AK Parti 10 yýlý geride býraktý. Bugün dördüncü büyük kongresini yapýyor. Milletlerin tarihinde önemli dönüm noktalarý vardýr. Bizim için de böyledir bu. Burada hepsini saymak mümkün deðil, ama Anadolu’ya göçümüzü, Osmanlý Devleti’nin kuruluþunu, Ýstanbul’un Fethini, Viyana kapýlarýndan dönüþümüzü, Tanzimat’la yeni yollar arayýþýmýzý, meþrutiyet kavgalarýmýzý, birinci dünya harbini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ortaya çýkýþýný bir çýrpýda hatýrlamak mümkün.
Türkiye’nin son altmýþ yýlý demokrasi arayýþlarýyla dolu. Dolu ama halk bir taraftan bu arayýþlarý hep doðru yola iletmek için gayret sarf ederken öbür taraftan vesayetçi bir anlayýþ bu tercihleri yanlýþ bularak Türkiye’nin sürekli enerji kaybetmesine sebep oldu. Böyle olunca da bir türlü kendimizi rahat bir ortam içerisinde hissedemedik. AK Parti bu gidiþatý deðiþtirdi.
Öyle görünüyor ki AK Parti’nin kuruluþ dönemleri de tarihimizin belli baþlý dönüm noktalarýndan biri olacak. Bunu söylemek için erken diyenler çýkabilir. Fakat cereyan eden hadiseleri, içinde boðulmadan, biraz dýþardan gözleyenler Türkiye’nin nasýl bir deðiþim ve dönüþümden geçtiðini görecek ve hakký teslim edecektir.
Ben bu geliþmeyi, deðiþimi ve dönüþümü rakamlara boðmak istemem. Her þeyin kemiyetle, yani nicelikle ifade edilemeyeceðine dair bir kanaatim var benim. Keyfiyet yahut daha yeni bir terim olan nitelik itibariyle ele almamýz gereken çok husus var. Hangi birini sayalým: Demokratikleþme yolunda atýlan adýmlarý mý, her alanda güvenin yeniden inþasýný mý, vesayetçi anlayýþlarýn son bulmasýný mý, ülkenin yükselen saygýnlýðýný mý, kurumlaþmada geldiðimiz merhaleyi mi, devlet korumasýnýn kalkmasýyla Anadolu insanýnýn kavuþtuðu eþit rekabet þartlarýný mý, tekelleþmenin kýrýlmasýný ve serbest rekabet ortamýnýn geliþmesini mi, faizlerin düþmesini mi, hangisini? Ýsteyen bunlarý rakamlarla da gösterebilir elbette. Milli gelirin ne kadar arttýðýný, dýþ ticaret hacminin nerelere geldiðini, sosyal yardýmlarýn nasýl bir büyüklüðe ulaþtýðýný, artan derslik sayýlarýný, konut üretmedeki baþarýyý, tarýmda verimlilik artýþýný, katma deðeri yüksek ürünler için bilimsel ve teknik araþtýrmalarýn hangi ölçekte teþvik edildiðini sayýlara dökebilir.
Ben bunlardan daha önemli bir keyfiyetten söz ediyorum. Üstad Necip Fazýl Kýsakürek ciltler dolduracak hali bir mýsrada ifade ediyor ve “Bir þey koptu benden, þey, her þeyi tutan bir þey” diyor ya... Ýþte AK Parti, o, “her þeyi tutan bir þey”i koptuðu yere iade etmenin dâvasýný güdüyor... “Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..” demiþ Üstad. Evet, bu dâva büyük, ama artýk bu dâva hor da deðil, öksüz de. Çünkü bu ulvî dâvayý yep yeni bir anlayýþla ele alan bir kadro ve liderlik var. Dünün dünle beraber geçip gittiðini ve bugün yeni þeyler söylemek lazým geldiðini bilen bir kadro. Eðer bu kadro yeni þeyler söylemek gerektiðini düþünmeseydi, Avrupa Birliðine çok yanlýþ bir gözlükle bakardý. Yeniden þekillenen dünyaya gözünü kapardý. Bu kadro mazisine sahip çýkýyor, oradan ilham alýyor, dünyayý ve olup bitenleri iyi deðerlendiriyor, ufkunu açýk tutuyor ve gelecekteki büyük Türkiye þarkýsýný bestelemeye çalýþýyor.
Ak Parti halkýn sað duyusunu çok önemsedi. Ona deðer verdi. Bütün zorluklara raðmen halk da Ak Parti’yi ve söylemlerini onayladý. Kadrosuna ve liderine güvendi. Aradýðý samimiyeti ve insanca yaklaþýmý bu kadroda buldu. Bu kadro gelsin diye bütün köhnemiþ zihniyetleri devre dýþý býraktý. Bu kadroyu ve yaptýklarýný izledi, üçüncü defa “yola devam” dedi.
Þimdi büyük kongre, AK Partiye, tecrübeli hücrelerle taptaze hücreleri bir araya getirmek ve saðlýklý bir yapý oluþturmak için bir fýrsat sunuyor. Son söz bu kadronun lideri Tayyip Erdoðan’a dair olsun. Güzel bir halk türküsü var: “Sýnanmamýþ güzelsin, nasýl gönül vereyim...” diye. Þimdi Ak Parti delegelerinin önünde sýnanmýþ bir güzel var. Türküyü deðiþtirebiliriz: “Sýnanmýþ güzelsin, nasýl gönül vermeyeyim...”