CHP, yalan siyasetinde nasıl bu kadar ısrarcı olabiliyor; anlamaya çalıştım hep. Yalan olduğu gelişinden belli ama CHP’li siyasetçilere bakıyorsun gerçeğin ta kendisiymiş gibi ısrarla söylüyorlar. CHP lideri bile parti siyasetini yalanla kirletmekten çekinmiyor. Hatta en büyük yalanı o söylüyor ki geridekiler hiç tereddüt etmesin.
Hatırlayın, salgınının başladığı ve CHP’nin tüm teşkilatı ve medyasıyla Erdoğan’dan kurtulmak için Kovid-19 virüsüne bel bağladığı günlerde Kılıçdaroğlu, görünürde iki üç paravandan başka şey yokken “Bir belediye başkanı 1000 yataklı sahra hastanesi yaptı. 45 günde de değil. Yaa bir belediye başkanının yaptığını Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı yapamıyor” demişti. Hiç yapılmayan bir hastaneyi AK Parti iktidarının devasa şehir hastaneleriyle karşılaştırıyordu.
Bir arada da şehir hastanelerinin büyüklüğüne çamur atmak için CHP mecralarının en güvenilir gazetecilerinden Fatih Portakal bir yalan haber yapmıştı.
Laf lafı açıyor böyle ama CHP yalanlarının dökümünü yapacak yerimiz yok. Hatırlamak isteyenler arama motorlarına bakabilirler.
Dedim ya hep merak ettim; CHP’liler, neden ve nasıl bu kadar kolay yalan söylüyor ve yalanları ortaya çıktığında rahatsız olmuyor?
Önceki gün Twitter’a göz atarken birden aydınlanma yaşadım! Anladım yani…
Halk Tv sunucusu Özlem Gürses, MHP Lider Devlet Bahçeli’ye aşı yaptığı için daha doğrusu aşı yaparken Bahçeli’nin canını acıttığı için darp edildiğini söyleyen Hemşire Gülnaz Şırınga’nın haberini paylaşıyordu.
Hemşire Şırınga, “Sopalarla vuruyorlardı, hiç acımıyorlardı, bir taraftan da ‘canımızı acıtanın canına okuruz’ diye bağırıyorlardı” diyerek anlatmış olayı!
Özlem hanım, “aklını durduran” bu haberi Gazete Pencere’de okumuş. “Her gün mutlaka okuduğum yayın organlarından biridir” diyerek haber kaynağına dair izleyicisini temin ediyor.
Özlem Gürses, Hemşire Şırınga’nın ifadelerini gayet ciddiye aldığı gibi bu örnek üzerinden Cumhur İktidarına giydirmenin yolunun açılmış olmasından memnun, “Uzunca bir süredir devam eden kutuplaşma ve gerginlik iklimi” algısına bağlıyor haberi. Topluma neyin şırınga edilmesi gerektiğini biliyor yani.
Özlem Hanım, daha önce de Çin’e gitmek üzere yola çıkan ihracat treninin Çin’e değil Halkalı’ya gittiğini iddia eden haberiyle gündem olmuştu.
Meselemiz Özlem Gürses değil. Şahıslara odaklansak malzeme zebil gibi. Daha iki gün önce CHP medyasında yaşanan rezilliği biliyorsunuz.
Canlı yayında CHP medyasının ablası Ayşegül Arslan, konuğu olan İstanbul Baro Başkanı’na “Bunak kadın demek hakaret sayılır mı?” diye sordu. Baro başkanı, önce “Tıbbi bir terimdir, hakaret sayılmaz” dedi. Ayşegül hanım “Ama benden söz ediliyor” diye üsteleyince “O zaman sayılır” dedi.
Bu vesileyle, İstanbul Barosu’nun, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın şehit edilmesi davasında yargılanırken örgüt talimatıyla kendini öldüren DHKP-C’li Ebru Timtik’in posterini astığını da hatırlatalım.
Gerçekten de artık anlıyorum, CHP ve avanesinin yalanda bu kadar azimli olmalarının sebebini.
Baksanıza ne söyleseler inanacak bir hazır kitle var ellerinin altında.
Gazeteci diye etraflarına topladıklarının şu halini görünce, az bile söylüyorlar diyeceğim neredeyse.
Fazilet durağı skandalı geldi şimdi aklıma. İsmail Saymaz’ından Fatih Portakal’ına, Enver’inden Ataklısı’na, “AK Partili 47 kişi sabah 6’da Fazilet durağından otobüse binmek suretiyle İmamoğlu’nu başarısız göstermek istemiştir” yalanına sarılmışlardı.
Biri söylemiş, diğeri dağıtmış beriki inanmış. Hepsinden var da ‘acaba’ diyen bir Allah kulu yok. Az sorgulayan, böyle diyonuz ama ya doğru değilse diye şüpheye düşen yok.
Yalana gönüllü yazılan ya da trolle gerçeği ayırd edemeyen bir medya timi ile yalan siyaseti tıkır tıkır işliyor.
Kimse rezil olmuyor, herkes halinden memnun…