Herkes bütün kartlarını açtı mı?

Uzunca bir süredir PKK eksenli hareket, Batı ve Rusya'ya kendisini, “Ortadoğu'da laik tek alternatif” olarak satıyor. Amerika'ya, Rusya'ya gidildi, Avrupa'da lobi yapılıyor.

Bunu yaparken Batı ve Rusya'nın önüne Ak Parti iktidarını “İslamcı tehdit” olarak koyuyor.

Söylediği şu:

- Eğer İslamcı politikalar sizin için de tehdit ise, onun önünü kesecek olan tek güç biziz, onun için bize yatırım yapın!

Bir ara bunu Avrupa'da Kılıçdaroğlu da yaptı, “Erdoğan'ı destekliyorsunuz, oysa onun gönlü Avrupa'da değil, Ortadoğu'da” gibi sözler söyledi.

Buradaki “İslamcı” tanımlamasının, “Sade Müslüman” çerçevesinde değil, stratejik anlamda kullanıldığını ve muhataplarına “Nüfuz alanlarınız tehdit altında” mesajı vermeyi amaçladığını unutmamak lazım.

Batı'da ve Rusya'da bu söylemin alıcısı bulunur mu?

Kesinlikle bulunur.

Bulunur çünkü, İslam'ın evrensel bir nüfus dağılımı var, coğrafyası var ve bu varlık, farklı ülkelerin hakimiyet ve nüfuz alanında.

Türkiye bunu biliyor. Bilmemesi mümkün değil. Çünkü bu alanın önemli bir kısmı Osmanlı çökertildiğinde “Öteki” dünyanın hakimiyet – nüfuz alanına girmiş.

Hatta bu konuda teyakkuz vardır o öteki dünyanın derin odaklarında.

“Laik tek alternatif” söylemi, öyle sıradan bir “sistem tercihi”ni ifade etmiyor, aslında öteki dünyaya “Sizin İslam coğrafyasındaki statünüzü gözeten yapı” mesajı içeriyor.

“Biz laik Kürt damarıyız, bize yatırım yaparsanız, kendinize yatırım yapmış olursunuz” mesajıdır bu.

Suriye'de PKK uzantısı PYD/YPG'ye hem Amerika hem Rus tarafının kol-kanat germesini doğru görmek lazım.

Şayet burada Rusya'nın Amerika'dan farklı davranacağını zannediyorsak, bu, Rusya'yı doğru okumadığımız anlamına gelir.

Bir şey var:

- Türkiye'ye yönelik bir kuşatma!

Mustafa Kemal Paşa'nın Hilafeti kaldırmasının arkasındaki saik değerlendirilirken, “İngilizler'le kavgalı bir Türkiye olmayacağız” mesajının verildiği ifade edilir. Çünkü Cumhuriyet'i kuran kadrolarda “Abdülhamid'in hilafet politikasının, sömürgelerde İngiltere'yi vurduğu, o yüzden de Osmanlı'nın çökertildiği” gibi bir kanaat vardır.

Erbakan Hoca'ya karşı oluşan uluslararası rezervlerde, onun sadece Müslüman bir politikacı olmasının değil, “D-8'le Türkiye'nin farklı bir İslam dünyası inşa edebileceği” ihtimali vardır. Bu ihtimali öncelikle iki “İslam ülkesi” olan Mısır'da Libya'da engellediler, sonra 28 Şubat'la Türkiye'de vurdular.

“Arap baharı” İslam dünyası adına yeni bir arayıştı, onu Mısır'da Suriye'de vurdular. “Tunus'un İslamcıları” da Mısır'daki tehdidi gördü ve geri çekildi.

O süreçte Tayyip Bey'in Mısır'a Tunus'a gidip, İslami kesimin yadırgayacağı biçimde “Laiklikten korkmayın” mesajı vermesi, aslında “Öteki alem”deki rezervleri dikkate aldığı içindi.

Tayyip Bey'in dünya sistemine yönelik sorgulamaları son derece haklıdır.

Evet “Dünya kesinlikle 5'ten büyüktür.”

Kesinlikle adaletsizlikler vardır ve bunun sorumluları şu an dünyaya hükmeden güç sahipleridir.

Kesinlikle bu düzen değişmelidir.

Başka ne denebilir ki!

Ama bizim sesimiz, bazen kendi dünyamız dediğimiz “İslam dünyası”na bile ulaşmayabiliyor. Mısır'da beş vakit namaz kılan generali ve İhvan'ı radikal bulmayan Selefiler'i, bizde Cemaat diye ortaya çıkan yapıyı çaldılar.

Dün “Müslüman” Arapları, Arnavutları çalmışlardı, bugün Kürtleri çalmak istiyorlar.

İran'a “Sana Pers hülyaları için alan açabiliriz” ışığı yakıyorlar. 

***

Ne dersiniz şu an içinde yaşadığımız gerilime baktığımızda kartlar yeniden mi karılıyor coğrafyamızda? Eğer böyle ise, güç dağılımları Türkiye için, İslam dünyası için sağlıklı mı?

Hemen dibimizde dünya güçleri ile oynaşan PKK'ya yatırım yapmak, nasıl bir gelecek planlamasını içeriyor?

Lozan'da bitmeyen bir hesap varsa, onu kim, nasıl, nereye doğru geliştirecek?

ONA: Bir çamur adam. İkide bir Taşgetiren'e yapışmaya çalışıyor. Ama tutmaz. Sen önce çamurluktan çık, adam ol. Sana senin kelimelerinle hitap etmeyeceğim. Çünkü kalemim kirlenir.