Mehmet Baransu bir haber yaptı... “Fethullah Gülen’i bitirme planı”, meğer, 2004 yılında bir MGK toplantısında karara bağlanmış.
Bir haberdir...
Bir belgeyi bulup yayınlamak, ister kendisine servis edilsin, isterse ele geçirmiş olsun, o gazeteci açısından “prestijli” bir durumdur.
Burada sorun yok.
Fakat, haberin gördüğü muamele sorunlu...
Baransu’nun haberi, beklendiği üzere kıyameti koparmadı.
Cemaate yakınlığıyla bilinen yayın organlarını ve kendisini “amiral gemisi” olarak pazarlayan gazetenin “orantısız” ilgisini saymazsanız, kimse dönüp bakmadı bile. (Amiral gemisinin konuyu haberleştirirken kullandığı dil bir başka “ayıplı” duruma işaret ediyordu. O belgeyi bulup yayınlayan gazetecinin, görüşlerine katılırsınız katılmazsınız, bir ismi var... “Bavulcu” nitelemesi ne kadar çirkin, ne kadar küçültücü...)
Haber, belli ki, “dershane tartışmasına” katkı sağlasın diye manşete çekilmiş. Dershane konusunda taraf olan ve cemaate yakınlığını gizlemeyen Taraf gazetesi bize şunu anlatmaya çalışıyor:
Dershaneleri bitirmek, Gülen’i bitirmektir... Bu karar da, 2004 yılında, MGK’da alınmıştır. Altında hem dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, hem de dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün imzası vardır. Bunlar böyledir işte... Cemaati bitirmek için, gerekirse askerle bile işbirliği yaparlar.
Bu sorunlu yaklaşımın ve ima çabasının, “paylaşılmayacağını” (onay görmeyeceğini) düşünüyordum.
Bir gazetecilik başarısı sayılması gereken olay, nihayetinde “malumu ilam” değeri taşıyordu.
Cünkü, öyleydi...
Çünkü MGK’nin racon kestiği günlerdi...
Hepimiz biliyoruz.
O MGK günlerinde, sivil üyelere “sığıntı” muamelesi yapıldığını, siyaset kurumunun tamamen devre dışı bırakıldığını hepimiz biliyoruz.
Giderek can sıkıcı tekrarlara dönüşen malum toplantılarda, ota bota tavsiye kararları alındığını hepimiz biliyoruz.
Oramiral Özden Örnek, günlüklerinde, “Gülen’i bitirme” tavsiyesinin de karara bağlandığı (!) MGK toplantısının tüm safahatını anlatıyor: Anlıyoruz ki, sivil üyelerin bir kulağından girmiş, bir kulağından çıkmış... Asker üyeler de tavsiye ettikleriyle kalmışlar.
Beni asıl şaşırtan ve “hayal kırıklığına” uğratan, Taraf gazetesinin sorunlu yaklaşımının (ve tabii ima çabasının), cemaate yakınlığıyla bilinen bütün yayın organları tarafından paylaşılması oldu...
İştahla konunun üzerine gidiyorlar...
İmalar, telmihler, suçlamalar, “kural dışı yumruklar” havada uçuşup duruyor.
O zaman şu sorulara yanıt vermek durumundalar:
MGK’da “Gülen’i bitirme” konusunda karar alınmış da, ne olmuş?
Hükümet tavsiye uyarınca bir çalışma mı başlatmış?
Konu, Bakanlar Kurulu’nun gündemine mi gelmiş?
Mahut karar doğrultusunda parlamentoda bir yasa mı çıkarılmış?
Bir genelge mi yayınlanmış?
Bir sözlü emir mi verilmiş?
Ne olmuş?
Belgeyi manşete taşıyorlar da, dönemin Başbakanı Erdoğan’ın, MGK’nın tavsiyesini kulak ardı ettiği için hedefe konulduğunu ve “cemaatçi” diye suçlandığını niye yazmıyorlar? Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün “cemaat sivil bir oluşumdur” sözünün AK Parti’yi kapatma davasında “delil” yapıldığını niye yazmıyorlar? O günkü MGK’nın, toplantıdan bir ay sonra “bitirildiğini” ve sivil bir genel sekreterin riyasetine verildiğini niye yazmıyorlar? Toplantıda bulunan asker üyelerin (ikisi hariç) bugün “içeride” bulunduğunu niye yazmıyorlar?
Hakkaniyete uygun mudur bir haberi eksik bırakmak?
Eski MGK düzeni içinde, olur olmaz her konuda karar alınırdı.
Bazı Başbakanlar buna uyardı, bazıları uymazdı.
Bu kararlara “uymayan” Başbakan Erdoğan’a karşı acımasız bir linç kampanyası yürütenler, “MGK kararları başım gözüm üstünedir” diyen ve onlarca “başörtüsü ve irtica genelgesi” yayınlamış Ecevit’e niçin toz kondurmuyorlar?
Son söz:
Derin bir hayal kırıklığı yaşıyorum.
Bu kadar olmamalıydı.