Her yer slogan her yer “yetenek”...

Bir haberin nasıl verildiği, neresinden görüldüğü son derece önemlidir.

Bazen haberlerin içine sıkışmış küçük bir detay aslında haberin kendisinden bile önemli hale gelebilir, bir kişiye, bir kuruma ya da bir siyasi partiye dair çok şey anlatabilir.

Marksist düşüncenin iki önemli ismi, Fransız felsefeci Alain Badiou ve Sloven Slajov Zizek bayramdan kısa bir süre önce İstanbul’da bir konferans verdiler.

Bakırköy Belediyesi’nin düzenlediği Küreselleşme ve Yeni Sol Konferansı’nın dinleyicilerinden birisi de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. 

 

Konferansta bol bol Gezi Parkı sloganı atıldı ve izdiham yaşandı.

Gazeteler haberi böyle gördüler ve bana göre CHP’ye kötülük yaptılar...

***

Fransız felsefeci Alain Badiou, Fransa’nın en prestijli okullarından biri olan École Normale Supérieure’de Felsefe Bölümü Başkanlığı yapmış birisi.

Slavoj Zizek de ülkesi Slovenya’da felsefe doktorasını aldıktan sonra Paris Üniversitesi’nde psikanaliz eğitimi görmüş.

Yani birinin ana dili Fransızca diğerininse öğrenim gördüğü dil Fransızca. 

 

Felsefeciler en iyi kendi dillerinde konuşabildikleri konferansta simültane tercümenin Fransızca olması gerekirdi ama öyle olmadı maalesef. 

 

Her 2 isim de İngilizce konuşmak zorunda kaldı zira salona Fransızca bilen bir tercüman getirilmemişti. 

Sloganlar her zaman güzeldir ama iş yapmak için biraz özen biraz organizasyon yeteneği gerekir.

***

İşin ideolojik boyutunu da biraz konuşmak lazım.

12 Eylül öncesinde Türkiye’de en çok okunan ya da tartışılan kitaplardan birisi Lenin’in “Halkın Dostları Kimlerdir ve Sosyal Demokratlar’a Karşı Nasıl Savaşırlar” kitabıydı. 

O kitap 1894 yılında ve Narodniklere karşı yazılmış olmasına rağmen Türkiye’de de karşılık bulmuştu.

O dönem sosyal demokrasiyi kapitalist düzenin yumuşak hali olarak gören ve eleştiren çok sayıda isim de vardı... 

Her neyse bugün dünya üzerinde bu tür tartışmalar kalmadı diyelim ve sonuca gelelim.

Ülkeyi yönetmeye aday olmak her parti için bir motivasyon aracıdır ama bunu yapabileceğini göstermek gerekir.

Mesela felsefecileri ve sosyologları en iyi bildikleri dilde konuşturmayı başarmak bir başlangıç olabilirdi...