Hiç tartýþmasýz, 15 Temmuz darbe giriþimini “Allah-u Ekber” diyerek sokaklara çýkan ve çýplak elleriyle tanklarý durduran kahraman siviller engelledi. 251 vatan evladý þehit olurken 2 binden fazla kardeþimiz yaralandý. Kolunu bacaðýný ya da hareket kabiliyetini kaybedenler oldu.
Terör nedeniyle can veren þehitlerimiz, vücut bütünlüðü bozulan gazilerimiz var ayný þekilde. Görüyoruz ki ne onlar, ne aileler piþman deðil bu “deðiþ tokuþ”tan. Mutmain bir kalple “vatan sað olsun” diyorlar yahut “vatana feda olsun”.
Allah onlardan razý olsun. Bu büyük fedakârlýða karþý hissettiðimiz saygýnýn, þükran ve minnetin ölçüsü olamaz. Mükâfatlarýný ancak Allah verebilir zaten.
Lakin onlara ve ailelerine kocaman bir borcumuz var.
***
“Kalkmaya çalýþtým, sol ayak var, sað ayak yok. Ayaðýmýn yerde olduðunu gördüm. Tamamen koptuðunu zannediyordum. Kopmamýþ, küçük bir yerden tutuyordu. Benim bir bacaðým gitmiþ önemli deðil. Vatan için feda olsun” diyen kiþi 15 Temmuz gecesi Genelkurmay Baþkanlýðý önünde zýrhlý araçlarý delmek için kullanýlan G61 kurþunlarýyla bacaðýný kaybeden imam Hüseyin Çýnar.
“Uçaklar Ankara’da Meclis’i bombalýyor’ haberi gelince Akýncý Nizamiyesi’nin önüne yöneldik... Bir bacaðýmý kaybettim ama vatan için nedir ki” diyen kiþi Kazan’da öðretmenlik yapan Derya Ovacýklý.
Ya da “Yüreðim yandý ama yeter ki vatanýmýz huzurlu olsun, vatan sað olsun” diyen kiþi Ankara Emniyet Müdürlüðü yakýnlarýnda yaralanan 29 yaþýndaki nakliyeci Ersin Karabucak’ýn gözü yaþlý annesi.
Binlerce benzeri örnek var.
Onlarýn fedakârlýklarý sayesinde bu topraklar bize yeniden vatan oluyor. Onlar sayesinde bildik gündemimize geri dönebildik bakýn. Siyasiler atýþmaya baþladý, fabrika ayarlarýna dönenler bile oldu.
Þehitler canlarýný, gaziler saðlýklarýný “vatan uðruna” feda ettiði içindir ki birileri her dönemin en kokuþmuþ konusu “þeriat geliyor” sakýzýný çiðneyebiliyor þýmarýkça.
Vatan hainliðini zorlama bir mini etek tartýþmasýnýn arkasýna saklanarak kamufle etmeye çalýþýyor mesela firari Can Dündar. Ya da sýnýr boylarýnda þehit olmaya hazýr bir ruhla savaþan gencecik askerlerin namaz kýlmasýndan rahatsýz olabiliyor mesela yazlýðýnda kremlenen 74’lük Emin Çölaþan. Falan filan.
***
Neyse, mevzu bu deðil zaten. Mevzu, bu ülkeyi vatan bilen insanlarýn, ülke savunmasýndan geri kalan emanetlerimiz için ne yaptýðý. “Þükürler olsun ki Allah sevdiklerine baðýþladý” diye sevindiklerimiz için ne yapmamýz gerektiði asýl konu.
Çünkü “hayat”, gazilerimiz için de “devam ediyor.”
Þunu görmek zorundayýz.
Onlar ayný yüce gönüllülükle ve büyük bir onurla karþýlasa da hayatý, hayat onlar ve aileleri için daha zor artýk. Travma yaþamalarý, olmayan kol ya da bacaðýn acýsýný duymalarý ve bu psikolojiyi aþmaya çalýþmalarý bir yana, artýk fiziken de zorlanacaklar.
Evden dýþarý çýkmak, dar ve kalabalýk kaldýrýmlarda koltuk deðnekleriyle ya da tekerlikli sandalyeyle ilerlemeye çalýþmak, otobüse metrobüse inip binmek, iþe okula gitmek, alýþveriþ yapmak gibi gündelik hayat pratiklerini bu yeni gerçeklikle yapmaya çalýþacaklar.
Ve çok zorlanacaklar. Yorulacaklar. Muhtemelen bizlere, “bu ülkeye” kýrýlacaklar. Çünkü binalarýmýz, sokaklarýmýz, caddelerimiz, parklarýmýz, ortak yaþam alanlarýmýz yani aslýnda þehirlerimiz pek uygun deðil engellilerin rahat hareket etmesi için.
Mevzuat gereði yapýlan çoðu düzenlemenin yasak savmak kabilinden olduðu ortada. Devletin yükümlülükleri bir yana, toplum olarak da pek umursuyor görünmüyoruz ortadaki sorunu. Yoksa âmâlar için düzenlenen sarý yollar toslar mýydý hiç bir aðaca, bir duvara? Engelliler, yaþlýlar, hastalar ve hamileler kullansýn diye yapýlan asansörlere doluþup “zorlananlarýn” hakkýný gasp eder miydik yahut?
Türkiye’de her 9 kiþiden 1’i engelli iken neden sokaklarda görünmüyorlar dersiniz? Onlarý evden dýþarý çýkamaz hale getirince “sorun” ortadan kalkar mý sanýyorsunuz?