14 Þubat pazar günkü “HDP’den duygusal kopuþ” baþlýklý yazýmda “Kaç zamandýr Altan Tan’ýn sesi çýkýyor mu? Çýkmaz, çünkü o hendek faciasýnýn nasýl bir siyasi intihara tekabül ettiðini okuyacak kadar siyasi bilinç sahibidir” gibi bir cümle kullanmýþtým. Pazartesi günü Altan Tan’ýn ofisinden 12 Þubat tarihli Al Jazeera Turk’e verilen mülakatýn haberi düþtü mail kutuma. O mülakatý görmemiþtim. Okudum. Ýþte bir hafta sonra yine HDP’yi yazmak istiyorum ve yola Altan Tan’ýn o mülakatýnda söylediklerinden çýkmam gerekiyor.
Altan Tan çok geniþ mülakatta “HDP sýkýþtý” diyor. Evet tam da onu yazmak istiyorum. Çok þey söylemiþ tabii Altan Tan, bence onun söyledikleri ne kadar aykýrý görünse de Ak Parti tarafýndan da dinlenilmeli. Ama sanýrým öncelikle HDP cenahý dinlemeli onu. Özetle diyor ki Tan: “HDP’nin hitap ettiði Kürt kitlesinin yüzde 80-90’lýk ana gövdesi dindar muhafazakarlardan oluþuyor. Ama bugün geldiðimiz noktada eþ baþkanlardan yönetime, genel baþkan yardýmcýlarýna kadar oluþan tabloya baktýðýnýz zaman eski BDP, HADEP geleneði artý Türk solunun yüzde 80-90’lýk bir temsile geldiðini görüyoruz.” Ve ilave ediyor: “Þu an en büyük sýkýntýda olan Türkiye’deki müslüman dindar Kürt kitledir.”
Bence bugünün özellikle HDP tarafýndan cevaplanmasý gereken sorusu þu: HDP’nin Türkiye ile ilgili nihai deðerlendirmesi ne?
Ben bunun tam netleþmediði kanaatindeyim.
Netleþmemiþ olmasý bir yönüyle çok kötü, bir yanýyla hala ümit taþýyan bir boyuta sahip.
Kötü olan þu:
TBMM’de siyaset yapan, milletin temsil yetkisi verdiði, Türkiye’yi öncelemesi gereken bir siyasi partinin Türkiye konusunda kafasýnýn karýþýk olmasý çok ciddi bir sorundur.
“Bu topraklar benim topraðýmdýr, benim vatanýmdýr, bu vatanýn baþýna bir þey gelmesi en büyük felakettir. Onun için bu vatanýn varlýðýna bütünlüðüne yönelik tehditler benim için de birinci öncelikli tehdittir” diyebilmek ya da diyememek. Mesela ülkenin bir yöresinde hendek kazýlmasý, barikat kurulmasý, ilçelere el konulmasý karþýsýnda ne yapacaðýný þaþýrmak, hatta gönlü o mel’aneti yapanlardan yana eðilmek, eðrilmek. O ilçeleri, oraya el koyan çetelerin elinden alma yolunda hayatýný kaybeden Türk - Kürt veya baþka etnik aidiyetli güvenlik elemanlarýna sahiplenememek, yakýnlarýnýn - toplumun acýsýný paylaþamamak, aksine güvenlik güçleriyle çatýþan çete elemanlarýnýn siyasi misyon ayaðýný yürüten bir pozisyona girmek...
Belki “Ama burada da çatýþmada ölenler ve onlarýn yakýnlarý var, onlarýn duygularýný da paylaþmak lazým” gibi bir savunma geliþtirilebilir ama bu noktada þu sorularý cevaplamanýz gerekiyor: O gruplarýn siyasi, ideolojik çizgileriyle ayný paralelde misiniz, o gruplarýn yürüttüðü mücadele tarzýný onaylýyor musunuz, bugüne kadar “Yapmayýn, etmeyin, Türkiye’ye karþý savaþýr pozisyona girmeyin, bunun sonu çýkmazdýr” dediniz mi? Demediniz. Korkunuzdan mý demediniz, yoksa o mücadele tarzýnýn da bir sonuç üreteceðini, en azýndan sizin elinizi güçlendireceðini mi hesapladýnýz? Mesela Altan Tan’ýn ifadesiyle “Oy tabanýnýn yüzde 80-90’ýnýn dindar muhafazakar Kürt olduðu, bunlarýn iç savaþ istemediði, bölünme istemediði, þiddet istemediði” tespitleri sizin için ne anlam taþýdý. PKK’ya tavýr koymamak, güçsüzlüðünüzden mi oldu, yoksa onun siyasi ayaðý rolüne sahip çýkmanýzdan mý? PKK’nýn Öcalan’la ayrýþmasýnýn bile “Türkiye konusundaki kanaat”le ilgili olduðu konusunda ne düþündünüz?
Yukarda sorduðum “HDP’nin Türkiye ile ilgili nihai deðerlendirmesi ne?” sorusunun cevabýnda “netleþmemiþlik”in hala ümit taþýyan bir boyutu olabileceðinden bahsettim.
O da çýkmamýþ canda umut vardýr gibi bir durumu ifade ediyor. Yani Türkiye’den duygusal kopuþ, Türkiye için, Türkler, Kürtler için, bölgenin tüm Müslüman toplumlarý için o kadar kötü, o kadar akýl dýþý bir þey ki, oralara savrulmak için tercih edilmiþ bir intiharý göze almak lazým. Hele 2013 Nevruzundaki barýþ umudundan sonra konjonktürün saðladýðý farz edilen hedefler için silahý yeniden devreye sokmak ve ardýndan o hendekler, barikatlar ve özyönetimler... Bunun için binlerce Kürt çocuðunu ölüme sevk etmek...
Diyorum ki, asýl bunun önüne gerilseydiniz de diyelim çeteler önce sizi vursaydý. Sizin içinizden Türkiye’yi savunmak için bir þehit çýksaydý. “Türkiyelileþme” iþte o zaman anlamlý olurdu. Türkiye þimdi çocuklarýna aðlýyor, sizin için de aðlardý. Ve o zaman, asla bu kadar Kürt çocuðu da hendeklerin arkasýnda can vermek zorunda kalmazdý. Siz ölmediniz, Kandil’dekiler ölmedi, Türk ve Kürt çocuklarý ölüyor.
Nasýl hala kendi kendinizle bir hesaplaþma zamaný gelmedi mi?