HDP’nin Türk devleti ile aidiyet ilişkisi kalmamış!

Dün bir gazetede HDP Eşbaşkanı Demirtaş ile yapılmış bir söyleşi yayınlandı.

“Demirtaş’tan korkutan çıkış” manşetiyle yayınlanan söyleşide Demirtaş mugalata ile konuyu asıl mecrasından saptırmayı deneyerek tehditler savurmuş!

Dokunulmazlıkların kaldırılması meselesini çözüm sürecinden hesap sorulacağı eksenine oturtmuş, terör eylemlerini görmezden gelerek PKK’yı aklayıp hükümeti suçlu ilan eden bir mantık yürütmüş.

Olayları bilmeyen biri bu söyleşiyi okusa ortada hiçbir terör eyleminin olmadığını ve güvenlik güçlerinin katliam yaptığını zanneder!

***

Çözüm sürecini 7 Haziran seçimlerinden sonra PKK’nın nasıl tek taraflı bitirdiğini ve tarihinin en kanlı eylemlerini başlattığını hiç mi hiç görmemiş onlara değinmemiş.

Çözüm sürecinin bânisinin Erdoğan, yıkıcısının da terör örgütü olduğunu gizlemiş.

Dokunulmazlıklarının çözüm sürecini savundukları için kaldırıldığını söyleyerek herkesi kör âlemi sersem yerine koyarak kamuoyu ile açıktan alay etmiş.

***

Dokunulmazlık meselesinin amacı terörle mücadeledir.

Dokunulmazlık zırhına bürünenlerin teröristlere silah ve mühimmat taşımasına, teröristleri korumasına ve teröre destek olmasına engel olmaktır.

Amaç çözüm sürecini destekleyenleri yargılamak değildir.

Hendek kazan barikat kuran şehirleri işgal edip vatandaşları mağdur eden teröristlere milletvekili seçilmişlerin desteğini engellemektir.

***

Demirtaş demagoji yaparak konuyu saptırmakta dokunulmazlıkların 376 oyla kaldırılmasını ‘çok kültürlü, çok dilli, çok inançlı parlamento gerçeğinden rahatsız’lıkolarak değerlendirmektedir. 376 vekili de ‘Faşizme, diktatörlüğe evet demiş 376 insan’ olarak görmektedir.

Cizreoperasyonlarına kimin sebep olduğunu görmezden gelip güvenlik güçlerini katliam yamakla suçlayan Demirtaş kendisini bütün Kürtlerin temsilcisi yerine koyup ‘Kürtlerin gönlünde bir daha asla Türk devleti ile bir aidiyet ilişkisi kurulamayacak’ tehdidini savuruyor.

Tabii ki Kürtlerin gönlü dediği gönül kendi gönlüdür, ayrılıkçı HDP’nin gönlüdür.

Bunun anlamı HDP’nin Türk devleti ile bir aidiyet ilişkisi kalmamış olmasıdır!

 

***

Teröristleri özgürlük savaşçısı gibi değerlendiriyor, terörle mücadeleyi iki meşru gücün savaşı gibi görüyor.

Teröristler için degençler tabirini kullanıyor, ’O gençlere mesaj verdim. Ama yetmedi, olanları durdurmaya yetmedi’ diyerek terörü haklı bir eylem gibi teröristi de masum genç gibi gösteriyor.

PKK’yı açıkça savunuyor, terörist olmadığını söylüyor. PKK’yı ‘Şiddet kullanan, halktan da önemli destek almış bir örgüttür’ diye tarif ediyor.

Ama şiddet kullanmaması gerektiğini söylüyorlarmış!

Şu cümle de Demirtaş’a ait: “PKK'yi dağdan indirecek olan terörle mücadele değil uzlaşma ve anlaşmadır. Kürtlere demokratik haklarını tanırsınız, PKK buna rağmen şiddet eylemlerine devam ederse kimseden destek bulamaz zaten.”

***

Şimdi sormak lazım, çözüm sürecinde bu uzlaşma için gereken adım atılmadı mı? Atıldı.

Sözünde durmayan taraf kim oldu? PKK.

Teröristler silah bırakacaklardı, bıraktılar mı? Bırakmadılar.

Çekileceklerdi çekildiler mi? Çekilmediler aksine süreci istismar edip yığınak yaptılar!

***

Verilmeyen demokratik hak mı kaldı?

100 belediyede HDP seçim kazandı da devlet elinden mi aldı?

HDP 80milletvekilliyle mecliste temsil edilirken hangi demokratik hakkın eksikliğini hissetti?

HDP meclisteyken demokratik hak için dağda silah taşımayı meşru görmek de ne demek?

Çözüm sürecinin bânisine savaş aç sonra da uzlaşma diyerek demagoji yap öyle mi?!

HDP’nin de PKK’nında yerli ve milli olmadığı, ağababalarının kuklası oldukları artık gün gibi açıktadır.

Herkes ettiğini bulmalıdır!