“Hazin son”un vahim hikayesi: 1/3
Yola çýkarken ve Meclis'te “Baðlýlýk Yemini” etmiþti!

Yakýn tarihimizin en yakýn ve en kritik iki dönemine "en uzak" býrakýldýk. Bunlar, Sultan II. Abdülhamid Han'a yapýlan darbe ve Türkiye Cumhuriyeti'ne geçiþ... Bu süreçlerin tarihini, oyuncularý yazdýðý için olanlarý deðil; yazýlanlarý öðrendik!

Saltanatýn kaldýrýlýþýnýn 102. yýlý sebebiyle hazýrladýðýmýz 3 günlük yazý dizisinde, baþkentin Ýstanbul'dan Ankara'ya nasýl taþýndýðýný; belgeler üzerinden özetleyeceðiz.

20. yüzyýl baþýnda, bütün imparatorluklar ulusal devletlere dönüþtü. Zaten parçalanmýþ Osmanlý'nýn da bu küresel deðiþimin dýþýnda kalmasý mümkün deðildi. Yani Cumhuriyetleþme, "zorunlu istikamet" idi. Ancak; "geçiþ yöntemi" problemliydi! Hiçbir imparatorluk, muhteþem birikimini böyle katlederek "köksüz; nevzuhur bir ulusal devlet" olmayý tercih etmemiþti!

"Tek evlat"ýn, son demlerini yaþayan babasýný kendi elleriyle boðarak, zaten meþru yollarla "intikal" edecek olan varlýk ve iktidarý, anlaþýlmaz bir acelecilikle, "gasp" etmesi kadar anlamsýz bir tutum izlenmiþti. Bu da yetmemiþ, "varlýðýný" borçlu olduðu babasýný "düþman" ilan etmiþ; hatta "inkar" etmiþti. Oysa bu berbat tercih, yeni kurulan devletin "prematüre" doðmasýna; dolayýsýyla vesayetlere karþý dirençsiz kalmasýna sebep olacaktý!

YAVERÝNE ÇOK GÜVENÝYORDU!

Meselenin tam anlaþýlmasý için biraz geriden baþlayalým...

Mustafa Kemal Paþa, Veliahd Vahideddin Efendi'nin 15 Aralýk 1917 tarihinde çýktýðý Almanya gezisine, "ordu temsilcisi" olarak katýlmýþ; kendisini "Ýttihatçý karþýtý" olarak tanýtmýþtý!

4 Temmuz 1918 tarihinde tahta çýkan Vahideddin Han, en son ve en önemli cephe olan "Suriye Cephesi"ni, en güvendiði paþasýna emanet etmiþ ve "Paþa, o beldeleri düþmana vermeyin" diye sýký sýký tembih etmiþti. Ancak kýsa süre sonra 7. Ordu'nun "muhteþem ric'ati" neticesinde son cephe de düþmüþ ve Osmanlý, "iflas belgesi"ni imzalamak zorunda kalmýþtý!

Payitahttaki bütün üst rütbeli kumandanlar, bozgunun sebebi olarak Mustafa Kemal Paþa'yý görmüþ; cezalandýrýlmasýný istemiþti. Hatta Harbiye Nazýrý Enver Paþa bu bozguna o kadar kýzmýþtý ki, Fevzi Paþa'ya "Kemal Paþa, ordusunu býrakarak kaçmýþ. Hemen kurþuna dizilmesi için emir vereceðim" demiþti.[1]

Ancak, Ýttihatçýlardan nefret eden Vahideddin Han, Ýttihatçý olmayan tek tük subaylardan biri olarak gördüðü yaverini korumuþ; hatta Anadolu'daki kritik görev için yine onu uygun görmüþtü!

Nitekim Mustafa Kemal Paþa, 30 Nisan 1919 tarihli Takvim-i Vekayi'de Sultan Vahideddin Han imzasýyla yayýnlanan "irade" ile adeta bir "gölge padiþah" yetkileriyle donatýlmýþ olarak "9. Ordu Müfettiþliðine" tayin edilmiþti.[2]

Vahideddin Han, bu yetkileri rahat kullanabilmesi için eline "...Bölgede düzenin saðlanmasý ve saldýrýlarýn defedilmesi için tek vücut olarak hareket edilmesini, hükümdarlara mahsus selamýmla beraber askere; memurlara ve ahaliye tebliðini emreyledim" þeklinde bir de "ferman" vermiþti.[3]

DEVLET BU YOLCULUK ÝÇÝN SEFERBER OLMUÞTU

Bu ferman üzerine Babýâli hükümeti teyakkuza geçmiþti. Bir yandan Paþa ve birlikte gelmesini istediði 20 subay için "vize" iþlemleri takip edilirken diðer taraftan da yoðun hazýrlýklar baþlamýþtý. Murat Bardakçý, bu görev için gösterilen özen ve önemi "Samsun yolculuðu bir devlet operasyonudur" cümlesiyle ifade etmektedir.[4]

