Helâl olsun vallahi, bu günleri de gördüm ya...

En son Hürriyet’in internet sitesi tepesinde Ak Parti Ankara belediye başkanı adayının reklâmını görünce, “Muhalefet nerede?” diye bağırdığımı hatırlıyorum. Nereye gitsem, başımı hangi yöne çevirsem, iktidar partisinin reklâm panolarıyla, flamalarıyla, bilboardlarıyla karşılaşmamın sonucu bu...

Muhalefet ortalıkta pek görünmüyor...

Şikâyet olarak bunu seslendirdiğim dostum “Sahi mi?” dercesine yüzüme baktı. Meğer muhalefet partileri bu seçimde reklâma fazla para harcamama kararı almış; bütçelerini sonraki iki seçimin kampanyalarına saklayacaklarmış... Dostum, “Onların yerine çalışanlar var nasıl olsa” deyip gülümsedi.

Kast ettiği, bu seçim öncesinden başlayan süreçte hayli faal olarak devreye giren bir grupmuş... Dostuma göre, gruba mensup genç-yaşlı, kadın-erkek insanlar başka işlerini bırakmış Ak Parti aleyhine faaliyet gösteriyorlarmış; “Gazeteleri ve televizyonlarını herhalde yakından takip etmiyorsun; ‘abi-abla ekipleri’ sizin mahalleye de henüz uğramamış olmalı” dedi bana...

Ekipler, istenirse, sözlü açıklama da yapıyorlarmış uğradıkları evlerde; ayrılırken yanlarında getirdikleri broşürleri bırakıyorlarmış... İnanmadığımı görünce, dostum, cebinden dörde katladığı bir çok renkli broşürü elime tutuşturuverdi.

Bir terazi etrafına ‘Hukuk ve Demokrasi Platformu’ yazılmış logosu var broşürün... İzmir ve çevresinde faalmiş platform; hemen her ilde benzeri başka platformlar adına aynı broşür dağıtılmaktaymış... İçinde iktidarın öndegelen isimlerinin bir süre önce sarf ettikleri görüşler ile şu yakınlarda söyledikleri mukayeseli olarak sunuluyor; tabii grafikler desteğiyle... Bir de, iktidarı hırpalamakta birbiriyle yarış eden medyamızın bazı kalemlerinin en can alıcı cümleleri...

Arkasında, bizim neslin erişemediği ‘Karagöz’ gazetesi üslubuyla günümüz taşlama şairlerinden biri tarafından kaleme alınmış ‘Usta ile Hasbihal’ şiiri...

Gözümün fal taşı gibi açıldığını söyleyebilirim.

Fal taşı gibi açılmış gözümün önünden, bayağı gençliğimde elime tutuşturulmuş ‘İslâmi Hareket ve Türkeş’ ile ‘İslâmi Hareket ve Erbakan’ başlığını taşıyan broşürler geçti. O iki broşür de, yine tarihi sayılan bir seçim öncesinde, şimdikine benzer bir grubun eseri olarak yayımlanmıştı.

İki olay arasında tek fark var: Eskiden en kalabalık partiyi desteklemek için yapılmıştı o broşür faaliyeti; şimdi ise en kalabalık halk desteğine sahip partiyi iktidardan etmek için...

“Sen esas televizyonlardaki çabaya bak” dedi dostum.

Dediğini yaptım ve Cumartesi akşam üzerini iki haber kanalının yayınlarını hayretle izleyerek geçirdim.

Her ikisinin bir saate yakın süreyle verdiği çok sayıdaki haberlerin tek bir amacı vardı: Ak Parti’ye oy verilmesini engellemek... Başbakan Tayyip Erdoğan’ın meydanlarda halka hitap ederken dile getirdiği konulardan cımbızla çekilmiş yanlış anlamalara müsait sözler yansıtılmakla yetinilmiyor, İzmir’deki platform üslubuyla eski sözleri de hatırlatılıyor....

Sadece Başbakan Erdoğan yok hedeflerinde, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de eleştiri oklarından nasibini alıyor...

Hani bir ara dillerde ‘sıkı muhalefet’ deyimi dolaşırdı ya, dostumun uyarısıyla faaliyetlerine yoğunlaştığım grubun yaptığına, pekâlâ ‘sıkı muhalefet’ denilebilir...

Emin olun, CHP ile MHP’nin fazla bir şey yapmalarına gerek bırakmayacak kadar sıkı bir muhalefet bu...

Katıldığım bir televizyon programında, gruba mensup bir yazar, “Evet, birileri yanımızdan ayrılıyor olabilir, ama yeni kardeşlerle buluşuyoruz” demişti bıyık altı gülerek...

CHP’liler ile büyük buluşma yaşanmaya başlamış olmalı.

Tebrik ederim.

“Grubun gazetelerinde açıkça parti desteğiyle ilgili mesaj var mı, yarından itibaren bakayım” dememe kalmadan, dostum, o gün çıkmış gazeteden bir yazıyı burnuma dayayıverdi. Genel seçimlerde farklı adayları desteklemiş olsa da, son iki yerel seçimde oyunu Ak Parti’ye kullandığını belirttiği yazısına şu başlığı uygun görmüş yazar: “Bu seçimde oyum CHP’ye...”

“Çimdikle beni” dedim dostuma, “Rüya görmediğimden emin olmalıyım...”