‘Hasta ziyareti’nden ‘dava düşürme’ye

Başbakanımızın, kalp ameliyatı sonrası cezası ertelenen “Balyoz” hükümlüsü Orgeneral Ergin Saygun’u hastanede ziyaret etmesi, haftanın gündemiydi. Ben bu haberi “güzel ahlak” öğretisi üzerinden okudum. Müslim-Gayri Müslim ayırt etmeden komşularını hasta yatağında ziyaret edip, elini alnına dayayarak şifa dileyen bir peygamberin(sav) ümmetiyiz... Bizdeki terbiye, zindandaki mahkuma bile suçunun cezasını çekmekteyse, “Allah Kurtarsın” dedirtir...  

***

Bu ziyareti Ergenekon ve Balyoz gibi vesayet ve cuntayı sorgulayan davalar çerçevesinde yorumladı herkes. Bu tür davaların, rutin ceza davalarından farklı olduğu, gerek deliller, gerekse  tutuklamalar cihetiyle geniş bağlamları çözümleme noktasında zor davalar olduğu önceki tecrübelerden biliniyor. İtalya’daki mafya düzenini Vatikan-Parlamento-YüksekYargıdaki metastaslarıyla irdeleyen “Beyaz Eller” duruşmalarını,Yunanistan’daki “Albaylar Cuntası”nı çözen ünlü celseleri, ABD’de siyaset ve medyayı çalkalayan “Watergate Skandalı”nın peşinden süren zorlu muhakeme süreçlerini hatırlayalım...

Bu davalarda uzayabilecek tutukluluk süresinden endişemi en başından beri zikrediyorum. Dava içeriğinin elden geldiğince spesifik vakalarla sınırlandırılması, mevcut akışa hız kazandırabilir diye de yazmıştık. Ne ki; bizlerin dışarıdan temennileri ayrı, davaya bakanların gördüğü, iç içe sarmallaşmış ve sistem içinde bağlamını kurmuş yapının kompleks düzeyleri ayrı... Gerçi muhakemeler son aşamasına yaklaşmış durumda.

Geçenlerde CHP’den bir vekil; “Darbe yapacak general kalmadığından” şikayet ediyordu, bu cümle, bilinçaltımızı ele veriyor aslında...

***

Başbakanımızın “Hasta Ziyareti”ni, gerçekten bir hasta ziyareti olarak değerlendiriyorum ben. Çünkü kendileri, herkesin Başbakanıdır, kendisine oy vermeyenlerin de, mahkumların, tutukluların, suçluların ve suçsuzların, hepimizin, Türkiye’nin Başbakanıdır. Bu ziyaretten yola çıkarak Balyoz ve Ergenekon Davalarını alelacele düşüren köşe yazarlarını ibretle izliyorum. Evet, Başbakan defaatle uzun tutukluluklardan şikayet etmiştir, delil karartmasına sebebiyet vermeyecek kişilerin tutuksuz yargılanabileceğini de dile getirmiştir. Ama bu temennileri, Yargı’nın yerine geçip bu davaları düşürmek anlamında değildir. İşin garibi, hasta ziyareti üzerinden davaları itibarsızlaştıran aynı arkadaşların, kısa bir süre önce “Erdoğan Kuvvetler Ayrılığını Reddediyor” şeklinde kampanya yapmaları... Aynı cevval arkadaşların “Erdoğan Hükümeti Gazetecileri Hapse Tıkıyor” lobisi kurdukları da gizli saklı değil.  

İbretle seyrettiğim bir diğer acelecilikse, “Erdoğan Hükümetinin Ergenekonla anlaştığını” söyleyenlere dair. Ergenekon ve Balyoz buzdağının görünen kısmı. Başbakan ve ekibinin yürüdüğü fay hattında, kapatılmış partilerden, hapis mahkumiyetlerinden, postmoderninden e-muhtırasına kadar her türlü darbe badiresinden tadılmış nice tecrübe vardır. Kapatma davası, hala enselerinde. Başbakan herhalde bizlerden iyi biliyor neyle karşı karşıya olduğunu. Bu arkadaşlar beşiklerinde uyurken, Tayyip Erdoğan hapisteydi. Bizi bugün “yandaşlık”la suçlayanlar, biz 312 generalin karşısında hesap verirken neredeydiler acaba?  

Ve “rüzgar gülleri”... Dönem ve iklim icabı köşe kapmacada rekor kıran bazıları “Yargıyla arası açık Başbakan” portresini ısrarla çizme telaşındalar. Allah akıl izan versin, Yürütme’nin Yargı’yla can ciğer kuzu sarması olduğu nerede görülmüş? Evet Yassıada’da görülmüş, evet İstiklal Mahkemeleri’nde görülmüş, Sıkıyönetim Duruşmalarında, Mussolini’de, Nürnberg Gestaposu’nda görülmüş bu içlidışlılık. Ne istediğinizin farkında mısınız siz? Mahkemeler lağvedilip Kabine’ye mi devredilsin Yargı? Veya mahkemeler köşe yazarlarına bağlansın, bu mu? Sizin demokratlığınız buraya kadar...