Baþlýktaki sorunun cevabýnýn ‘Kürtler(in dertleri) olmadýðý’ muhakkak. HDP, o defteri kapatalý uzun zaman oluyor. Zira 2010 Anayasa Referandumunda Kürtlerin gündemiyle dertlenmediklerini ilan etmiþlerdi. Kürtleri en fazla maðdur eden anayasanýn deðiþtirilmemesi için, alýnlarýna kara bir leke çalýnmasý pahasýna vesayet rejiminden daha fazla emek verdiler. Diyarbakýr Cezaevi’nden kýzýl elmasýný devþirenler, o zulümleri yapanlar yargýlanmasýn diye seferber olmayý göze aldýlar. Zerre kadar Kürtlerin derdiyle dertlenmemiþ, hatta maðduriyetlerinde imzasý olan ne kadar isim ve unsur varsa, ayný mevzide AK Parti’ye ateþ etmek için sýraya girmekten de çekinmediler. Vesayet rejiminin ‘bütün Kürtlere’ reva gördüðü OHAL yerine, PKK’nýn racon kestiði OHAL’in ‘makbul olmayan’ Kürtlere zulmetmek için tesis edilmesine aracý oldular.
Ayný sorunun cevabýnýn ‘Kürt Meselesi olmadýðý’ muhakkak. ‘Seni baþkan yaptýrmayacaðýz’ siyasal ihale ilanýna çýktýklarý günden beri, Kürt Meselesi ile ciddiye alýnacak bir ünsiyetleri kalmadý. Artýk ihale verdikleri ve aldýklarý, kendi veciz ifadeleriyle ‘emaneten’ parti olduklarý anda, en azýndan Kürt Meselesi’ni gündemlerinden düþürdüler. Kerameti kendinden menkul bir Erdoðan düþmanlýðýndan topladýklarý bonuslarla baþka baþkentlerde aðýrlanma derdine düþmüþ durumdalar.
Sorunun cevabýnýn ‘PKK olmadýðý’ muhakkak. PKK’nýn böyle bir temsile ihtiyacý yok. Türkiye’ye karþý Kürtlerin omzundan, Kürtlerin maliyetine baþka baþkentlere ucuz bir asker yazýlmak adýna savaþ ilan etmiþ durumda. Terörü derinleþtirdiði bir ortamda, PKK’nýn ilk kurbanýnýn HDP olmasýnda þaþýlacak bir durum yok.
Cevabýn ‘Öcalan olmadýðý’ muhakkak. 2010 Anayasa Referandumu sýrasýnda, 2013 Çözüm Süreci’nin bütün kritik aþamalarýnda ve bugün Öcalan’a raðmen pozisyon alan HDP; uðruna “kalksýn” diye kampanyalar düzenledikleri, “tecrit” dedikleri þartlarý kendileri çok daha güçlü bir þekilde tesis etmiþ oldular. Öcalan’ý tevil ve çarpýtmayla neshedemedikleri durumlarda ise fiili dayatmalarla taca çýkarmakta her türlü mahareti sergilediler.
Devamla, cevabýn ‘HDP olmadýðý’ da muhakkak. Bu en ilginci. Zira HDP milyonlarca seçmenin oyunu alan bir parti olarak, ortaya çýkan siyasal sermayeyi de temsil etmek istemiyor. %13 gibi ciddi bir oy oranýna sahip bir partiyi, sol örgütler konfederasyonuna çevirerek anti-siyasal bir pozisyona hapsettiler. Yirmi yýl önce, vesayet rejiminin ancak müsamaha gösterebildiði insan haklarý derneði formatýna tam anlamýyla rücu etmiþ durumdalar. Demirtaþ da eski bir dernek baþkaný olarak, o dönem ne yapýyorsa aynýsýný yapmanýn rahatlýðýný sonuna kadar yaþýyor.
Sorunun cevabýnýn ‘Çözüm Süreci olmadýðý’ muhakkak. Her ne kadar sürecin bir paydaþý olsalar da, büyük ölçüde Kandil-Avrupa ekseninde Öcalan’ý dengelemek ve Erdoðan düþmanlýðýný sürecin her aþamasýnda ana gündem yapmaktan öte bir fonksiyonlarý olmadý. Kendilerine sunulan aktörlük görevini önce ellerinin tersiyle ittiler, ardýndan da Çözüm Süreci’ni baþka hesaplarýn aracý haline getirdiler.
Yine cevabýn ‘Irak ve Suriye Kürtleri olmadýðý’ da muhakkak. Irak’ta KDP ile eski kan davasýný sürdüren, zaten bölgesel kaosun arasýnda ayakta kalmakta zorlanan IKBY’yi daha da istikrarsýzlaþtýrmak için uðraþan, çatýþmalý ortamdan alan kazanmaya çalýþan PKK’nýn, Barzani yönetimi tarafýndan düzen bozucu bir muhatap olarak görüldüðü ortadadýr. Suriye’de Baas rejiminin en fazla zulmüne uðramýþ Kürtleri, bütün bölge halklarýyla birlikte Esed rejimine asker yazma hedefini ilan etmiþ olan PKK’nýn Suriye Kürtlerini korsan temsilinin de bir geleceði bulunmuyor.
Son olarak, sorunun cevabýnýn ‘Türkiye’nin farklýlýklarý olmadýðý’ da muhakkak. Çünkü HDP’ye dair en büyük þehir efsanesi, farklýlýklarýn bir arada olmasýndan ibaret. Neredeyse siyasi elitleri arasýnda ‘can yakýcý ve ciddiye alýnacak hiçbir meselede’ farklý bir ses duymak mümkün deðil.Üç yüz bin insanýn katledildiði Suriye krizinde de on binlerce insanýmýzýn hayatýný kaybettiði terör meselesinde de arkaik sloganlar, komplodan mütevellit analizler ve konu ne olursa olsun ‘AK Parti þeytanlaþtýrmasýndan’ baþka bir tek cümle duymak mümkün deðil. Her mahallede bir süre vakit geçirip ayrýlmýþ olanlarý HDP’de tutmak farklýlýk olmadýðý gibi, ayný dalga boyunda ayný þeyleri söyleyen isim kalabalýðýný bir araya getirmekten öte bir kalitesi de bulunmuyor. HDP’nin ‘farklýlýklarýndan’ her bir isim birer hafta arayla partiden ayrýlsa, kimsenin dikkatini bile çekmeyecektir.
Hâl bu olunca, HDP’nin bir þeyleri, mesela seçmeni ve taleplerini temsil etmeyi düþünmesi iyi bir baþlangýç olabilir. ‘Bir þeyleri’ sahici olarak temsil etmediði ana kadar, HDP’nin siyasetin anlamlý bir unsuru olmasý kolay görünmüyor.