Cebi de doldurulmuþtu! Hazine Ýngilizlerin kontrolünde olduðu için Vahideddin Han'ýn; tahta çýkmadan önce Çengelköy Çiftliði'nde yetiþtirdiði cins atlarýn satýþýndan temin edilen 30 bin lirayý yeðeni Sami Efendi Pera Palas'ta Mustafa Kemal'e teslim etmiþti.[5]

Tarih kitaplarýnda, 5 kelimeye 5 yalan sýðdýrýlarak, "...dümeni kýrýk; köhne bir tekneyle Samsun'a kaçak gitti" þeklinde öðretilen Samsun yolculuðunu, Baþyaver Avni Paþa hatýralarýnda þöyle anlatýyor:

"16 Mayýs Cuma günü, Yýldýz Camii'nde Sultan Vahideddin Han'ýn huzurunda, sað elini Kur'an-ý Kerim üzerine koyarak 'Vazifemi, Halife hazretlerinin arzusu dâhilinde, tam bir sadakatle ve elimden gelen bütün kuvvetle yerine getireceðime vallahi billâhi' diye biten yemin sonrasý dualarla uðurlandý. Otomobille Galata rýhtýmýna, oradan da motorla Kýzkulesi açýklarýndaki Bandýrma Vapuru'na gitti."

Yýllarca, "dümeni kýrýk tekne" hakaretine maruz kalan vapur, Bahriye Nezareti'nin uhdesindeki en lüks yolcu vapuruydu. Ýskoçya yapýmý 279 grostonluk 49 m. uzunluðunda ve 6 m. geniþliðinde olan bu þýk vapuru bendeniz inceledim.

SAMSUN'DA MAKAS DEÐÝÞÝKLÝÐÝ!

Padiþahýn, bir paþasýný; geniþ yetkilerle Anadolu'ya göndermesi, tedirgin halk için bir ümit kaynaðý olmuþtu ama Mustafa Kemal, "farklý" bir yol tutmuþtu! Ýngiliz vizesiyle gelen Paþa, Samsun'daki Ýngiliz birliðinin güvenlik riski oluþturacaðý gerekçesiyle 24 Mayýs'ta karargâhýný Havza'ya taþýmýþtý. 22 gün boyunca konakladýðý Mesudiye Oteli'nde yerli yabancý birçok heyetle görüþen Paþa, "Anadolu'da yeni bir baþkent kurulmasý"na giden yol haritasýný bu dönemde olgunlaþtýrmýþ ve "Manifesto" denebilecek ilk tamimi yayýnlamýþtý.

Sultan Vahideddin Han'ýn donattýðý yetkiler sayesinde, gittiði her yerde büyük bir hüsn-ü kabul gören Mustafa Kemal Paþa, Amasya'ya geçmiþ ve 22 Haziran 1919 tarihinde "Ýstanbul Hükümeti, sorumluluðunun gereðini yapmamaktadýr" þeklinde, görevi ve konumu ile baðdaþmayan bir "bildiri" daha (Amasya Tamimi) yayýnlamýþtý

Kazým Karabekir'in davetiyle Erzurum'a gittiði 8 Temmuz günü, Sadrazam Damad Ferid Paþa'dan, "Görevine son verildi" telgrafý alan Mustafa Kemal, geri dönmeyeceðini; çok sevdiði askerlik makamýna veda ettiðini belirtmiþ, "Hayatýmýn sonuna kadar, yüksek Saltanat ve Hilafet makamýyla soylu milletimin koruyucusu olarak kalacaðýmý tam bir baðlýlýkla arz eder, teminat veririm" demiþti.[6]

Öte yandan Ýngiliz Albay Alfred Rawlinson da, Erzurum'a gelmiþti. Osmanlý topraklarýnda yýllarca casusluk yapan Sir Henry Rawlinson'un oðlu olan ve kongre öncesinde Mustafa Kemal ile uzun uzun görüþen Mr. Alfred, son gün olan 7 Aðustos'ta 3,5 saatlik bir görüþme daha yapmýþtý. Mustafa Kemal, Ýstanbul yönetimini tanýmadýklarýný ve Millî Mücadele'nin "ihtilâlci" bir hareket olduðunu söylemiþti.[7]

