Bir dönem Ahmet Davutoðlu’nun baþdanýþmanlýðýný yapan ve ikide bir “Davutoðlu Baþbakan kalsaydý 15 Temmuz yaþanmazdý” demeye getiren yazýlar yazarak “zihin çeperlerimizi” geniþleten aðabeyimiz, “üst akýl” tartýþmalarýna açýklýk getiren bir meram yazýsý kaleme almýþ.
Daha doðrusu, küfürlü bir “savunma yazýsý...”
Hani, “Üst akýl diye bir þey olsaydý, kredi derecelendirme kuruluþlarýna emrederdi, onlar da kredi notumuzu düþürürdü...” gibilerden bir iddiada bulunmuþtu... Kredi notumuz düþürülünce de, bazý arkadaþlarýmýza “dipnot” olmuþtu.
Dipnot öznesi olmak, belli ki canýný sýkmýþ.
Hem bir üst akýl olmadýðýna inandýrmaya çalýþýyor, hem de Moody’s’in tutumunu anlamlandýrýyor. Moody’s’in kendisini haklý çýkardýðýný söylüyor.
Mümkündür ve de Moody’s steril bir kuruluþ olabilir.
Bilemem...
Moody’s’in tutumunu “üst akýl”ýn varlýðýna delil sayanlar, hatta en büyük delilin bu kuruluþ olduðunu düþünenler, Baþdanýþman’ýn meramýný bu gözle deðerlendirebilirler. Ama bilebildiðim kadarýyla, “Moody’s”le “üst akýl” arasýnda iliþki kuran Baþdanýþman’ýn kendisiydi... “Yok böyle bir þey” diyorsa, yoktur. O zaman, “Üst akýl diye bir þey olsaydý...” diye baþlayan iddiasýna açýklýk getirecek, niye böyle bir iliþki kurduðunu anlatacak. Bu konuda müddei deðilim. Ýsterse anlatýr. Ben sadece, “böyle bir iddianýz vardý” hatýrlatmasýný yapmýþ, biraz da üzülerek “dipnot” düþmüþtüm.
Bir üst akýl var mý?
Bilmiyorum.
Bu konuda görüþlerimi daha önce yazmýþtým. Siyasetçilerin, zaman zaman, (muhtemelen) bir “tedbir” olarak imalarla, telmihlerle, birtakým kodlarla konuþtuðunu ve diplomatik bir lisaný seçtiðini dile getirmiþtim.
Belli ki, Cumhurbaþkaný Erdoðan da, kimi durumlarda, kodlarla konuþma gereði duyuyor. Ýyi mi,
kötü mü, ayrý... Rahmetli Özal da böyle yapardý.
Bence problemi (burada bir problem varsa), üst akýl kavramýnda deðil, “üst akýl diye bir þey yoktur” kabulünü, özellikle Erdoðan’ý itibarsýzlaþtýrmak için kullananlarda aramak gerekir. Çünkü Mayýs ayýndan beri devam eden bu tartýþma, “üst akýl” kavramýnýn kendisinden çok, bu kavramý ya da kavramlaþtýrmayý kullanan Cumhurbaþkaný Erdoðan’ý itibarsýzlaþtýrma (itibarsýzlaþtýrma ve söylemlerinin altýný boþaltma) amacý güdüyor.
Neredeyse bütün “mesainizi”, bütün “saygýn” entelektüel birikiminizi “Üst akýl da neymiþ ki?” kabulü için çarçur ediyorsanýz; zaten spekülatif bir alana has olan ve ancak bir spekülasyonlarla kavranabilecek bir þeyin ete kemiðe bürünemeyeceðini kanýtlamak gibi nafile bir çýrpýnýþ içindeyseniz, orada ayrýca “kötü niyet” de aramak gerekir.
Baþdanýþmanýn nafile çýrpýnýþý, meram ifade etmekle sýnýrla kalsaydý, bu yazýyý yazmayacaktým.
Baþdanýþman, saygýnlýðýna, entelektüel birikimine, aðýrlýðýna halel getirecek bir dil kullanýyor.
Küfrediyor.
Evet, küfrediyor.
Þu ifadeler kendisine ait: “Zekâsýzlar... Bilgisizler... Türkiye ortalamasý onlarýn zekâsýnýn çok üzerinde... Ýktidar çeperine meyleden oportünistler... Kýt akýllýlar... Zihni meleke açýsýndan yetersiz, kariyer hesaplarý yapan, ‘keþke daha nitelikli olsalardý’ dedirten, düþünmeye gerek olmayan bir ergen dünyasýna muhtaç amigolar...”
Bu küfürlerden hissimi düþeni alýyorum ve “‘Düþünmeye gerek olmayan bir ergen dünyasý’ da neyin nesi Baþdanýþman?” diye soruyorum.
Baþkalarýný zekâsýzlýkla, bilgisizlikle, “Türkiye ortalamasýnýn altýnda” olmakla suçluyorsun, evet çok zekisin, harika aþaðýlamalarda bulunuyorsun, iyi ediyorsun da, þu Türkçeni de “Türkiye ortalamasýnýn üzerine” çýkarsan daha iyi olmaz mý?