Bazý konularda yazmak mayýnlý arazide dolaþmak gibidir. Ne zaman karþýnýza ne çýkacaðýný kestiremezsiniz. Kürt sorunu ve bu sorun etrafýnda geliþen hemen her baþlýk böyle bir özelliðe sahip.
Gerçeði konuþmaya cesaretiniz yoksa, geleceðiniz de yok demektir. Suriye’de olup biteni bir parça yakýndan takip eden herkes, iþlerin eninde sonunda bu noktaya geleceðini tahmin edebilirdi, etmeliydi.
Suriye’nin kuzeyinde, gerek otorite boþluðu üzerinden, gerekse Beþar Esad’ýn hamlesiyle ortaya çýkan yeni durum, yakýn gelecekte olacaklarýn sadece baþlangýcýdýr. Dahasý bu mesele, ortaya yeni bir ‘Kürt devleti’ çýkýp çýkmayacaðýnýn çok ötesinde ele alýnmak zorundadýr.
Suriye’deki ayaklanma baþladýðýnda geri planda duran Kürtler nasýl oldu da bir anda öne çýktýlar ve deyim yerindeyse anahtar role sahip oldular. Bu sorunun cevabýný bulmak için sormamýz gereken doðru sorularýn çoðunu sormadýk, hatta düþünmedik bile. Kendi kamuoyunda yýllarca Kürt sorununu tartýþmayan/tartýþtýrmayan bir zihniyetle gelinecek nokta bundan ötesi de olamazdý zaten.
***
Ýlk yapmamýz gereken, yakýn coðrafyamýzda yaþayan Kürtlerin, özellikle Irak ve Suriye’dekilerin nasýl bir dünya tasavvuruna sahip olduklarýný; dahasý baðýmsýzlýk ve ayrý devlet gibi tezlerden nasýl etkilendiklerini sormak ve öðrenmek olmalýydý. 100 yýl, belki 150 yýl önce yaþananlardan, fikri akýmlardan, imparatorluklarýn daðýlma döneminden, mikro milliyetçilik rüzgarýndan Kürtlerin nasýl etkilendiði, neden bulunduklarý ülkelerde sýkça isyan ettikleri ve ne istedikleri, ne aradýklarý üzerinde kafa yorulmalýydý.
Bunun yerine, devletin, daha doðrusu sisteme hakim olan birtakým bürokratlarýn, öncelikle kendi konumlarýný pekiþtirmek adýna ürettiði safsatalara inanmayý tercih ettik. Terör ortaya çýktý, bir avuç eþkýya denildi. Ayaklanmalar baþladý, devletin gücü bunlarý ezmeye yeter söylemi tercih edildi. Hangi coðrafyada ve nasýl bir tarihin devamý olarak yaþadýðýmýzý, Kürtlerin ne yaptýðýný, birilerinin onlar üzerinden ne yapmak istediðini neredeyse hiç merak etmedik.
Gelinen noktada yine geçmiþin komplolarýna sýðýnýp kendimizi rahatlatmanýn peþindeyiz. Ýsrail baþta olmak üzere elimizde yeterince komplo malzemesi var nasýl olsa. Oysa bu iþlerin içinde, önünde, arkasýnda ya da herhangi bir yerinde Ýsrail’in, uluslararasý sistemin yahut benzeri güçlerin olmasý, bizim karþý karþýya olduðumuz manzarayý deðiþtirmiyor.
***
Cevabýndan kaçamayacaðýnýz sorular var: Siz ne diyorsunuz? Sizin teziniz nedir? Etrafýnýzdaki bu kuþatmayý yarmak, hatta kendi lehinize kullanmak için gereken hazýrlýða ve cesarete sahip misiniz? Yoksa ABD ve Ýsrail bizi bölüyor diye sýzlanmakla mý meþgul olacaksýnýz?
Türkiye bir yol ayrýmýndadýr. Ya cesaret edip bu yeni durumu kendi lehine çevirecek adýmlarý atacak ya da komplo teorilerini haklý çýkaracak biçimde yeniden güvenlik merkezli politikalarýn sarmalýna girip kendi kendisini zayýflatacaktýr.
Suriye Kürtlerinin ister PKK’ya, isterse Barzani’ye yakýn olanlarý olsun, fark etmez; güç kazanmasý ve bulunduklarý ülkede özerklik ve baðýmsýzlýk gibi taleplerde bulunmasýný, Türkiye açýsýndan sadece bir güvenlik sorunu olarak okuyacaksak, hepimize geçmiþ olsun.
Siyasi iradenin böyle okumadýðýný düþünüyorum ve en azýndan bunu bir umut olarak görüyorum. Nitekim Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn konuyu deðerlendirirken Dýþiþleri Bakaný Ahmet Davutoðlu’nun Kuzey Irak’a gideceðini açýklamasý önemli bir iþaret.
Bu bölgede yakýn bir gelecekte pek çok önemli geliþme olabilir. Bunlarýn bir kýsmý lehimize, bir kýsmý aleyhimize olabilir. Ama hiçbir kurgu, hamle ya da politika Türkiye’yi hesaba katmadan yapýlamaz, buna kimse cüret edemez.
Yeter ki biz bunun farkýnda olalým.