Her yerde, her tarafta, kan, kan, kan...

Önceki gün Þam’da Ulusal Güvenlik Karargâhý’na karþý düzenlenen ve rejimin dört önemli isminin hayatýný kaybetmesine yol açan bombalý saldýrý için gözlemciler ‘sonun baþlangýcý’ tespitinde bulunuyor. Doðrudur. Rejimin kalbine yönelik bu tür bir eylem baþka herhangi bir ülkede teslim bayraðýný çektirebilirdi.

Suriye’de ise rejimin daha da acýmasýz hale gelmesinden korkulur...

Arap Dünyasý’nda sayýlarý hiç de az olmayan diktatörler var; Beþþar Esad da bir diktatör... Ancak Suriye’yi diðer ülkelerden, rejimini baþka rejimlerden ayýran çok önemli farklar bulunuyor. Bunlarýn baþýnda da, 40 yýldýr hüküm süren Baas Partisi’nin varlýðý geliyor...

Baas Partisi bildiðimiz partilerden, Baas rejimi de bildiðimiz diktatörlüklerden çok farklý... Rejim bir dini azýnlýk üzerine oturuyor oturmasýna, ama Baas Partisi eliyle her eve ve her inanca uzanýyor. Eðitim ve zorunlu askerlik yoluyla toplumun bütün dokularýna sýzmýþtýr Baas Partisi; zaman içerisinde deðiþik unsurlarla ittifaklar kurmuþ, saðladýðý imtiyazlarla ittifaklarýný pekiþtirmeyi baþarmýþtýr.

Ülkede Baas rejiminin bitmesi demek, sadece bir azýnlýðýn yönetimden uzaklaþmasý anlamýna gelmez; bütün bir sistemin çökmesi ve ondan nemalananlarýn zarar görmesi de demektir. Bugün yalnýzca Nusayri azýnlýk direnmiyor Suriye’de, Baas’ýn uzun iktidarý boyunca oluþturduðu ‘patronaj sistemi’ içinde yer alanlarda -farklý etnik ve mezhebi kökenden olsalar bile- direniþ cephesinde yer alýyorlar...

Muhalefetin silâhlý güçlerinin ‘sünni’ çoðunluðun merkezi olan baþkent Þam’da ancak þimdilerde eylemler sahneye koyabilmesinin sebebi de budur.

“Ha” deyince gidecek bir siyasi yapý deðildir Baas rejimi... Teslime kolayca yanaþmayacak, sonuna kadar direnerek bütün gücünü ayakta kalmak için sarf edecektir. Varlýðýný tehdit ettiðini düþündüðü unsurlara ülke içinde de dýþarýda da en sert biçimde mukabeleden kaçýnmayacaktýr. Daha fazla kan akýtmaktan çekinmeyecek bir gözü dönmüþlük hâkim olabilecektir rejime...

Unutmayalým: Baas rejimi varlýðýna kast edildiðinde savaþý Suriye topraklarý dýþýna taþýrmaktan çekinmeyecek bir rejimdir.

Türkiye aslýnda Suriye’nin bu hallere düþebileceði öngörüsüyle davrandý: Önce deðiþimin zaman içerisine yayýlarak gerçekleþmesini saðlama aklýný verdi yumuþak görünüþlü Beþþar Esad’a; ‘Arap Baharý’ ile birlikte ayaklanmanýn Suriye’nin kapýsýna dayanacaðýný fark edip Esad’ýn deðiþim sürecini hýzlandýrmasýný bekledi. Aranýn bozulmasýna raðmen bir süre yine de ‘Beþþarlý çözüm’ üzerinde duruldu.

Deðerlendirmelerde ihmal edildiðini sandýðým noktalar, Beþþar Esad’ýn vitrin süsü olmaktan öteye gitmediði, esas önem taþýyanýn varlýðýna kast edildiðini anlayýnca Baas rejiminin bürüneceði acýmasýzlýðýn boyutuydu. Dört kilit isim hayatýný kaybetti deðil mi, ayný saldýrýda Beþþar Esad da ölseydi, Baas mekanizmasý kan dökmeye devam ederdi. Edecektir de...

Hesaplar yapýlýrken Beþþar Esad’ýn Baas mekanizmasýnýn elinde ‘rehin’ olduðunu düþünmek þart...

Kana doymayan, 1982 yýlýnda Hama’da onbinlerce insanýn canýný bir hiç uðruna almaktan çekinmemiþ bir rejim bu. O da yýkýlacaktýr elbette, ama kimbilir kaç cana daha mal olarak...