Konuyu özetlemekle yetinen birkaç yazý yazmayý düþünüyorum. BDP için son derece önemli bir süreç bu. Ama yapýlan açýklamalar BDP’de belli bir suskunluðun devam ettiðini ve geleneksel söylem ve üslubun daha uzun süre korunacaðýný gösteriyor.
PKK’yle alakalý Kürt siyasetini BDP’nin temsil ettiðini söylemenin bir sakýncasý yok.
Oysa durum birkaç yýl öncesine kadar böyle deðildi. BDP geleneðinden gelen siyasi aktörler, yemin billah PKK’yle bir iliþkilerinin olmadýðýný ‘ispata’ çalýþýrlardý. Bu konuda en ileri düzeydeki söylem þuydu:
‘Farklýyýz, ama ikimizin de sosyolojik tabaný ayný.’
KCK’nin faaliyete geçtiði yýllardan baþlayarak söylemek gerekirse, bu sosyolojik tabanýn BDP eliyle deðil, daha çok KCK eliyle kontrol edildiði ve bu sosyolojik tabanýn içinde siyasi faaliyetlerde bulunan aktörlerin, BDP’li ve KCK’li kimliklerinin giderek belirsiz hale geldiði, ama bu ‘siyasi kimlik anarþisinin’ ve belirsizliðinin, BDP’ye deðil, KCK’ya yarar saðladýðý görülüyor.
Galiba ‘farklýyýz, ama sosyolojik tabanýmýz ayný’ gibi söylemler, gerçeði ifade etmeye yetmiyor. Bu söylemler artýk geride kaldý. Birbirinden baðýmsýz gibi görünen ama aktörlerin ve kurumlarýn içi içe geçtiði bir siyasi camia söz konusu.
Bu camiada ilk ve son sözü söyleme hakký, silahý elinde tutanlarýn ve genel stratejiyi belirleyenlerindir. Sivil aktörler ise ‘siyasi sair efrat’ olmanýn ötesinde bir role sahip deðiller. Ne var ki, Kürt siyaseti düne göre bugün daha görünür halde. Ve bu siyasete belli ideolojik gözlüklerle deðil, objektif kriterlerle ve yaþanmýþ tecrübeler üzerinden bakacak olanlar ancak, daha saðlýklý ve sürpriz gibi görünmeyecek olan sonuçlara ulaþabilirler. Bu görünürlüðün söz konusu camiada istenip istenmediði ayrý bir konu, ama Türkiye’de demokratik ilerlemenin ve bu konudaki tartýþmalarda büyük tabularýn aþýlmýþ olmasýnýn sözünü ettiðim görünürlüðün ve sahihliðin ortaya çýkmasýnda önemli rol oynadýðýný söylemek gerekir.
***
Baþbakan Erdoðan’ýn son iki grup toplantýsýnda iþaret ettiði gerçeði, Kürtler tartýþmada geç bile kaldýlar. Yýðýnla bahane arayýp bu geç kalmýþlýðý biraz daha uzatmanýn kimseye faydasý yok. Þuydu:
PKK’yle tarif edilen ‘Kürt silahlý vesayetinin’ kalkmasý en çok BDP’ye yarar, BDP’nin baðýmsýz siyaset yapmasýný mümkün kýlar.
Bu noktada, ‘Kürt askeri vesayetinin’ tarihçesine biraz bakalým isterseniz. HEP’in kurulduðu yýllarda silahlý mücadele devam ediyordu ve henüz herhangi bir biçimde bu mücadele þekli sorgulanmýyor ya da ciddi bir eleþtiriye uðramýyordu. Çünkü devletin mücadeleyi bastýrmak için kullandýðý yöntemler ve benimsediði usuller, silahlý mücadeleyi Kürtler’in gözünde meþru bir mücadele haline getiriyordu. Sonra kitlesel büyüme kontrol edilemez hale gelince partileþmek gündeme geldi. Ama bu biraz da Paris’teki konferansa katýlan milletvekillerinin SHP’den ihraç edilmesiyle tetiklenmiþ bir þeydi. Öcalan HEP’in kuruluþuna sýcak bakmýyordu, ‘kurtarýlmýþ bölgeler’ gündemdeydi, bu yüzden sivil bir partiye ne ihtiyaç var gibisinden bir yaklaþým söz konusuydu. Sonra gayet heterojen bir bileþimle HEP kuruldu. Baþka Kürt gruplarý da kuruluþta yer aldý. Öcalan legal siyasete bir biçimde ikna edildi, ama süreç içinde bunun faydalý bir þey olduðuna da inandý. Ýnanýnca da HEP’teki çoðulculuk sona erdi. Kürt gruplarý PKK’yle bir daha yol ayrýmýna geldiler. Bunun devlet ve toplum açýsýndan iki sonucu oldu:
1. PKK’nin siyasallaþmasý. 2. Silahlý mücadelenin er geç bu mecraya akacaðýna dair inancýn güçlenmesi. Kürt sivil siyasetinin tarihi, bu mecranýn, yani kamusal alanda yaratýlan siyasetin zayýf kalmasý için geliþtirilen çeþitli konseptlerin, KCK tipi tarih ve zaman dýþý olaðanüstü yönetim biçimlerinin tarihidir.
Konuya devam edeceðim.