Hay Allah! Daha devrim yapacaktık...

Müjdeler olsun yurdumun taşına toprağına... Bilumum açılımcı, çözümcü, Tayyip’çi şer odakları da korksun.

Milli Merkez geliyor...

Pardon, gelemiyor.

Tam gelecekti, Prof. Mümtaz Soysal parazit yaptı, “İçinde İşçi partililerin bulunduğu bir oluşumda ben yokum” demeye getiren açıklamasıyla, “devrim heveslerini” kursaklarda bıraktı.

Hatırlarsanız, Mustafa Kemal Atatürk’ten rol çalmaya pek meraklı bir Ergenekon sanığı bundan 10 ya da 15 yıl kadar önce, bir gemiye binerek o günlerde Türklerin işgali (!) altında bulunan Anadolu’ya hareket etmiş, karaya ayak bastığı bölgede bir “milli kongre” toplamıştı.

Mustafa Kemal kuzey yolunu izleyerek Anadolu’ya çıkmıştı. İngilizlerden vize almış, emrine tahsis edilen Bandırma Vapuru’nu kullanmıştı.

Bizimki (herhalde taklit olmasın diye) güney yolunu izledi.

Boğazlardan çıkıp Ege Denizi’ne ve nihayetinde Akdeniz’e açıldı, Mersin’de de karaya çıktı.

Hayır, vize almadı.

Deniz yolları işletmelerinin tarifeli vapurlarını kullandı.

Kongreden ne sonuç çıktı? “Adım adım devrim” şiarıyla yurt sathına yayılan “devrimcilere” ne oldu? Bilmiyorum... Bir kısmı şu an Silivri’de tutuklu.

Devrim ateşi bu... Kolay kolay sönmüyor.

Nitekim yine Mustafa Kemal’den rol çalmaya meraklı Ergenekon sanığının işaretiyle Ankara’da bir “Milli Merkez” kuruldu.

Müjdeler olsun ki, ilk toplantısını 23 Nisan 2013’te yaptı.

Milli Merkez, tıpkı 1920’de Ankara’da toplanan “Birinci Meclis” gibi, kendisini tek meşru temsil organı sayıyor... Bu da şu anlama geliyor: Seçimle gelmiş ve üyeleri arasında Mustafa Balbay, Mehmet Haberal, Engin Alan gibi değerli Ergenekon sanıklarının da bulunduğu TBMM’nin bir önemi ve değeri yok. Bunu da (TBMM’nin önemsiz ve değersiz olduğunu da) Hüsamettin Cindoruk’tan öğreniyoruz.

Milli Merkez ne yapacak?

Mevcut parlamentonun “ihanet anayasasına” karşı devleti, cumhuriyeti, devrimleri ve daha da önemlisi Atatürk’ü savunacak.

Peki, kimler var bu Milli

Merkez’de?

Kimler yok ki?

Hüsamettin Cindoruk, Kemal Anadol, Hüsamettin Özkan, Zekeriya Beyaz, Nasuh Mahruki, Ufuk Söylemez, Yaşar Okuyan, Hakkı Süha Okay, Sebahattin Önkibar, Mümtaz Soysal, Ümit Kocasakal ve daha nice Türk büyüğü... (Yahu bu Kemal Anadol bir dönem YDH’lı, bir dönem de Kürtçü değil miydi? Genel başkan yardımcılığını yaptığı parti Kürtçülükten kapatılmamış mıydı? Bir önceki yasama döneminde de CHP’den milletvekili seçilmemiş miydi?)

Milli Merkez’in ilk toplantısında eski bakanlardan Ufuk Söylemez bir konuşma yaptı ve büyük alkış aldı... “Açık işgal dönemlerinde bile görülmeyen bir saldırıyla karşı karşıya bulunduğumuzu” söyleyen Söylemez, konuşmasını şu harikulade dörtlükle tamamladı: “Ekilir ekin geliriz / Ezilir un geliriz / Bir gider bin geliriz / Beni vurmak kurtuluş mu?”

Peki, ben nerden biliyorum bütün bunları?

Bilmiyordum.

Maocu Kemalistlerin internet sitesinde okudum... “Ankara bu buluşmayı konuşuyor” diye başlık atmışlardı...

Aslında kimsenin konuştuğu yok.

Belki bu vesileyle (ben yazdığım için) konuşurlar, “A, öyle mi olmuştu?” derler

Fakat kötü haber:

Prof. Mümtaz Soysal dün bir açıklama yaptı ve “İçinde İşçi partililerin bulunduğu bir oluşumda ben yokum” dedi.

Şimdi aynı siteden, Soysal’a yönelik küfürleri okuyorum...

HAMİŞ:

Bugünün yazısı, Murat Karayılan’ın açıkladığı “çekilme takvimi” olmalıydı... Bir tek şey söylemek istiyorum: Silahların susması, başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, Beyaz Türk, çakma liberal, ulusalcı ve Maocu taifesine kapak olsun.

Nitekim oldu.