Hedef; Ulus devletlerinden, şehir devletleri çıkarmak mı?

20. yüzyılın İkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar, dünyanın küresel patronluk iddiasını elinde tutan İngiltere, savaş sonrası görevi ABD’ye devretti ve devretmek zorunda kaldı.

Çarlık Rusya’sının çöküşünü oluşturan nedenleri gözden geçirdiğimizde anlaşılan şu ki; Almanya’dan para transferleri ile desteklenen Vladimir Lenin ve arkadaşları, koca bir imparatorluk olan Rusya’yı eriterek, Batı’dan geriye itilmesini başardı. Para kaynaklarına baktığımızda, Almanya’da o dönemde çok etkili olan meşhur Yahudi ailelerin durduğunu görmekteyiz.

Lakin bu dönemin çok önemli gücü olan Büyük Britanya’nın stratejileri doğrultusunda dizayn edildiği aşikârdır.

Lenin geldi, misyonunu yaptı. Koca imparatorluğun tek bir bireyi yaşatılmadı. Nikola ve ailesi kurşuna dizildi. Neden mi?

“Bir daha geriye dönüş arzusu kökten yok olsun”diye!

Birinci Dünya Savaşından daha sonra, Bolşevik ihtilalinde İngilizler, Rusya içerisindeki süreci yakinen takip etti. Rusya’nın bağlı olduğu tüm manevi değerler (din dâhil) ortadan kaldırıldı. Dinsiz bir toplum dizayn etmek, bununla da yeni kızıl düşman profiline kapı açılıyordu.

Çünkü devreye ABD girerken, üzerine gideceği düşman alt yapısı hazır olmalıydı. Yeni savaş etabı olan kızıl düşman “Komünizm” kapıda beklemekteydi!

Dikkatle baktığımızda, olayların peyderpey gerçekleşmesi bile, kendi başına bir stratejidir.

Dünyanın tüm değerlerini düşünüp, dünyaya sundukları “dolar” isimli kâğıt parçasıyla, satın almayı başardılar. Rusya dâhil olmak üzere, tüm sokuldukları medeniyetlerin değerlerini ortadan kaldırmak için de “dolar” iyi bir kurgu argümanı olmuştur.

Bu hiç bir değeri olmayan kâğıt parçası uğruna, yeraltı ve üstündeki tüm zenginlikler, kuruşa satılmaktaydı.

Onlar giderek, sanayileşen ve kendi ürünlerini üreten toplumlara, geridekiler ise sadece zenginliklerini satışa çıkaran, ellerindeki yeraltı servetlerini kalıcı zenginliğe dönüştüremeyen ve buna izin verilmeyen toplumlara dönüştürüldü.

Rusya örneğinde bunu daha net görmekteyiz!

Sovyet döneminde Stalin’in görev başına gelmesiyle, İngilizlerin Yahudi destekli planları zaman zaman suya düştü. Zaten İkinci Dünya Savaşının akabinde, devreye girmesi Büyük Britanya için uygun zeminin yakınlaşması anlamına geliyordu.

İki büyük güç savaştı. Sovyetler Birliği ve Almanya! İkisi de küresel güç olma yeteneği taşıyan ülkelerdi.

Birinin bir dönem için köşeye sıkıştırılmasına, diğerinin ise yoksullukla boğuşurken daha da güçsüz düşmesine ve ileride ikinci çöküşünün daha sancısız gerçekleşmesine zemin oluşturdu.

Sovyetler Birliği’nin kurgusu; ideolojik bir alt yapıya dayanırdı ve esasında hep dış tehdit üzerine savunma sanayiinde devrim yaratabilecek başarılara imza atabildi. İkinci Dünya Savaşı sonrası devreye giren ABD için, bu yeni bir şeydi lakin daha kolay ezebileceği bir sürecin başlaması idi.

Yeni hamle, “Perestroyka” isimli başlıkla devreye girdi. Gorbaçov’un; Komünist Partisi Genel Sekreteri olması için, 1980’lerden itibaren yavaş yavaş yol açıldı. Çok önemli devlet adamları devre dışı bırakıldı.

Ekibin en başarısız ve renksiz tipi Gorbaçov, Genel Sekreter oldu. Eşi Larisa Gorbaçova’nın pırlanta takılar heveskârı olduğunu bilenler, artık eşinin eliyle bir takım zorlu yolları kolaylaştırmayı başardı. Bu konuyla ilgili daha geniş yazılarımı, ileriki zamanlarda sizinle paylaşacağım. Lakin burada dikkat çekmek istediğim şey şu; dünyayı yöneten Yahudi aileler ile İngiliz devlet geleneği ittifak içerisinde, şehir devletlerinden sonra oluşan imparatorlukları küçülterek ulus devletlerine, şimdi ise tekraren ulus devletlerini küçük devletçiklere yani şehir devletlerine dönüştürmeye özenmiş gözükmekteler! Rusya örneğinde bunu giderek daha net anlayabiliyoruz. Dolayısı ile yapılmak istenen şu; yeni harita çizimlerinde sınırları güvenceye alarak, büyüyemeyenler yeniden küçülmeye mahkûm edilecekler!