#hepimizzahidenineyiz

Gezi eylemliliği “durarak” devam ediyor. Eylemciler ortalıkta dolaşan eylem listesi içeriğini sırayla deneyeceklerse dua ve ibadet başlıklı eylemi -yalan gerçek eylem listesinde bu da var- Ramazan ayına denk getirebilirler. Belki bu vesileyle “sessiz çoğunluk” ve “eylemci azınlık” arasında bir empati zuhur eder. Dini eyleme alet ediyorsunuz demeyeceğim; ama sakın kıbleyi şaşırıp AKM’ye dönmeyin.Bu ofsaydı İhsan Eliaçık bile kurtaramaz! 

Bana kulak vereceğinizi sanmam ama Zahide Nine’yi bir dinleyin derim. “Bu vatanı bize kimse altın tepside vermedi. Bu memleket herkesin memleketi. Taksim herkesin Taksim’i” diye isyan eden; “Arka tarafta bir yerde söyle, belki sana para verirler” diyen adama da “Parayla satılan bir insan değilim ben bu milletin öz evladıyım” diyerek ders veren Zahide Nine’yi dinleyin derim... Çünkü Zahide Nine, sadece yüzde 50’nin sesi değil. Yüzde 70’e varan sessiz çoğunluğa tercüman oldu. Bunlar arasında Başbakan’a kızan da vardır ama “yetti artık” diyorlar ve Türkiye’nin bunu hak etmediğini düşünüyorlar. Kuşak farkı deyip kestirip atmayın derim. Nasıl ki “Taksim halkındır” dediğinizde halkı kendinizden ibaret sandınız ve yanıldınız, Türkiye’nin genç nüfusunu da kendinizden ibaret sanmayın. Belki sizin kadar öz güvenli değiller, okumuş da değiller, “orantısız zekaları”, “creative sloganları” yok. Ama bu ülkenin dağlarında çoban, tarlalarında çiftçi, atölyelerinde işçiler ve sizden daha çoklar. Onlar da genç. Onların da oyu ‘bir’ sayılacak sizlerin de...

Göle de yanılır!

Sonra zamanında başörtüsü sorununu başörtülülerin ağzından dinlemek suretiyle kariyer yapmış önemli sosyologlarımızın sosyolojik tahlillerine de şeksiz şüphesiz itibar etmeyin derim. “Sessiz çoğunluk” söz konusu olduğunda bu kesimle arasındaki renk farkı bazı şeyleri görmesine engel olmuş olabilir, bu Nilüfer Göle olsa bile! Mesela ben bir tanesini söyleyeyim: “AKP dinle sınanıyor” tespiti. “İslam’ın siyasallaşmasına karşı duran, dinin bölücülüğe alet olmasını istemeyen müminler, aydınlar tarafından AK Parti’nin sınandığını” söylüyor Göle. Bu sürecin, “sessiz çoğunluğu” AK Parti etrafında biraz daha kenetlediğini göremeyip “Ey Müminler” çağrısını böyle okumak, elbette profesör olmanın değil “fazla beyaz” olmanın bir yan etkisi.

Beyaz körlüğü

 

Oysa Mazlumder gibi, Emek ve Adalet Platformu gibi dindar kesimde hak ve adalet vurgusunu öne çıkaran ve siyaseti bu çerçevede sıkça uyaran yapılar hep olmuştur. Mazlumder neredeyse 25 yıldır bu misyonla görev yapmaktadır. Refah Partisi’nin rüzgarı arkasına aldığı zamanlarda, dindar kesimin en ağır insan hakları ihlallerine maruz kaldığı 28 Şubat döneminde bile kendi içinde ‘doğrultma’, ‘doğruyu hatırlatma’ görevinden geri durmamıştır. Bu uyarıların ilk kez yapıldığını zannedince “AK Parti kendi tabanı tarafından sorgulanıyor” çıkarımı da yapmak mümkün olabiliyor. Oysa Gezi süreci tam da tersi bir etki yapmıştır, AK Parti muhafazakar ve sessiz çoğunluğu konsolide etmiş hatta haklı eleştirilerin bile bir süreliğine rafa kaldırılmasına yol açmıştır. 

 

Çünkü Zahide Ninelerin kırıp dökmeye, bir kaşık suda kıyamet koparmaya, hele hele ekonomik bir neden yokken süresiz olarak eyleme durmaya tahammülü yoktur. Tahammülü yoktur da ne yapar? Zahide Nine ne yaptıysa onu. Haysiyeti hatırlatır, yazık ediyorsunuz memlekete der, bu ülke herkesin ülkesi, Taksim herkesin Taksim’i der...  Belki bu nasihatleri “okumuş çocuklar” beğenmezler, “heyecan yok, yaşlı işi” diyebilirler ama sağduyunun sesidir Zahide Nine.

Gelin Zahide Ninelerin duasını alalım. Hükümet Gezi ile ilgili şartları da kabul etmişken bu inatlaşmadan vazgeçip memleket normallerine dönelim.