Her sıkıntı halkla aşılır

AK Parti 11 yıl boyunca çok badireler, krizler, müdahaleler gördü. Hepsini de Allah’ın inayetiyle ve milletin desteğiyle atlatmasını bildi. Doğrudan Başbakan Erdoğan’ı hedefe oturtan son girişim de yine aynı duvara çarptı. Halkına dayatmalarda bulunan bir diktatör gibi konumlandırılmaya çalışılan Başbakan, halka giderek, halkla kucaklaşarak bu badireyi atlatıyor. Günlerdir terörize edilen, bastırılan, susturulan, aşağılanan halk kitlesi liderine sahip çıkarak bu kirli oyunu bozuyor. İnşallah AK Parti ve Erdoğan bu tertipten de güçlenerek çıkacak.

Makyajlar dökülüyor

AK Parti’nin yönetim kadrosu bir anlama ve anlatma sorunu yaşamıyor. İlk günden itibaren yaşananlar tüm yönleriyle analiz ediliyor, tartışılıyor, değerlendiriliyor ve herkes her şeyi özgürce dile getiriyor. Her tartışmanın davul zurnayla yapılması gerekmiyor. AK Parti toplumu doğru anlayamasa bu noktalara ulaşamazdı. Yine bir kısım tertip ve tezgahları doğru okuyamasa da bugünkü gücüne ulaşamazdı. ANCAK saldırı zamanında öncelikli olan savunmadır. Özeleştiri ise doğru zamanda ve doğru zeminde yapılır.

Bu süreçte eylemcileri doğru anladığımız gibi, herkesin gerçek yüzünü de çok iyi gördük. Siyasette rakip vardır, muhalif vardır, karşıt vardır asla “düşman” yoktur. Ama AK Parti’ye ve Başbakan’a açıkça düşmanlık yapıldığına şahit olduk. Bu kirli tezgaha ortak olanların nasıl bir kin ve öfkeyle Başbakan’a saldırdıklarını gördük. Dost görünüp düşmanlık yapanlar, yüze gülüp münafıkça davrananlar, destekçiymiş gibi köstekçilik yapanlar, fırsatçılıkla başka hesaplar içine girenler bir bir gerçek yüzlerini gösterdiler.

Hiç utanmadan Başbakan’ın aday olmaması dayatması içine girenler oldu. Hiç sıkılmadan Başbakan’ın sağlık şartlarının uygun olmadığını söyleyenler çıktı. Hiç yüzü kızarmadan ‘görevi devret, istifa et’ çığlıklarına alkış tutanlar oldu. Maalesef bunların demokratlığı da buraya kadarmış...

Sırtımıza basarak imaj üretenler

Çaktırmadan çakmayı maharet sananlar, sırtımıza basarak imaj üretmeye soyunanlar böyle anlarda daha iyi tebarüz ediyor. ‘İyi polis’i oynamayı, Başbakan’a yönelik eleştiriler üzerinden kendilerine ‘demokratlık’ üretmeyi, krizlerden beslenerek aktöre dönüşmeyi alışkanlık haline getirenler şu anda sadece ayıplanıyorlar. Bazı siyasetçilerin sözümona ‘duyarlı’ açıklamaları “akbabalık”la bir tutuluyor.

Başbakan Erdoğan başkalarında olmayan liderlik özellikleriyle AK Parti’yi ve Türkiye’yi bu noktaya taşımıştır. Kılıçdaroğlu Başbakanla aynı sıklette mücadele edebilir mi? Bahçeli, Demirtaş her gün değişen duruşlarıyla bir karşılık bulabilir mi? En ufak bir fırtına da teberri politikası izleyenler, dışarıdan ve karşıdan konuşanlar bu kitle tarafından ciddiye alınabilir mi?

Çarpıtmalardan ve oyunlardan bıktık

Geçen gün bir soru üzerine bazı yazarların ne söylendiğini, ne yazıldığını bilmeden başlıklarla yorum yaptığını, ‘zırcahil’ yüzeyselliğinde hareket ederek ahkam kestiğini söylemiştim. Bir-iki kişiye yönelik bu sözlerim üzerine epeyce kafasını uzatan oldu. Sizin ne söylediğinize bakmadan kendi zihninden geçenleri size söyletmeyi adet haline getiren, kendi kodlamasıyla sizi hedefe oturtan bu yazar takımı artık kabak tadı verdi.

En son Nazlı Ilıcak çıkmış bu sözleri ‘başbakanın çevresini eleştirenlere’, ‘farklı düşünenlere’ ve ‘iktidarı otoriterlikle suçlayanlara’ yönelik söylediğimizi yazmış, ‘bu eleştirileri dile getiren Nilüfer Göle de mi cahil’ diye de açık bir çarpıtmada bulunmuş. Benim eleştirim söyleneni dinlemeden, yazılanı okumadan başlıklar üzerine yorum yapanlaraydı. Ancak görüyorum ki burada başka bir kategori daha var. O da ya okuduğunu anlamayan ya da kasıtlı olarak çarpıtarak kavga çıkarmaya çalışan birileri daha var. Eskiden bu yana her türlü siyaset mühendisliğinin bir şekilde içinde olan, hassas dönemlerde çarpıtma, manipülasyon ve provokasyonda mahir olan bu insanlar herkesi saf sadece kendilerini akıllı zannediyorlar. Artık bu oyuna, bu şark kurnazlığına karnımız tok. Bizim ne dışarıdan kibir ve nefretle aşağılayanlara rıza gösterecek halimiz var, ne de yakında gibi görünenlerin efendilik taslamalarına ve horlamalarına eyvallah edecek halimiz var.Biz ne 27 Nisan’daki gibi ‘Gül aday olursa darbe olur’ diyenlere pabuç bıraktık, ne de bugün Erdoğan aday olmayacağını açıklasın dayatması yapanlara sessiz kalırız.

Gezi parkındaki ağaçlar için gösteri başlatan çevreciler bunlardan yüz kat daha samimiydi...