý günü gününe izliyor, rapor edilmesi gerekli kiþileri rapor ediyor...
Bizim asýl konuþmamýz gereken konu, haþhaþ kafalarýn ihaneti.
Ýþbu jurnalci hain, yakýn zamana kadar, FETÖ’nün bir yayýn organýnda Ýngilizce makaleler yayýnlýyordu.
Türkçe yazdýðý yazýlarda “Ýran sempatizaný” olmakla suçladýðý Erdoðan’ý, Ýngilizce yazdýðý yazýlarda “El-Kaidecilikle” itham ediyordu.
Türkiye’nin hem Ýran’la çýkar iliþkisi içinde olduðu, hem de DAEÞ’e yardým ettiði (“silah” ve “mühimmat” yardýmýnda bulunuyormuþ) yalanlarý da bu haine aittir. Bu konularý iþleyen onlarca yazý yazdý, ülkesi hakkýndaki “algý çalýþmasýna” içerik ve malzeme üretti.
Halkbank’a operasyon yapýlacaðýný da bu hainden öðrendik.
Eþsiz Ýngilizcesiyle yazdýðý tweetlerde, meselenin yolsuzluk olmadýðýný, asýl meselenin “Ýran’a yaptýrýmlarý ihlal eden Halkbank” olduðunu açýk etti, kendini ele verdi...
Þimdi, “güvenli ülke” Amerika’ya postu sermiþ, “haber alma servisi”ne mütercimlik yapýyor.