Çözüm sürecinin baþladýðý ve ilk görüþmelerin yapýldýðý günler. Ahmet Türk, Ýmralý heyetiyle Abdullah Öcalan’ý ziyaret ediyor. Öcalan açýklamalar, izahlar yapýyor ve sohbetin bir yerinde dönüp misafirlerine þunu söylüyor:
‘PKK, daha ne zamana kadar, karakol basýp asker öldürmeye devam edecek ve devlet daha ne zamana kadar operasyon yapýp, PKK’lý öldürmeye devam edecek.. Bu iþin sürdürülebilir bir yaný yok artýk. Silahlarýmýzý alýp gitmeliyiz..’
Ali Bayramoðlu da geçenlerde, Ýrlanda sürecine katký sunmuþ bir arabulucunun aðzýndan aktardý ve yazdý, yeni bir diyalog ve müzakere için, silahlý mücadelenin sürdürülemeyecek aþamaya geldiðini taraflarýn görmesi gerekir diye..
Sorun da tam olarak bu aslýnda.
PKK, her nasýlsa bu mücadeleyi yýllarca daðlarda sürdürebileceðini düþündü.
Sürdürdü de..
Silahlý mücadelenin devam ettiði koþullarda, güçlü bir siyasallaþma elde etti. Bu da doðru. 1999 yýlýndan baþlayarak, PKK HDP üstünden bölgede kontrol ettiði, güçlü bir iktidar alanýna sahip. Devlet ise en azýndan, AK Parti iktidarýndan bu yana, Kürt sorununda çatýþmayý deðil, demokratikleþme programlarýný hayata geçirip inkar sürecine dokunarak, sivil bir zemin yaratmayý tercih etti. Çözüm süreci bu tercihin sonucuydu.
Peki neden sona erdi?
Basit bir cevabý var bu sorunun. Öcalan, silahlý mücadelenin sürdürülemeyeceðini daha Bekaa’dayken görmüþtü. Bu görüþünü Türkiye’ye getirildikten sonra korudu. Ýniþli çýkýþlý uzun yýllar geçti aradan. Nihayet 2013 Newroz’unda güçlü bir adým attý ve silahlarýn miadýnýn dolduðunu ilan etti. Milat dolduysa, yapýlacak þey belliydi, silahlý güçleri Türkiye’den alýp gitmek. Koþullar uygundu. Ama PKK Öcalan’ý dinlemedi. Kandil, silahlarýn miadýný dolduðuna hiçbir zaman inanmadý..
Osman Öcalan’la geçen sene Erbil’de görüþtüðümde hiç unutmuyorum, bu PKK’nýn Abdullah Öcalan’ýn PKK’sý olmadýðýný söylemiþti.. Aslýnda Kandil’i yöneten kadro, Öcalan Bekaa’da iken yanýnda duran kadroydu. Ama Ortadoðu’da Öcalan Bekaa’dan ayrýldýktan sonra samanýn altýndan akan sulara bambaþka sular akmaya baþlamýþ ve PKK yüzünü Türkiye’ye dönüp, Öcalan’a sadakate devam etmek yerine, Ortadoðu’nun bu yeni konjonktüründe baþka bir geleceðin peþine takýlmýþtý..
HDP’nin 80 milletvekiliyle meclise gelmesinin hemen arkasýndan, ‘devrimci halka savaþý’ deyip yeniden çatýþma yýllarýna dönmenin baþka bir izahý yok.
PKK, geleceði, Türkiye’de deðil, Ortadoðu’da arýyor, Türkiye’deki stratejisi, asýl olarak Ortadoðu’da olduðuna inandýðý bu geleceðe katký sunacaðýna kanaat getirdiði bir stratejiden ibaret..
Nusaybin’de þurada burada hendek kazýp elde silah o hendekleri koruyan genç insanlar, hatta çocuklar, Kürdistan petrollerinin Akdeniz’e ulaþmasý için hendek kazdýðýna inanýyor.
O halde hendek deyip iþi basite almanýn imkaný yok.
PKK, hendek siyaseti yoluyla bir vesayet savaþý sürdürüyor.
Bu savaþtan vazgeçebilir mi? O kadar zor ki.. Vazgeçerse, onu bu vesayet savaþýnýn içine çekenlerin, düþmanlýðýný bir anda kazanmasý iþten bile deðildir.
PKK’yý bu kadar açýk destekleyen güçler, bu durumda iþe yaramayan bir PKK’yý ne yaparlar, ipini çekerler muhtemelen ve iþe yarayacak bir baþka PKK inþasýna giriþirler.
Hendek savaþý, PKK için bir güç ispatý, savaþý daðlardan þehirlere taþýma stratejisi..
Þu anda birkaç il ve þehir merkezinde yüzlerce dað kadrosuna baðlý kiþi, þehirlere sýðýnmýþ durumda.
PKK’yý bu vesayet savaþýnýn içinde tutmayý baþaranlar, avuçlarýný keyifle ovup duruyorlardýr..
Hendek siyaseti, onlar için, Türkiye’nin Ortadoðu’daki itibarýný sarsmak, taciz etmek anlamýna geliyor.
Dikkat ederseniz, sonbahardan bu yana, milli birlik ve kardeþlik projesi baðlamýnda konuþtuðumuz en önemli konu, güvenlik, kamu güvenliði..
Türkiye’yi bu zeminde tutmayý baþardýlar gibi görünüyor. Milli birlik ve kardeþlik baðlamýnda baþka bir þeyi neredeyse konuþmuyorsa, konuþamýyorsa bu ülke, PKK’yý vesayet savaþýna sokanlarýn keyif içinde olup bitenlerden memnuniyet duyduklarýný düþünmek zor deðil.
Türkiye bu kadar çaresiz mi?
Masaya yeniden ve hangi koþullarda dönülebilir ya da dönülebilir mi?
Öcalan’ý yeniden hatýrlamanýn zamaný gelmedi mi?
Öcalan hatýrlanacaksa, bu noktada HDP’ye nasýl bir görev düþüyor?
Sorularýn cevabýna önümüzdeki günlerde, baþka yazýlarla cevap aramaya çalýþalým, çünkü herkesin kabul ettiði gibi bu hal hal deðil ve bu þekilde de devam edemez..