Her þeyde ‘birincilik’ önemli de neden camide ‘ikinciliðe’ razýyýz?

Dünyanýn en güzel camilerinin ülkemizde olduðuna hiç kuþku yok. Bir büyük medeniyetin temsilcisi olduklarýnýn bilincinde mimarlar en güzel eserlerini dini alanda vermiþler... Ülkenin dört bir yanýnda, yoðun olarak da Ýstanbul’da, içine girenin huzur duyduðu, dýþarýndan bakýlýnca hayran kalýnan camiler göz alýyor.

Mimar Sinan ve öðrencisi Sedefkâr Mehmet Aða ile baþlayan bu 1500’lü yýllar demek dini mimari geleneði Osmanlý’nýn son yýllarýna kadar etkisini sürdürdü. O geleneðin nihai örneði, Mimar Kemalettin’in 1912 tarihli Bebek Camii’dir. Mimar Sinan’ýn elini deðil, ama etkisini o camide hissedebilirsiniz.

Büyük eserlerden etkilenmemek elbette mümkün deðildir; ancak ‘etki’ baþka ‘taklit’ baþka... Cami yapýmýnýn hýzlandýðý 1950’li yýllardan bugüne Anadolu’nun her yerinde inþa edilen camilerde Sinan ve öðrencilerinin eserleri ‘taklit’ edilmiþtir.

Kötü taklitlerdir bunlar, estetikten yoksundurlar, bu sebeple de hiçbir iddialarý olamaz; sadece namaz kýlýnacak birer mekân olarak deðerleri vardýr.

Taklit camilerin planýný çizen mimarlarýn “Sinan nasýl yaptýysa ben de aynýsýný bugün yapayým” niyetiyle yola çýkmak yerine, tercih etmeleri gereken, Sinan veya Sedefkâr Aða günümüzde yaþasalardý nasýl camiler yaparlardý?” diye düþünmek ve gereðini yerine getirmek olmalýydý. Bugünün malzemeleri ve güzellik anlayýþý mimarlara çok geniþ bir hareket alaný býrakýyor.

Üsküdar belediyesi Çamlýca tepesini günümüzü yansýtacak bir cami ile zenginleþtirme talimatýný veren Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn isteðini yerine getirmek üzere adýmlar atýyor. Son olarak, açýlan yarýþmada birinciliðe lâyýk eser bulunmadýðý için baþka biriyle ikinciliði paylaþan projenin onaylandýðý haberi geldi. Belediye baþkanlýðý “Mimarlarýmýza ruhsatlarýmýzý teslim ettik, artýk proje baþlýyor, hayýrlý olsun” açýklamasýný yapmýþ...

Hayýrlý olacaðýndan ve cami olarak o tepeye dikildiðinde talimatý veren ve yerine getirenlerin de “Ýyi oldu” diyeceklerinden çok kuþkuluyum.

Sebebi belli: Mimar Sinan’ýn daha çok da Sedefkâr’ýn eseri Sultanahmet’in kötü bir kopyasý o proje. Sultanahmet’teki dinginliði saðlayan dengeyi yedinci bir minare ekleyerek berbat etmeleri de cabasý... Ancak okul bitirme projesi olarak deðer taþýyabilecek bir çalýþma, alelacele yapýlmýþ yarýþmayla Çamlýca tepesine uygulanmak isteniyor.

Projenin ‘birinciliðe lâyýk görülmemesi’ bile üzerinde düþünülmeyi hak etmiyor mu?

Oysa talimatýn yerine getirilmesi için aculluða hiç ihtiyaç yok. Ortaya çýkacak eserin talimatý verenin kiþiliðini baðlayacaðýný, günümüzle ilgili tespit ve yorumlara ilham vereceðini unutmamak gerek. Döneminde baþka neler yaptýðýný bilmeyenler bile, adýný taþýyan camiden hareketle, Sultan 1. Ahmet hakkýnda bir kanaat sahibi olabiliyor.

Osmanlý’nýn yükseliþ döneminin baþka alanlardaki göz kamaþtýrýcý örneklerine eþlik ediyor görkemli Sultanahmet Camii; onlarý küçültmüyor, çirkinleþtirmiyor, büyütüyor, güzelleþtiriyor ve gözlerimizde zenginleþtiriyor.

Çamlýca’ya yapýlacak cami, eldeki projeye bakýldýðýnda, bugünü temsil edebileceðe benziyor mu?

‘Ýkinciliðe’ fit olmak, hele söz konusu olan bir mimari eser cami ise, hayli tuhaf kaçýyor.