Her şey zamanla anlaşılır?

Dershane tartışması, “mesele dershane değil, anlamadın mı sen” noktasına doğru hızla viraj aldı.

O ilk manşeti hatırlayınız “Eğitime darbe” diyordu. Eli yüksek açmak gerekti, çünkü mesele dershaneden ibaret değildi!

Neye dayanarak mı söylüyorum bunları, sadece sandalyemin arkalığına. 

Bir de şunlara:

Hükümet daha kendi taslağını açıklamamışken, konunun yakın zamanda bakanlar kuruluna getirileceğine dair kuvvetli bir kanaat bile oluşmamışken çoktan çöp sepetini boylamış bir metni flaş flaş flaş spotlarıyla, “dershaneler kapanacak, kapatmayana ağır cezalar gelecek” alt başlığıyla vermek niye?

Seçim sathı mailine girilirken, aynı secdeye baş koyan insanları AK Parti’ye oy vermemeye razı edebilmek için mi?

Anti AK Parti propagandası yapabilmek, “AK Parti tamam ama Erdoğan’la bu iş olmuyor”u sözde ‘makul’ bir araçla temellendirebilmek, dahası medya organlarında açık seçik bu savaşı başlatabilmek için mi?

Gezi’de galiz küfürlerle ortaya dökülen, cemaat içinde de uzun zamandır fısıltı halinde dolaşıma sokulan “Erdoğan nefretini” boşaltabilmek, Hizmet’in fedakar neferlerini AK Parti’yle buraya kadarmış’a ikna edebilmek için mi?

Eğitimde reform şart!

AK Parti iktidara geldiği günden bugüne başta vesayet kurumları olmak üzere pek çok kurumda, sivil-askeri bürokraside köklü reformlar yaptı, yapmaya da devam ediyor.

Eğitim alanında da bu çaba içinde oldu. O kadar ki, yapmaya çalışıp da bir türlü yapamama durumu, “eğitimim yap boz tahtasına dönüştüğü” şeklinde olumsuz bir kanaate bile yol açtı ve “AK Parti her konuda başarılı ama eğitim alanında iyi bir performans sergileyemedi” ithamlarına sebep oldu.

Bu kanaatin sebeplerinden biri eğitimle ilgili her adımın bir şekilde “dershane lobisiyle” kesilmeye çalışılması. Oysa nasıl ki eğitim şart, eğitimde reform da şart!

Bu durumda dershanelerle ilgili bir tasarrufta bulunması hükümetin boynunun borcu.

Dershanelerin dönüşümü ile ilgili olarak dün “Eğitime darbe” manşeti atan gazete bugün “Diyalog adımından dershaneciler memnun” diyor, sanki dün diyalog söz konusu değilmiş gibi, en az bir yıldır alt yapı görüşmeleri yürütülmüyormuş gibi, Hükümet geri adım atmış gibi...

Dershaneleri asli eğitim kurumlarıymış gibi savunan, dizi filmlerine bölüm çeken, sonra o bölümleri gerçek haber gibi bültenlerine taşıyan, dershaneler kapanırsa kız çocukları zorla kocaya verilecek, erkek çocuklar dağa çıkacak propagandası yapan yayın organları bakalım bundan sonra ne diyecekler?

Kim bunlar?

Bir şey daha; mümtaz bir cemaatin “bavulcu”larla yan yana durmasında, varıyla yoğuyla, asılsız iddialarla hükümete karşı taarruza geçmesinde bir tuhaflık yok mu?

Cemaat ya da STK, ya da başka bir şey, kendi çıkarına dokunan bir konuda elbette savunmaya geçer, siyaset üzerinde baskı oluşturmaya ve siyaseti etkilemeye çalışır. Fakat cemaatin, dershaneler üzerinden sergilediği ve artık sadece dershane için olmadığı belli olan performansı fazla ‘cüretkar’ değil mi?

Doğrusu bana rasyonel de gelmiyor?

Hem “Satın alınamayan Kare AS” diye lansmanları yapılan isimlerin varlığı ve tarzı da bizim tanıdığımız Cemaat ve Hizmet geleneğiyle benzeşmiyor.

Kim bunlar?

Sonra Bugün gazetesinde Başbakan Erdoğan ve Bakan Fatma Şahin’e yapılana ne demeli? Masum bir fotoğrafı bu şekilde sunmaya cüret etmek, yalan olduğu hemen anlaşılabilecek bir şey için bile bu kadar alçalabilmek... Neden?

Bir tehdit mi? “Bakın ve neler yapabileceğimizi görün” demek mi?

Ben de soruyorum işte...

Nasılsa her şey zamanla anlaşılacak...