Anadoluya her gittiðimde ayný þeyi düþünüyorum. “Biz neden Ýstanbul’a kapanýp kalýyoruz burada bu þehirler varken”
Anadoluya her gittiðimde ayný þeyi düþünüyorum. “Bu insanlar nasýl bu kadar düzgün, temiz, saf, iyi niyetli, kadirþinas, dost canlýsý kalabilmiþler?”.
Ve Anadoluya her gittiðimde ayný þeyi düþünüyorum. “Bu kadar avantajlarýna, imkanlarýna raðmen niye bir türlü potansiyelini gerçekleþtiremiyor?”
Sanýyorum cevabý çok acý bu sorularýn.
Çünkü hangi Anadolu þehirlerimize gittiysem, -istisnalar hariç- o þehrin ileri gelenleri arasýnda diyalog eksiklikleri ya da iletiþim kopukluklarý var.
Hak da veriyorum üstelik, düþünün Ýstanbul’da iki önemli insan (eskiler eþraf der ya, þu þehrin eþrafýndan -ileri gelenlerinden) birbirini 3 ayda bir ancak görüyor. O kadar çok önemli insan var ki (!) Ýstanbul’da, denk düþmüyorlar.
Ama Anadolunun özellikle de küçük illerinde konuþulacak bir þey yok ki? Ýki günde bir beraber orada insanlar, bir süre sonra kelimenin tam tabiriyle “gýcýk kapýyorlar” birbirlerine. Yüzler çok çabuk eskiyor.
Öylesine ki, bu bahsettiðim isimler de ayný kulvarda isimler deðil. Örneðin Milli Eðitim Müdürü ile iþadamlarý derneði baþkaný yanyana gelmiyor. Baro baþkaný ile Tarým Ýl Müdürü kavgalý, küs. Þehrin önde gelen sanayicisiyle belediye baþkaný konuþmuyor.
Niye diyorsun? Kim bilir hangi zamanda, hangi tarihte kavga etmiþler de bilmem ne…
Anadoluda güzel bir tabir var: “Düðün olsun; çaðýrsýnlar gitmeyeyim, çaðýrmasýnlar küseyim”
Tam da böyle anadoluda durum. Þehirler kendi potansiyellerini gerçekleþtirmek yerine þehrin insanlarý birbiriyle uðraþýp duruyor. “O onu demiþ, bu bunun iþini bozmuþ, öteki berikinin ayaðýný kaydýrmýþ, baþbakan geldiðinde o onun protokoldeki yerini almýþ”...
X Partisinden çýkmýþ belediye baþkanýnýn o partinin teþkilatýyla kavgalý olduðu yerler mi istersiniz, belediye baþkanýyla valinin küs olduðu yerler mi… O niye onun açýlýþýna gelmiþ de, öbürü berikinin annesinin taziyesine gelmemiþ
Aðalar, beyler, abiler, durum böyle maalesef. Birbirinizin ayakkabý baðcýklarýný birbirine düðümlemekten farký yok bu durumlarýn. Ayný gemidesiniz, þehir ilerleyemediðinde, büyümediðinde, geliþmediðinde zararýný hep beraber çekeceksiniz.
Ben Türkiye’nin bütün illerini gezmiþ, seminer ve konferanslar vesilesiyle de gittiði her yerde “eþraf” tarafýndan aðýrlanmýþ biri olarak gözlemlerimi tarihe not düþmek istiyorum. Hatayý sakýn sizden daha hýzlý büyüyen, geliþen komþu þehre atýp da “O bizi zayýf düþürdü” demeyin. Hata sizde.
Bu yazýyý mesela, beðenseniz de paylaþamayacaksýnýz deðil mi? Birisi görürse acaba bize mi dedi der diye endiþe edeceksiniz.
Doðrucu davutlar da hep zarar görmüþler, hep dýþlanmýþlar, kötü olmuþlar deðil mi? O yüzden anadolunun en saf, temiz insanlarý bile politik olmayý öðrenmediler mi zaten?
Ama yapmayýn, yüzleþin bu durumla efendiler.
Aslanlar gibi paylaþýn beðendiyseniz bu ve bu gibi yazýlarý.
“Arkadaþlar, vatandaþlar, halimiz budur, bunu düzeltmek için gelin bir araya gelelim” deyin mesela.
Küs olanlarý barýþtýrýn, kavgalý olanlarý buluþturun. Bir araya getirin.
Birbirinize ne olursa, ne için olursa olsun yamuk yapmayýn, gizli kalýr sanmayýn. Açýk olun, dürüst olun, Ýstanbul’da neyse de anadoluda birkaç saatte duyulur aksi olunca… Yüz yüze bakacaksýnýz bugün olmazsa yarýn, çocuklarýnýz belki arkadaþ olacak. Uzun soluklu düþünün, hiçbir menfaat komþuluðun, dostluðun, yüz yüze bakmanýn yerini alamasýn...
“Ben çok önemliyim, ondan daha üstteyim, þundan daha bilgiliyim, bundan daha eskiyim, o dünkü çocuk, bu þunu bilmez, ben en iyisiyim” havalarýna hiç girmeyin. Mezarlýklar bu sözleri etmiþ insanlarla, kendini vazgeçilmez sananlarla dolu...
Bu yazýyý yazdým diye bu kardeþinize de kýzmayýn. Gördüklerimi söylemezsem olmaz. Pýrlanta gibi insanlarýnýz, birbirinize de gösterin pýrlanta yüzünüzü. Cansýnýz!
Hz. Muhammed (SAV) buyuruyor. “Birlikte rahmet, ayrýlýkta azap vardýr”