Helal rızık ve bağışıklık

Veba dahil, pek çok virüsün Çin merkezli ortaya çıktığına ve pandemi oluşturduğuna dair tespitler var. Kuş gribi, Asya gribi, İspanyol gribi, korona... hemen hepsi hayvandan insana ve sonra da mutasyona uğrayarak insandan insana geçen virüslerin yol açtığı hastalıklar...

Semavi dinlerin insanoğluna neyi yiyip neyi yemeyeceği konusundaki telkinlerini hatırlayalım; Allah bu konuda bazı sınırlamalar getiriyor. “Size helal kıldıklarımızdan yiyin ve fakat israf etmeyin” diyor.

“Olur olmaz her şeyi yemeyin” demenin yanında ölçülü tükenin anlamına da geliyor bu uyarı.

Helal rızık aynı zamanda “hak ettiğin” demek. Emek verdiğin, ter döktüğün yani...

İnsan bedeni, helal rızka karşı, yani Allah’ın “yiyin için” dediklerinden hak ettiklerine karşı bağışık yaratılmış...

İnsanoğlunun başına gelen musibetlerle dünya imtihanı arasındaki illiyeti modern insan ne yazık ki idrak edemiyor.

Katil griplerle baş etmenin başka bir yöntemi yok mu?

Her halde bu soruyu sayısız bilim insanı sormuştur ve hali hazırda çok sayıda merkezde Covit 19 dediğimiz virüsle ilgili hummalı çalışmalar yürütülüyordur.

Gribin tarihinde çok büyük salgın ve ölümler var. Bir taraftan da griple iç içe yaşıyoruz. Yani bu salgın sürpriz değildi.

Öyle tahmin ediyorum ki son zamanlarda herkes griple ilgili okumaya başlamıştır. Biraz ürkütücü bir geçmiş var ortada, kabul etmek lazım. Birinci Dünya Savaşı’nı takiben ortaya çıkan İspanyol gribinin 25 milyon ila 100 milyon arasında değişen sayıda insanın ölümüne yol açtığı iddia ediliyor. Korkunç bir rakam gerçekten. 25 milyondan bile az olsun, hadi. Yine de çok ürkütücü. Denilebilir ki o zamanki tıp ve sağlık imkanları ile bugünkü karşılaştırılmaz bile. Evet ama virüsün o zaman kıtalar dolaşma kabiliyeti, bugüne göre çok daha sınırlıydı ve yine de milyonlarca insanın ölümüne yol açtı.

Yani bugün enfekte olabilecek insan sayısı çok daha fazla.

Covit 19 da tıpkı İspanyol gribi gibi, bir alt soy ve çok hızlı bulaşma özelliğine sahip. Dünyanın birden bire alarma geçmesi, olası kötü senaryoların geçmişte yaşanmış olmasıyla ilgili.

Allah muhafaza milyonlarca insanın patır patır öldüğü bir salgının yaratacağı tahribat, bugün alınan en sıkı tedbirlerin meydana getirdiği durgunluktan ya da yıkımdan daha beter olacaktır.

Bu yüzden hiçbir ülkenin sürü bağışıklığı lüksü yok.

***

Çin’i unuttuk, Avrupa’yı konuşuyoruz. Dünyanın en gelişmiş ülkelerini vurdu bu salgın. İtalya’nın, İspanya’nın durumu ortada. Avrupa resmen çuvalladı. Covit 19, doğal seleksiyon işlevi görüyor adeta.

Yaşlı Avrupa kıtasını gençleştirir diye bakıyor olabilirler bu salgına.

Afrika ülkelerinin hızla enfekte olduğunu düşünün bir de, o zaman ne olacak? Sağlık sistemine güvenen gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler bile mücadelede bu kadar zorlanırken, doktorun değil temiz suyun bile lüks olduğu kara kıtanın kimi yerlerinde bu salgınla nasıl baş edilecek? Dünya Sağlık Örgütü’nün bu konuda bir çalışması var mı? Yoksa ne kadar çok Afrikalı ölürse o kadar iyi diye mi bakılacak meseleye.

Çin’in uzunca süredir kendi laboratuvarlarında grip çalıştığı biliniyor. Başka hangi ülkelerde çalışma var. Katil griplerle, eve kapanmak dışında bir baş etme yöntemi bulunabilecek mi? Bunlarla ilgili de kamuoyu bilgilendirilmeli. 

Ekranları dezenfekte etmek gerek

Medyanın iştahını dizginlemek zordur. 24 saat korona yayını yapılması bundan. Fakat içinden geçtiğimiz süreç, sorumlu yayıncılığı gerektiriyor. Artık şu korona yayınlarına bir sınırlama gelse iyi olacak. İnsanlar, sabahtan gece yarısına, eve kapanmalarına sebep olan koronavirüsle ilgili haberleri izliyor. Daha beter moralleri bozuluyor.

Ekranları da koronadan dezenfette etmekte fayda var.

Okulların açılmasını bekleyen veli....

Korona günlerinde sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar hayli arttı. Beğeni alan bir video, bakıyorsun bütün whatsap gruplarında dolaşıma giriyor. Bu vesileyle milletimizdeki skeç potansiyeli de açığa çıkıyor.

En eğlenceli olanlar ev halini yansıtan videolar bence. “Hee ben bu heriflan her gün işe gidiyi diye evli kalabildum ha” diyen Yasemin Sakallıoğlu’na hak veren kadınlarımızın sayısının hiç de az olduğunu sanmıyorum.

Ya evde çocuklarını eğlemeye çalışan anneler. Evden iş yerinin işini mi yapasın, evde evin işini mi, yoksa çocukların ekran başına oturtup evde okul işini mi organize edesin? Kadınların çoğu burnundan soluyor. Okulların açılmasına en çok onlar sevinecek. Hani şu halaydaki veli gibi. Öğretmenin, öğrencinin, idarecinin rahvan devam ettiği halayda velinin halini görmelisiniz, yerinde duramıyorJ “Okullar açıldığında ben” konulu videoyu izlemediniz mi yoksa.