HDP barajı aşamazsa ne olur?

HDP’nin barajı aşamaması durumunda olabilecek kötü şeyleri hatırlatan Selahattin Demirtaş’a (Cihangir ahalisinin Selocan’ına) göre, böyle bir sorun yok. 

Yani, HDP barajı aşıyor...

Eski tüfekler Demirtaş’la aynı görüşte değil: “HDP yanlış yapıyor. Barajı aşamaz. Ak Parti bütün oyları silip süpürür. Anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşır. Çözüm sürecini başarıyla tamamlar. Kötü olur.”

Bunlar, HDP’yi ihanetle suçlayan kişiler.

Ve kendilerini “solcu” sayıyorlar.

Sanki memleketin başına gelebilecek en kötü şey, çözüm sürecinin başarıya ulaşması ve cunta kalıntısı anayasanın değişecek olması ihtimaliymiş gibi...

Yerim ve sabrım olsaydı, bu “kafa”ya örnek teşkil eden Korkut Boratav’ın demiş bulunduklarını aktarırdım.

Bir de, HDP’nin barajı aşamamasını iyiye yoran solcular var.

Bunlar daha çok Cihangir muhitinde kümeleşmiş durumdalar...

Şöyle tahminlerde bulunuyorlar: “Parlamentoda temsil imkânı bulamayan HDP, muhalefetini sokağa taşır. Kobani eylemlerinde olduğu gibi, sokaktaki muhalefet enerjisi Muktediri zor durumda bırakır. Bir de bu enerjinin Gezi ruhuyla birleştiğini düşünün... İşte size devrim!”

Böyle düşünenlerin en büyük rüyalarından biri de, çözüm sürecinin yara alacak olması: “HDP Meclis’te olmazsa, çözüm süreci biter, harika olur.”

Boratav gibiler, bilakis, HDP’nin barajı aşamaması durumunda çözüm sürecinin güçleneceğini düşünüyor.

Bir de, HDP’nin güçlü bir şekilde temsil imkânı bulması durumunda çözüm sürecinin akamete uğrayacağını (uğraması gerektiğini) düşünen solcular var. Bu solcuların, bol miktarda da “liberal” ve “paralel” destekçisi var... (Hasan Cemal’i HDP listesinden Meclis’e sokmaya çalışan liberaller böyle düşünüyor. Kandil’i silah bırakmamaya davet edenler böylece Meclis’te güçlü bir temsilci bulmuş olacaklar.)

Şöyle toparlayalım:

Bazı solcular Meclis dışı kalmış HDP’nin, bazı solcular da barajı aşmış HDP’nin çözüm sürecini akamete uğratacağını düşünüyor. Daha doğrusu, temenni ediyor.

Buradan şu “indirgeme”yi yapabiliriz ve aslında çok da yanlış olmaz:

Türk solu (ya da solları) barış istemiyor. HDP’ye işlev yüklüyor ve dolayısıyla HDP’nin “çözüm sürecini baltalama ihtimalini” seviyor. 

Bu nedenle, HDP’nin Türk siyasal yaşamına ne katacağını değil, hangi pozisyonda daha “yararlı” (!) olacağını (yani çözüm sürecini daha çok zarara uğratacağını) tartışıyor.

Naçizane benim fikrim şu:

HDP, her iki durumda da (Meclis’e girse de girmese de), çözüm sürecini istemeyenlerin beklentilerine cevap verecektir. Zararın limitini hangi pozisyonda olacağı değil, meselelere nasıl baktığı yahut bakacağı belirleyecektir. 

Hiç iyi bakmadığını biliyoruz.

HDP, bugüne kadar, İmralı’ya heyet göndermek ve ortada “boş top” çevirmek dışında, çözüm sürecine katkı sağlamadı. Dolayısıyla, telaşa mahal yok. Türk solunun içi rahat olsun...

HAMİŞ:

Başlıktaki sorunun cevabını bilmiyorum.

HDP barajı aşsa da, aşmasa da, kriz potansiyeli yüksek bir siyaset izleyecek... Selahattin Demirtaş’ın, “Barajı aşamazsak...” diye başlayan tehdit dozu yüksek açıklamaları HDP siyaseti konusunda umut vermiyor çünkü. 

Buna, Aysel Tuğluk ve Ertuğrul Kürkçü gibilerin, “seküler güçleri” durumdan vazife çıkarmaya çağıran açıklamalarını da ekleyebilirsiniz.