Hendekteki arkadaþlarý için Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor!

Ne olduysa, Amerika’nýn Ankara Büyükelçisi John Bass’la görüþtükten sonra oldu. 

Deðiþti.

Hem de görülebilir bir biçimde deðiþti ve “fabrika ayarlarý” tesmiye olunan ruh haletine döndü: Yenikapý’da darbecilere þarlayan Kýlýçdaroðlu gitti, muhalefet etmek için muhalefet eden eski Kýlýçdaroðlu geldi. 

Ýstihbar ettiðimiz kadarýyla, Büyükelçi’yle sýk sýk görüþürlermiþ. Daha doðrusu, ABD Büyükelçisi Kýlýçdaroðlu’nu sýklýkla ziyaret edermiþ.

Hangi aralýklarla olduðunu bilmiyoruz.

Zira Büyükelçi (yine istihbar ettiðimiz kadarýyla), bu ziyaretlerin bir bölümünü “gizli” yaparmýþ. Etrafta gazeteci olmamasýna dikkat edermiþ.

Hayýrlýsý olsun...

Mutlaka önemli meseleleri görüþüyorlardýr, mutlaka gizli kalmasý gereken bilgileri paylaþýyorlardýr.

Fakat merakýmý muciptir:

Hangi ABD Büyükelçisi, bulunduðu ülkenin ana muhalefet lideriyle bu sýklýkla görüþür? Dahasý, hangi ülkenin ana muhalefet lideri bir ABD Büyükelçisi’nin bu yakýn tarassudunu içine sindirir ve bunda bir problem görmez?

Bana sorarsanýz, bu “çat kapý ziyaretleri” biraz sorunlu.

En azýndan, biçimsiz...

Hadi yumuþatarak söyleyelim: Gereksiz.

Dost ülke... Stratejik ortak... NATO’dan müttefikimiz... Bizi süt tozu gerçekliðiyle tanýþtýran yardýmsever ülke... Hepsine eyvallah da, ülkeler arasýndaki iliþkileri her zaman “dostluk” belirlemiyor. Dolayýsýyla, Bass’la görüþtüðünüzde, sadece bir dostla görüþmüþ olmuyorsunuz. Ayný zamanda, terör örgütlerine silah desteði saðlayan rakip (ve bazen çýkarlarýnýzýn çatýþtýðý) bir ülkenin Büyükelçisiyle görüþmüþ oluyorsunuz. Yani, ülkeler arasýndaki iliþkileri bazen “rekabet” de belirleyebiliyor.

Kemal Bey, Bass’la görüþmelerinde, “Niçin terör örgütlerini destekliyorsunuz, niçin Fetullah Gülen’i himaye ediyorsunuz?” diye nota vermediðine göre, niçin sýk sýk bir araya geliyorlar, hangi bilgileri paylaþýyorlar? “Bass’tan akýl alýyor” diyeceðim ama bunu demek aðýrýma gidiyor.

Ben Kemal Bey kadar, dýþarýdaki muhalif odaklarla görüþmeye bu kadar meraklý ikinci bir siyasetçi tanýmadým.

Bir dönem Sadrazamlýk da yapmýþ bulunan Nedim Paþa’dan sonra bir ilk... Nedim Paþa Rus Büyükelçiliði’nden çýkmazdý. Sait Paþa’sý, þusu busu da sürekli Ýngilizlerle temas halindeydi. Bu temaslarýn sonucunu biliyorsunuz. Azýcýk tarih karýþtýrmýþ olanlar, ne demek istediðimi anlayacaktýr.

Kemal Bey’in meraký Bass’la sýnýrlý deðil elbette.

Baþka odaklarla da görüþüyor. Mesela, Mavi Marmara krizinden sonra Ýngilizler üzerinden Ýsraillilere haber salmýþtý. “Bizim iktidara gelmemize destek verirseniz, iki ülke arasýndaki iliþkileri düzeltiriz” diye... Amerika’dayken de “Fetullahçýlar”la görüþmüþtü. Bu görüþmenin hasýlasý olarak, son üç yýlýný tape okuyarak, illegal yollarla elde edilmiþ ses kayýtlarýný faþ ederek geçirdi.

Bass’la görüþmelerinin de bir hasýlasý olacaktý.

Oldu.

Fabrika ayarlarýna döndü.

Hem de ne dönüþ... Artýk rahatlýkla “kaçak saray” diyebiliyor, içinde “AK Parti darbesi ve diktatörlük” geçen özlü cümleler kurabiliyor, “Atatürkçüler tasfiye ediliyor” bahanesinin arkasýna sýðýnarak FETÖ’ye kol kanat gerebiliyor, “laiklik müjdeleri” verebiliyor.

Dün yeni bir müjdeyle geldi: “KHK’larýn iptali için Anayasa Mahkemesi’ne baþvuruyoruz. Bu böyle gitmez.”

Öyle ya, “hendekteki arkadaþlara” lojistik destek saðlayan belediyelere kayyým atandý. Bu böyle gitmez. Bu zamana kadar beklediði hataydý.

Bence de beklemesin, bir an önce Anayasa Mahkemesi’ne gitsin. Mutlaka Bass da sevinecektir, “görüþmelerimiz semeresini verdi” diyecektir.