Herkes, kendi tarihinin penceresinden bakar dünyaya

Dün, bazý siyasî liderlerin kendi Meclis Gruplarý'nda yaptýklarý konuþmalara biraz kulak verdim. 1923 sonrasýnda, hiçbir seçim yapmaksýzýn ülkenin ensesine çöküp, hiçbir seçimde de millet tarafýndan tek baþýna iktidara getirilememiþ olan ve silâh dayatmalarýyla, darbelerle, millete, 'anayasa' diye zorla kabul ettirilmiþ ve pek çoðu hâlâ da deðiþtirilemeyen prensipler ve kanunlarýn mimarý olan bir siyasî hareket düþününüz.

O hareketin lideri, dün, önce her zaman yaptýðý gibi, bir yüzüne yerleþtirdiði 'tebessüm maskesi'yle, bir 'sevgi pýtýrcýðý' halinde, iktidara geldiklerinde, 'ayrýmcý bir dil kullanmayan, herkesi kucaklayan bir yönetim kuracaklarýný' vaad ediyordu... Ve hemen ardýndan da, yüzündeki maske buharlaþýyor, 'Uzun zamandýr bir kiþinin hegemonyasýnda yönetilen Türkiye'den þikâyetlerini dile getiriyordu.

Neredeyse, içimden, 'Ne o, dolaylý olarak redd-i mirâs mý ediyor?' diyecek oldum. Çünkü, o kiþi, Türkiye'nin son 100 yýldýr nasýl bir 'tek adam' prensiplerinin hegemonyasý ile yönetildiðinden haberdardý ve hattâ, o çizgiye gururla sahib çýkýyordu.

Meðer, 'uzuun zamandýr ülkeyi kendi hegemonyasý altýnda yönettiði'nden þikayetçi olduðu kiþiden maksadý, 20 yýldýr Türkiye'yi halkýn seçimiyle, rey ve iradesiyle yöneten Tayyib Erdoðan imiþ. Ve ona göre, Erdoðan 20 senedir, ülkenin hazýr parasýyla, zenginliðiyle idare etmiþ imiþ. Þimdi 30 yaþýn altýnda olan ve o dönemi bilmeyen ve halktan kopuk bazý safdiller o dönemi nasýl bilmezler. Çünkü onlar o dönemi ya hiç yaþamadýlar, ya da, ana-babalarýnýn ne büyük sýkýntýlar içinde yetiþtiðinin acýsýný, ýzdýrabýný hissetmediler.

Bu laflarý edebilen kiþi, Erdoðan'ýn 20 yýl boyunca hep halkýn rey ve iradesiyle seçildiðini, kendi partisinin ise, hiçbir seçimde tek baþýna iktidara gelemediðini görmezlikten geliyordu.

Açýktýr ki, o siyasetçinin suçlamasýndaki hedef, aslýnda Erdoðan deðil, kendilerine hiçbir zaman tek baþýna iktidar fýrsatý vermemiþ olan millettir.

Bu kiþi, ayrýca evinde kullandýðý elektrik ve gaz'ýn faturalarýödemediðini ve ödemeyeceðini de tekrarlýyor. Bu yöntem, halkýn hakkýný yemenin anarþist mantýðýndaki gerekçedir. Söz konusu milyonlarca ailenin gaz ve elektriðinin, borçlarýný ödeyemedikleri için kesildiðini dile getiren kiþi, kendi borcunu ödemediði halde, elektrik ve gazýnýn kesilmemesinin sebebini izah etmese de açýktý. Çünkü, oturduðu þehrin belediyesinin yönetimi kendi partisinin elindeydi.

*

*Tarih, masala dönüþtürülmemeli...

Dün konuþmasýna kulak verdiðim bir diðer siyasî lider de, Devlet Bahçeli idi. O da, Anadolu'da 1919 sonrasýnda verilen mücadelenin zorluklarýný anlatýrken, Mazhar Mufid Kansu'nun hâtýralarýna dayanýyordu. Onun, bir ara, 'peynir-ekmek almaya bile paralarýnýn kalmadýðý' gibi iddialarýný hatýrlattý. Mazhar Mufid Kansu 1919-Erzurum Kongresi'nden itibaren, M. Kemal Paþa'nýn özel kalem müdürü gibiydi. O günlere dair hâtýralarý ilginçtir.

