HDP veya örgüt veya kitle (!) ‘önümüzdeki seçime bakacaðýz’ der mi?

Salý yazýmýzda HDP’nin seçime 6 ay kalmýþken ‘seçime parti olarak girme’ tartýþmasýna deðinmiþtik. 

Devam edelim...

HDP’nin oy oranýna iliþkin temel veri, Eþbaþkan Selahattin Demirtaþ’ýn cumhurbaþkanlýðý seçiminde aldýðý yüzde 9.76 oy...

HDP sözcüleri bu oranýn bugün yüzde 11’leri aþtýðýný öne sürüyor.

Bu da parti olarak seçime girmeyi ‘alýnabilir risk’ haline getiriyor.

Yani;

- HDP, cumhurbaþkanlýðý seçimi kampanyasýndaki söylemiyle ‘sol’ iþbirliðini geniþleterek sürdürebilir.

- Bu söylem HDP’yi doðu ve güneydoðu dýþýndaki bölgelere de taþýr ve ‘Türkiye partisi’ olarak tabanýný geniþletir.

- CHP’den kopacak ‘sosyalist’ oylar ve tepki oylarý HDP’ye gider.

- Böylece Demirtaþ’ýn cumhurbaþkanlýðý seçiminde aldýðý 9,76 oy, yüzde 10 barajýný aþar.

***

Ýþin ‘risk’ tarafýna bakarsak;

Seçim ve 6-7 Ekim sonrasý analizler bu riskin sanýlandan büyük olduðunu gösteriyor:

- Demirtaþ’ýn ‘Kürt dýþý söylemi’ ve “Türkiye’nin cumhurbaþkaný” sloganý sol-sosyalist ve bir ölçüde liberal oylar ile bir kýsým muhafazakar Kürtlerin oylarýný çekmeyi baþardý. Bunu, Ýstanbul, Ýzmir, Ankara gibi büyükþehirlerde ve Karadeniz gibi BDP (HDP) oylarýnýn düþük olduðu bölgelerdeki yükseliþ de kanýtlýyor.

- Ancak bu oylar bu söyleme verildi, konjonktüreldir; genel seçimde HDP’ye gitmesi mümkün görünmüyor.

- Öte yandan, 6-7 Ekim’de Diyarbakýr’ý kan ve ateþe boðan ‘sokaða inin’ çaðýrýsýný yapmýþ olmasý da Demirtaþ ve HDP’ye giden bu oylarýn geri çekilmesini getirebilir.

***

Ancak anlaþýlýyor ki, Kandil’in de, HDP’nin de kanaati aksi yönde.

Habertürk’te Muhsin Kýzýlkaya, Öcalan’ýn da HDP’nin bir ‘Kürt partisi’ deðil, bir ‘Türkiye partisi’ olmasýný istediðini yazdý.

Ýyimser bakýþa göre;

“HDP yüzde 10 barajýný aþarsa; bunu da sadece doðu ve güneydoðu ile diðer bölgelerdeki ‘Kürt seçmeni’  ile sýnýrlý kalmadan yaparsa; ayný zamanda diðer bölgelerde az ya da çok oyunu arttýrýr ve birkaç milletvekili çýkarabilirse” bölünmüþlük algýsýndan bütünleþmeye önemli bir adým atýlmýþ olur.

Kritik soru þu;

Bu þartlar yerine getirilebilir mi?

En azýndan bu ‘bugün’ ne kadar mümkün?

Zira aksi halde, seçim sonucunda oluþan Türkiye haritasýnda sadece bir bölgenin HDP renklerine boyamasýnýn ‘bölünmüþlük’ duygusunu arttýracaðý endiþesine de hak vermek gerekir.

***

Daha kritik bir soru daha var;

‘Ya HDP baraj altýnda kalýrsa?’

- HDP ‘denedik olmadý, önümüzdeki seçime bakacaðýz’ diyecek mi?

- Parti ve milletvekilleri Meclis dýþý muhalefete hazýr mý?

- ‘Çözüm süreci dediniz, siyasette mücadele edin dediniz, bizi Meclis dýþýna attýnýz’ derler mi, demezler mi?

- Parti tabanýna, örgüte, sempatizanlarýna ve seçmenlerine de bunu söyletirler mi, söyletmezler mi?

Kýzýlkaya’nýn bu soruyu sorduðu eski HDP milletvekili ve Aðrý Belediye Baþkaný Sýrrý Sakýk, ‘iyimser senaryo’yu destekliyor: “Bedelini ödemeden hiçbirþey olmaz. Bir dönem bekleriz, bu arada daha iyi örgütlenir, derdimizi halkýmýza daha iyi anlatýrýz. Meclis’e girmemek dünyanýn sonu deðil.”

Ancak, ayný sayfada Batman Milletvekili Bengi Yýldýz’ýn sözleri ‘endiþe edilen’ senaryoyu yansýtýyor: “Baraj altýnda kalýrsak onu da Türkiye’yi yönetenler düþünsün!”

Bu açýklama, “Türkiye’yi yönetenler barajý aþmamýz için bize yüzde 2-3 bonus oy aktarsýn” anlamýna gelmiyorsa durum pek o kadar günlük gülistanlýk deðil.

***

Sonuç olarak;

HDP’nin Türkiye partisi olmasý, Rize’den Edirne’ye, Mersin’den Samsun’a, Ýzmir’e kadar her bölgeden az veya çok oy almasý, en azýndan büyükþehirlerden bir iki milletvekili çýkarmasý bana göre ‘çözüm süreci’nin de hedefidir.

‘Normalde’ böyle bir tablo, sadece HDP’yi Türkiye partisi yapmaz, milletvekillerini ‘siyasetçi’, genel baþkanlarýný da ‘lider’ yapar.

Ancak yüzde 10 barajýnýn normal olmamasý gibi, ne HDP ne de siyasetin kendisi henüz ‘normalleþmiþ’ deðil.

Seçime 6 ay kalmýþken yapýlacak en iyi þey, yeni anayasa ve baraj sorununu kaldýrma vaadiyle kampanya yapmak.

Ýktidarýyla, muhalefetiyle...