2014’te Birinci Dünya Savaþý’nýn 100. yýldönümünü geçireceðiz. O savaþ, bugünümüzü belirlemeye devam ediyor.
Geriye bakýnca, olaylar öyle geliþiyordu, Avrupa-Avrasya öyle karýþýyordu ki savaþ bir yerde bir zaman zaten baþlayacaktý. Yalnýzca bahane gerekiyordu. Bahane 28 Haziran’da Saraybosna’da geldi. Sýrp milliyetçileri Avusturya-Macaristan veliaht prensini üstü açýk arabada vurdu. Bugünlerde -Veliaht o geziyi iptal etseydi ne olurdu?- ya da -Baþarýsýz ilk saldýrý giriþiminin uyarýsý dikkate alýnýp programýn kalan bölümü neden iptal olmadý?- diye tartýþýlýr. Araç konvoyuna günün erken saatinde bomba atýlmýþ, bomba veliahtýn olduðu araçtan sekip, arkadan gelen aracýn altýnda patlamýþtý. Bu giriþimden Prens ve Prenses yara almadan kurtuldu... Sonra programa devam edip, Saraybosna içinde araçla dolaþmayý sürdürürken ilk saldýrýdan 1 saat sonra bu kez köprü üzerinde tabancalý saldýrýya uðradýlar. Köprü yoluna de yanlýþlýkla girmiþlerdi, ama o gün kentte 6 deðiþik noktada suikastçi konumlanmýþtý. Biri baþaracaktý. Baþardý da... Veliaht o gün sað kurtulsaydý savaþ baþka bir bahaneyle baþlayacaktý.
Ýlk kurþun bir ay sonra 28 Temmuz’da atýldý. Savaþ sonbaharda týrmandý. Osmanlý Ýmparatorluðu’nun savaþa nasýl itildiðini biliyoruz: Aðustos 1914 Yavuz ve Midilli... Ýmparatorluk masadaydý, ancak katýlýmcý olarak deðil, paylaþým menüsündeydi. Ýmparatorluðun savaþýn baþýnda Ýngiltere, Fransa ile ittifak arayýþlarýný da hatýrlamak gerekir, nedenini nasýlýný tarihçiler anlatýr.
1914-1918 dönemini iyi anamayýz. Savaþýn galipleri savaþýn 100. yýlýný muhtemelen -Barýþ ve Ortak Avrupa- vurgusuyla anacaklar. Muhtelif yýldönümleri 2018’e dek aralýklarla sürecek. Türkiye için 2015 Çanakkale dikkat çekici olacak. Öte yanda 2014’ün her ayýný, 100 yýl önce olanlarý daha önce yapýlmadýk cesaret ve esneklikle kahrolsun-yaþasýn þablonundan çýkararak düþünüp tartýþmakta yarar var.
Tarihte çok -keþke- vardýr ve 1914’ün Osmanlý açýsýndan ‘keþke’si þudur: Gidiþatý öngörebilmek, zararý en aza indirebilmek ve nelerden vazgeçip nerede durulacaðýný hesaplayabilmek mümkün olsaydý... Ama tarih -keþke- ile yazýlmýyor.
1914 Osmanlýsý’nda bu öngörüleri kim-kimler yapacaktý? Kararý kim-kimler alýyordu, diye sormanýn da zamanýdýr. Devletlerin olgunluk zamaný -çýkar- bilincine vardýklarý zamandýr. Devlet ülke çýkarýný biliyor ve çýkarýný teþhis ediyorsa olgunluða eriþmiþtir. Çýkarýnýzý biliyorsanýz, onu korursunuz.
1914 yalnýzca akademik bir geçmiþ deðil, bugünümüzdür. Meriç ve Tunca’nýn batýsýnda sonuca baðlanmýþ olsa da, 1914 etkileri doðu ve güneyimizde sürüyor. Geçenlerde Arabistanlý Lawrence filminin aktörünün ölümü birden -aktörün ölümü- boyutundan çýktý, Lawrence’ýn Ortadoðu marifetlerinin güzellemesine dönüþtü. Düþündürücüdür. Meðer olay baþkalarý için ne kadar canlýymýþ... Zaten tarihte ne olursa olsun, filmi çeken kazanýyor.
1914 hesapta -Bütün savaþlarý bitiren bir savaþ olacaktý. Avrupa da hesabý kapatamadýðý için Ýkinci Dünya Savaþý koptu. Ancak 1945’te hesap yarým kapandý. Avrupa Birliði’nin kurulmasý ve Almanya’nýn birleþmesiyle ikinci savaþýn da hesabýnýn kýsmen kapandýðýný düþünebiliriz. Avrupa açýsýndan birlik, AB’nin barýþ projesi boyutunu sergiler. Öte yanda dünya barýþýnýn yalnýzca Avrupa demir-çeliðini envantere baðlayarak saðlanmayacaðý herhalde anlaþýldý.
AB 1914 ve 1945’in sýnýrlarýný kaldýrýp savaþ alanlarýný gelincik tarlasý yaptý ve güzel de oldu. Ancak -Doðu Sorunu- sürüyor. Bu sorun zamana yayýlmýþtý, kendi kendini sonsuza dek götürecekti. Aslýnda artýk tek bir Doðu Sorunu da yoktur. Bir Türkiye Dosyasý vardýr, bir de Doðu Sorunu vardýr... Türkiye Dosyasý artýk zamaný aþtý taþtý ve kaçýnýlmaz soruya cevap zamanýndayýz: Gerçek niyetler nedir? Gerçek çýkarlar nedir? Karamizah ve abartý ile: Japonya’ya 1945’te teblið edilen Anayasa gibi bir Anayasa da Türkiye’ye verilse ve bir gecede misal Felemenkçe konuþmaya baþlarsak AB’ye alýnýr mýyýz? Acaba yeterli olur mu?
Doðu Sorunu, Osmanlý Ýmparatorluðu’nun tasfiyesi sonrasýnda kalacak arazide kimin neyi paylaþacaðý sorusudur. Gýyabýmýzda konuþulmuþtur... Son 100 yýlda olanlar ve bugünkü tablo, Türkiye’nin sýnýrlarý dýþýndaki doðu ve güneyde son 100 yýlýn hiç de refah ve barýþ altýnda geçirilmediðini hatýrlatacaktýr. 1914 hesabý oralarda henüz kapanmamýþtýr. Doðu Sorunu baþkalarýnýn paylaþma, Türkiye’nin birleþtirme sorunudur. Çaresi barýþtýr, refahtýr ve çare yine bizden, bölgenin içinden gelecektir.