Mâdem ki, Mazhar Mufid þahid olarak gösterilecek. Onun, Erzurum'da bir gece boyu, yenilip içildikten sonra, kimin, 'lâtin alfabesine geçileceði, hanýmlarda tesettürün kaldýrýlacaðý, Hýlâfet'in kaldýrýlacaðý' vs. maddeleri saymaya baþladýðýný da okumuþtur ve Mazhar Mufid'in bile þaþkýnlýk geçirdiðini hissettirmesi karþýsýnda, 'Yaz, Mazhar Mufid, bir gün sana seslenirim 'Hangi maddeye geldik?' diye sorarým.' þeklindeki sözlerin de kime aid olduðunu bilir. Müslüman halk, hangi hedefler için canla-baþla, varýný- yoðunu ortaya koyarak mücadele ederken, evet, o mücadelelerin karar merkezinde olan birileri de kimlerin hesabýna hangi plânlarý hazýrlýyordu.

*

Evet, tarihe takýlýp kalmayalým; ama, nelerin nasýl tezgâhlandýðýna dair tarihten bazý hatýrlatmalarý bizzat Bahçeli de yapýyor.

Mazhar Mufid'in beþ parasýz kaldýklarý iddiasýna gelince.

Sultan Vahdeddin, bir paþasýný en geniþ yetkilerle ve vazifeli olduðu bölgelerin askerleri üzerinde deðil, bütün mülkî erkân ve makamlar üzerinde de salâhiyetli olarak ve emrinde 30 kadar subay, bir o kadar astsubay ve 25 kadar da gemi personeli ve 30 kadar atlý gönderirken, Ali Fuad (Cebesoy)Paþa'nýn hâtýrâtýnda yazdýðýna göre, dayýsý Dâhiliye Nâzýrý Mehmed Ali Bey, Padiþah'ýn emriyle kendisine, -Ýngiliz Ýþgal Gücü'nden gizli olarak-, Galata Köprüsü üzerinde büyük miktarda altýn vermiþti.

Konuya bir de bu açýdan bakýlýnca, Mazhar Mufid'in iddiasý havada kalýr.

*

*Ve, Putin'in torbasýnda daha çoook turplar olduðu varmýþ...

Putin dün konuþurken, Ukrayna'nýn özellikle batýsýnda yaþayan halkýn, Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda Rusya'ya karþý düþmanca hareket ettiklerini' hatýrlatýyor ve 'Rusya'yý korumak ve Donbass'daki soykýrýmý önlemek için, Ukrayna'ya müdahale ettik, baþka çaremiz yoktu.Operasyon baþlattýk, hedefine de ulaþacak. Askerlerimiz, modern silâhlarý etkili þekilde kullanýyor.' diyordu.

Bu mantýkla, Putin, fýrsat eline geçse, tarihte Rusya'ya müþkülat çýkaran herkesle de operasyon çekmeye kalkýþacaktýr.

Diyelim ki, Donbass bölgesinde Rusya'yla birleþme tarafdarý olanlara baský yapýldý; belki bir-kaç kiþi de öldürüldü. Buna karþýlýk, Putin'in, savaþ demekten dikkatle kaçýndýðý ve operasyon dediði ve bütün Ukrayna'da, insan eseri her ne varsa yok etmesi ve on binlerce sivil insaný öldürmesi soykýrým filan deðil, Rusya'yý savunmakmýþ!!.

Ama, sadece 1,5 aydýr kuþatma altýnda olan Mariupol'da, en azýndan 10 bin sivil insanýn öldürülmesi soykýrým deðil!. Ve daha dün, Kiev bölgesinde 1200 sivil cesedine daha ulaþýldý.

'Gücetapar'lýðýn en çarpýcý örnekleri sergileniyor, Ukrayna'da...

*