27 Kasým Perþembe akþamý Kanal 24’teki “Yeni Türkiye” programýnda Ali Bayramoðlu ve Gülay Göktürk’le birlikte, deðerlendirdiðimiz birçok konudan biri de 4 Bakan’la ilgili oluþturulan Meclis Komisyonu’nun çalýþmalarýna getirilen yayýn yasaðý idi. Hepimiz bu yayýn yasaðýna karþý çýktýk.
Ben, “Bu yayýn yasaðý için soruþturmanýn gizliliði gibi bazý hukuki gerekçeler gösterilebilir, ancak olayýn yolsuzluklarýn üstünü örtme gibi bir suçlamaya dönüþmesi söz konusu... Onun için Ak Parti, týpký yola ilk çýktýðý zamandaki gibi, 3 Y ile mücadele konseptine iliþkin iradesini yenilemeli ve ‘Yolsuzluklara sýfýr tolerans’ söylemi ile yoluna devam etmeli” dedim.
Cuma sabahý Hayreddin Karaman Hoca’nýn Yeni Þafak’taki yazýsýný gördüm. Altýna imza atýlacak bir yazý idi. “Ak Parti’nin ahlak ile imtihaný” baþlýðýný taþýyordu. Hayreddin Hoca’nýn o yazýsýný sizlerle paylaþacaðým. Ancak önce, Ak Parti’nin yolsuzluklarla ilgili tavrý üzerine birkaç þey söylemek istiyorum.
Yola, “Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasaklarla mücadele” konsepti ile çýkmak çok önemli idi. Ahlaki bir duyarlýlýðý, insani bir duyarlýlýðý ve insan haklarý duyarlýlýðýný öne çýkarýyordu. Üç alan da hem toplumun hassas olduðu hem de Türkiye’de sorun teþkil eden alanlardý. Ak Parti’nin toplumla buluþmasýnda bu üç duyarlýlýðýn önemli etkisi olduðu muhakkak.
Yoksulluk ve yasaklarla mücadelede en ideal boyutlara ulaþýlmasa da belirli bir mesafe alýndýðý doðrudur.
Yolsuzluk konusu ise, belki de insanýn en büyük zaaf alaný olarak güncelliðini koruyor, üstelik Ak Parti’yi gölgeleyecek boyutlarda. Oy oraný düþmüyor belki, ama seçmen yüreðinde ukdelerin söz konusu olduðu da bir gerçek. Hayreddin Hoca’nýn yazýsý, o ukdelerin gazete sayfasýna taþýnmýþ hali.
Derim ki, Ak Parti, tepeden týrnaða, “yolsuzluklara sýfýr tolerans” ekseninde yeni bir irade kuþanmalý. Ve seçimlere kadar, bu iradenin topluma mal edilmesi noktasýnda elinden ne geliyorsa yapmalý. “Yolsuzluklara göz yumma” gölgesini üzerinden atmalý.
Bu notlardan sonra þimdi gelin Hayreddin Hoca’nýn yazýsýný okuyalým:
“Ak Parti’nin hem üst yönetiminde hem de tabanýnda üstüne toz konduramayacaðým erdemli insanlarýn bulunduðunu yakýndan biliyor ve bunlarýn hem çoðalmasýný hem de duruma hakim olmalarýný diliyorum.
Sýra diðerlerine geldiðinde bazý çekincelerim, þikayetlerim, endiþelerim ve tavsiyelerim var.
“Diðerlerinden maksadým kimlerdir?
Bunlarý ikiye ayýrmak gerekiyor. Birinci grup baþta iyi niyetli ve nispeten erdemli olduklarý halde zaman içinde bozulanlardýr. Bunlar hakkýnda dünkü yazýmda þunu söylemiþtim:
“Bugün siyaset genellikle bir partiye intisap etmek suretiyle yapýlmakta, partinin menfaat, ilke ve kurallarý, partililer için baðlayýcý olmaktadýr. Ýnsanlar yaþadýklarý gibi düþünme eðiliminde olduklarýndan baþlangýçta genel ilke ve deðerlerle çatýþan parti (partili) talepleri, mensuplarýnýn vicdanlarýný rahatsýz ederken giderek bu rahatsýzlýk da ortadan kalkmakta, partililer tek tip haline gelmektedirler.”
Ýkinci grup ise daha baþtan partiye intisap ederken, partinin çeþitli kademelerine sokulurken meþru olsun olmasýn þahsi çýkar peþinde olanlardýr.
Ýþte benim þikayetlerim bunlarla
alakalýdýr.
Bu gruba dahil olanlar ister bürokrat olsunlar ister baþka bir yerde ve iþte olsunlar kendileri gibi olanlarla iþbirliði yaparak partiye ve ülkeye þu kötülükleri yapýyorlar:
Parti teþkilatýnda, belediyede, bürokraside ve iþ aleminde ehil, layýk, faziletli kiþilerin önünü bir þekilde týkayýp kendi takýmdaþlarýný öne çýkarýyorlar.
Dindarlýklarý gevþek olanlar helale harama bakmadan, dindarlýklarý az çok etkili olanlar ise iþi bir þekilde kitabýna uydurarak ve partideki konumlarýný kullanarak menfaat saðlýyorlar. Bunlarýn yaptýklarý, partinin faziletli mensuplarýnýn da hesabýna yazýlarak yýpratýlmalarý için kullanýlýyor.
Peygamberimiz “Siz (iman, ahlak, istikamet... bakýmýndan) nasýl iseniz öyle yönetilirsiniz” buyuruyor.
Ben yýllardýr köylüsü, kentlisi, zengini fakiri, okumuþu okumamýþý... ile bu toplumun içinde yaþýyorum; ehliyete riayetsizlik, mal, kadýn, menfaat imtihanýnda zayýflýk konularýnda nice tecrübeler yaþadým. Bunlara dayanarak ve üzülerek diyorum ki, toplumumuz sözde aidiyet olarak Müslüman olmalarýna raðmen, özde, uygulamada; iman, takva, amel ve ahlak bakýmýndan büyük ve önemli zaaflar, eksiklikler içindeler. Demokratik siyaset de yalnýzca seçkinlerle deðil, halk ile yapýlýyor. Bu yüzdendir ki, bir Fransýz Akademi üyesi demokrasi için “ehliyetsizliðe tapýþ” demiþtir.
Demokratik siyasetin bu probleminden dolayý faziletli yöneticilerin iþlerinin çok zor olduðunu biliyor ve anlýyorum. Ama yine de bir dileðim var:
Üzerine toz kondurmadýðým fazilet erbabý bu þikayet ve tespitimi göz önüne alarak “ahlak, ehliyet ve liyakat” konusunda bir ýslahat seferberliði ilan etsinler veya ilan etmeden bu kriteri hakim kýlmaya çalýþsýnlar ve Allah onlarýn yardýmcýlarý olsun!
Bu yazýmý kullanmaya kalkýþacak muhalefet partilerine sözüm þudur.
Konuþmadan önce boy aynasýna bakýn!”