Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan, genel olarak ‘çözüm süreci’ olarak tanýmlanan sürecin artýk buzdolabýnda olduðunu ifade ettiði zaman, ne söylediðini anlayanlarýn sayýsý fazla olmamýþtý doðrusu. Bunca emek verilen, bunca mesafe alýnan bir sürecin neden artýk yürümediði üzerine kafalar hayli karýþmýþtý.
Þimdi bölgede olup biteni takip edince, sadece yakýlýp kurþunlanan camilerin deðil, neredeyse tüm medeniyet sembollerinin yok edildiði bir çatýþma ortaya çýkýnca; Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn ne söylediði daha iyi anlaþýlýyor. Bir yanda samimi olarak kardeþlik mesajý verilip, siyaseten riskli olmasýna raðmen önemli adýmlar atýlýrken; diðer yanda adeta bir savaþ hazýrlýðý yapýldýðýný ilk gören ve iþaret eden Erdoðan oldu.
Terörle mücadele doðasý gereði zaaf kabul etmez. Nitekim Cumhurbaþkaný bu konudaki kararlý ve tavizsiz tutumunu her zeminde ifade etti. Bununla da kalmadý, mücadelenin ayný þekilde yürümesi için devlet aklýný þekillendirdi. Bugün halihazýrda tüm sýcaklýðý ile devam eden çatýþmada ortaya çýkan tablo; yýllardýr devam eden barýþ çabalarýnýn, terör örgütü ve parantezindeki yapýlar tarafýndan nasýl istismar edildiðini gözler önüne seriyor.
Bu durum elbette ortaya çýkan manzaradan hoþnut olmamýzý gerektirmiyor. Ama resmi doðru görmek zorundayýz. Terör örgütünün ve ona baðlý siyasi yapýnýn gerçek yüzünün bir kez daha ortaya çýkmasý önemli. Bugüne kadar onlarýn barýþ konusunda samimi olduðunu düþünen kesimlerin önemli bir bölümü bu gerçekle yüzleþiyor. Örgüt ve beraberindeki yapýlar, barýþla ilgili tüm çabalarý, kazdýklarý hendeklere kendi elleriyle gömmüþ durumdalar.
AK Parti Ankara milletvekili Aydýn Ünal’ýn Yeni Yüzyýl Gazetesi’ne verdiði röportajdan bir alýntý yapalým. Ünal’ýn uzun süre Cumhurbaþkaný Erdoðan’la yakýn çalýþtýðýný bir not olarak hatýrlatalým.
Çözüm sürecinin yeniden baþlayýp baþlamayacaðý sorusuna ‘Ben o sürecin yeniden, ayný þekilde baþlayacaðýný düþünmüyorum’ cevabýný veriyor Aydýn Ünal ve þöyle devam ediyor:
‘2001’de AK Parti kurulduðunda zaten baþlayan bir süreç vardý. 2001 - 2013 arasýnda muhatap Kürt halkýnýn kendisiydi. Kürtlerin sorunlarýný çözmeye yönelik, 2001’de baþlayan o süreç sona ermedi, sona eren, buzdolabýna konan, 2013’te baþlayan süreçtir. Yeni bir muhatapla, bu doðrudan Kürt halkýnýn kendisi de, deðiþmiþ bir HDP de olabilir, kim olacaðýný önümüzdeki günlerde göreceðiz ama, yeni bir muhatapla sorunu çözme mücadelesi devam edecek. Bundan vazgeçmemiz mümkün deðil çünkü Türkiye’nin geleceði buna baðlý.’
Bir noktanýn daha altýný çizelim. 7 Haziran seçimlerinde geniþ bir sayýyla parlamentoda temsil imkaný buldu HDP. 1 Kasým seçimlerinde de oylarý azalsa da yine çok sayýda milletvekili ile Ankara’da. Peki olup biten karþýsýnda ne yapýyor ve hangi tepkileri veriyor HDP? Kendi belediyeleri ve onlarýn sahip olduðu araçlarla kazýlan hendekleri savunmaktan öte bir duruþ sergilemiyorlar. Açýk ve demokratik bir siyasetin imkanlarýný kullanmak yerine, terörün bir kez daha baþýmýza musallat ettiði þiddet sarmalýný devam ettirmenin peþindeler.
Hiçbir devlet sokaklarýnda böyle bir savaþ hazýrlýðýna izin veremez. Üstelik bunlarýn bizzat yerel yönetimlerin imkanlarýyla inatla yeniden üretilmesine de geçit veremez. Bunu örgütün de, HDP’nin de, hala bunlarý görmezden gelenlerin de anlamasý gerekiyor. Özellikle de HDP’nin demokratik siyasetin imkanlarýný öne çýkaran bir duruþ göstermekten baþka çýkýþý yok.
Türkiye barýþa hep hazýr olmalý, gereken tüm kanallar açýk tutulmalý. Ama barýþa dair ne varsa bunu hendeklere gömen anlayýþla þu anda konuþabilmek mümkün görünmüyor.