Erzurum'da "yerel" baþlayan kongreyi Sivas'ta genelleþtirerek, "Baþkent Ankara"yý netleþtirebileceðini hisseden Mustafa Kemal Paþa, bütün "millî cemiyet" temsilcilerinin Sivas'ta hazýr olmasýný istemiþti. 4 Eylül'de baþlayan "Kongre" çok tartýþmalý geçmiþti. Kazým Karabekir gibi bazý güçlü Ýttihatçýlar da, bölgelerinde "muhtariyet" planlýyordu. Nihayet Paþa, bütün Ýttihatçýlarý; "birlikte mücadele"ye ikna etmiþti! Bu sayede, "merkez" yönetimin nüvesini teþkil eden 16 kiþilik "Heyet-i Temsiliye" tespit edilmiþ, yeni döneme dair kararlar; 11 Eylül'de yayýnlanmýþ ve Ankara'ya müteveccihen yola çýkýlmýþtý.[8]

"YÜCE PADÝÞAHIMIZIN EMRÝNDEYÝZ!"

Heyet 27 Aralýk 1919 tarihinde Ankara'ya ulaþmýþtý.

Cumhuriyet gazetesinde "Atatürk Ankara'da peygamber gibi karþýlanmýþtý" diye baþlayan bir yazýda, "Bir müddetten beri Ankara'ya yerleþmiþ olan iki tabur Ýngiliz askeri de Mustafa Kemal'i karþýlayanlar arasýndaydý" deniliyordu.[9]

Ultra Kemalist Erol Mütercimler, Haber Türk TV'deki 23 Nisan'ýn 100. Yýlý Özel Programý'nda, "Mustafa Kemal Paþa Ankara'ya ilk geldiðinde Ýngiliz Birliði kendisini selamlamýþtýr" demiþti. Kemalistlerin linç ettiði Mütercimler, 6 tarihî kaynaktan aktardýðý delillerle iddiasýný ispatlamýþtý.[10]

21 Nisan 1920'de, bütün askerî ve idarî makamlara, "Mustafa Kemal" imzasýyla gönderilen emirnamede, "Allah'ýn izniyle, Cuma namazýný müteakip, Ankara'da Büyük Millet Meclisi açýlacak. Ýl merkezlerinde valilerin tertibiyle 'hatim' ve 'Buharî-i þerif' okunacak. Hatmin son bölümü, açýlýþtan önce Meclis binasý önünde tamamlanacaktýr" talimatý verilmiþti.

Nitekim 23 Nisan 1920 günü, Hacý Bayram Camii'nde kýlýnan Cuma namazýndan sonra sakal-ý þerif ve sancak-ý þerif öncülüðünde; tekbirlerle ve gözyaþlarýyla, Ulus'taki Ýttihat ve Terakki Kulübü'ne yürünmüþtü. Okunan hatim ve yapýlan dualar sonrasýnda binaya girilmiþti!

Padiþahý/Halifeyi üzecek bir þey yapmamaya çok dikkat ediyorlardý. Hatta Ýngilizlerin, iplerin tamamen kopmasýný saðlamak için Sadrazam Damad Ferid Paþa vasýtasýyla yayýnlattýðý "Mustafa Kemal Paþa ve arkadaþlarýný idam" fetvasý bile bu "sadakati" bozamamýþtý!

En yaþlý üye olan Sinop Mebusu Þerif Bey'in, Kur'an-ý Kerim tilavetiyle açtýðý ilk oturumda Meclis Reisi seçilen Mustafa Kemal Paþa, "Sultanýmýzýn itaatkâr kullarýyýz" þeklinde baþlayan konuþmasýný, "Padiþah efendimiz hazretlerinin sýhhat ve âfiyetle ve her türlü ecnebi baskýsýndan kurtulmuþ olarak tahtý hümayunlarýnda daim kalmasýný Allah'tan niyaz eylerim" cümlesiyle bitirmiþti.[11]

Paþa, ertesi günkü gizli celsede de "Ýstanbul düþman iþgali altýndadýr. Millet, Hilafet ve Saltanat makamlarýnýn müstakil ve dokunulmaz olmasýný vicdanî bir emel saymýþtýr. Burada bunun için çalýþýyoruz ve çalýþacaðýz" þeklinde konuþmuþtu![12]

Yeni Meclis'in ilk iþi de, Sultan Vahideddin Han'a hitaben bir "sadakat mektubu" yazmak olmuþtu. 28 Nisan günü Meclis'te okunan "BMM Reisi Mustafa Kemal" imzalý ve "Hâlife ve Hakan-ý Akdesimiz (en kutsal); Efendimiz" baþlýklý telgraf, "Padiþahýmýz, kalbimiz size baðlýlýk duygusu ile dolu olarak tahtýnýzýn etrafýnda her zamankinden daha sýký bir sadakatle baðlanmýþ bulunuyoruz. Ýlk sözü 'padiþahýna baðlýlýk' olan bu Meclis, son sözünün de bundan ibaret olacaðýný yüce kapýlarýna alçakgönüllülükle arz eder" ifadeleriyle bitiyordu![13]

VAHÝDEDDÝN HAN'DAN, MÝLLÝ MÜCADELEYE DESTEK

Yazdýrdýðý kýsa hatýratýnda, Mustafa Kemal Paþa'nýn Samsun'dan itibaren güzergâh deðiþtirmesi sebebiyle kendi stratejinin akim býrakýlmasýna çok üzüldüðünü belirterek "Yanýlmýþým" diyen Sultan Vahideddin Han'ýn vatan ve millet sevgisinin yüksekliðine bakýn ki, ihanete uðradýðýný düþünmesine raðmen, hiç deðilse Ankara'nýn neticeye ulaþmasýný istiyordu:

"Kuva-yý Milliye'nin ileride farklý bir yöne ilerleyeceðini bilmeme raðmen yine de Vatan-ý azîzin menfaatleri için fedakârane bir tercihte bulunarak "Kemalist emellere" boyun eðen kabineleri iktidara getirdim ve Kuva-yý Milliye'yi takviye edip destekledim."[14]

Ýþgal kuvvetlerini oyalayarak Anadolu'daki mücadeleyi gözden uzak tutmaya çalýþan Vahideddin Han ayrýca; 4 Aralýk 1919 tarihli bir tamimle, "Anadolu'daki Kuva-yý Milliye'nin iaþesini, o mýntýkadaki nizamî kýt'alar karþýlasýn" talimatý vermiþti.[15]

Dönemin büyük âlimi Seyid Abdülhakim Arvasi Hazretleri de, baþka bir "destek" hatýrasýný þöyle anlatmýþtý:

"Bir Ramazan günü Beþiktaþ'taki Sinan Paþa Camii'ndeki vaazýmdan sonra yanýma gelen saray görevlisi 'Melik sizi iftara davet ediyor; buyurunuz' dedi ve beni Yýldýz Sarayý'na götürdü. Meþhur hocalar hep oradaydý. Yemekten sonra Sermüsâhib (Baþdanýþman), 'Padiþahýmýz, 'Yunanlýlar Ýzmir'e çýktý. Vaazlarýnda millete anlatsýnlar ve galip gelmemiz için dua etsinler' diye rica ediyor' dedi."[16]

Farklý Ýslâm ülkelerindeki Müslümanlar da Halifeye baðlýlýklarý sebebiyle aralarýnda yardým toplayýp Ankara'ya gönderiyordu.

YARIN:

"Saltanat bugün kalkacak

gerekirse kafalar kopacak"

[1] Murat Sertoðlu, Mareþal Fevzi Çakmak Açýklýyor, Derin Tarih Yayýnlarý, Ýstanbul 2016, s. 14.

[2] Genelkurmay Belgeleri, Mustafa Kemal Samsun'a Nasýl Gönderildi, Derin Tarih Yayýnlarý, Ýstanbul 2015, s. 12.

[3] Murat Bardakçý, Þahbaba, Pan Yayýncýlýk, Ýstanbul 1999, s. 139.

[4] Bir Devlet Operasyonu: 19 Mayýs 1919, Haber Türk, 19 Mayýs 2017.

[5] Þahbaba, s. 573, 141.

[6] Atatürk ile Ýlgili Arþiv Belgeleri, Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi Yayýnlarý, Ankara 1982, s. 160.

[7] Mehmet Hasan Bulut, Ýngiliz Derviþ, IQ Yayýncýlýk, Ýstanbul 2018, s. 361.

[8] Haluk Selvi, Sivas Kongresi, TDV Ýslâm Ansiklopedisi, Ýstanbul 2009, c. 37, s. 284.

[9] Atatürk'e ait Menkýbeler, Cumhuriyet, 30 Kasým 1938.

[10] Haber Türk TV, Teke Tek Programý, 24 Nisan 2020

[11] Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C. 1, Ankara 1961, s. 64.

[12] TBMM Gizli Celse Zabýtlarý, 2. Oturum, 24 Nisan 1920, C. 1, s. 8-9.

[13] TBMM Zabýt Ceridesi, I. Devre, I. Cilt, 28 Nisan 1920, s. 123-124.

[14] Vahdettin Ýftiralara Cevap Veriyor, Derin Tarih Yayýnlarý, Ýstanbul 2014, s. 12

[15] Osmanlý Arþivi, Meclis-i Vükela Mazbatalarý, No: 538.

[16] Ekrem Buðra Ekinci, Ebedî Seadet Yolunda bir Ömür, Ýhlas Vakfý Yayýnlarý, Ýstanbul 2018, s. 68.