Herkes safını belli etmeli!

ABD’nin aleni “ekonomik savaşı”yla karşı karşıyayız. Ama hâlâ birileri kalkıp sorunu içerde arıyor. “İçerdeki sorun” üzerinden Başkan Erdoğan’ı hedef tahtasına oturtuyor. 

Bir ana muhalefet partisi lideri düşününüz ki adeta ABD ağzıyla konuşuyor. CHP’ye bir bütün olarak haksızlık etmek istemem. Çünkü bu ABD saldırısı karşısında koşulsuz bir biçimde hükümetin yanında durmak gerektiğine inanan sahiden ulasalcı ve solcu isimler de var. Çoklarının solculuğunun Erdoğan düşmanlığı dolayısıyla ABD eksenine kaydığı bir dönemde tek tük de olsa bu ülkenin topraklarına ayak basan bir solcu/ulusalcı anlayışın dillendirilmesi pek bir kıymetli. 

***

İçerde hiç mi sorun yok? Ekonomik sistemimiz kırılganlıklar içermiyor mu? Pek tabii sorunlarımız var. Kırılganlıklarımız var. Cari açıktaki büyüme ve dış borç stokumuz biliniyor. Bunlar bugün konuşacağımız konular değil. Çünkü sorun “içerden” kaynaklanmıyor, asıl “dışarıdan” kaynaklanıyor. 

İçerdeki sorunlarımız için alınması gereken tedbirler alınıyor, atılması gereken adımlar planlanıyor. 

Lakin şimdiki sorun tamamen “dış kaynaklı”... Görünen sebep rahip Brunson, lakin derinlerdeki gerçek sebep farklı. 

***

ABD Erdoğan liderliğindeki Türkiye’den fena halde rahatsız. 

Kendi rolünü kendi belirleyen, Rusya, Çin ve İran’la kendi milli çıkarları doğrultusunda sahici ve kalıcı politikalar üreten Türkiye ABD için giderek bir tehdite dönüşüyor. Türkiye’nin, kendi bekasını tehdit eden ABD politikalarına çomak sokan ve oyunlarını bozan hamleleri ABD’yi çıldırtıyor. 

Özcesi şu: ABD Türkiye’ye kendi safını belirle diyor. Ya koşulsuz benden yanasın, ya da düşmansın! 

ABD’nin Türkiye’ye ne kadar düşman örgüt ve odak varsa hepsinin arkasında aleni bir hami olarak durmasının sebebi de bu! 

Unutmayalım ki IMF ile (Siz bunu ABD diye de okuyabilirsiniz) ekonomik bağımlılık ilişkimizi bitirdikten, yani kendi ayaklarımız üzerinde güçlü bir biçimde durmaya başladıktan sona karşılaştığımız hadiseler tesadüfle izah edilemez. 

Gezi, 17/25 Aralık, 6-7 Ekim, 15 Temmuz gibi... 

PKK terörünün artarak devam etmesi ve DEAŞ’ın sınırımıza getirilip üstümüze salınması gibi... 

Ekonomik tetikçiler marifetiyle ekonomimizle oynanması gibi... 

Unutmayınız ki PKK, FETÖ ve DEAŞ dolayısıyla yapılan askeri harcamalar bütçemizde deliklerin oluşmasını sağladı. 

Demek istediğim “içerdeki sorun”un ve “kırılganlık”ın asıl sebeplerinin başında da gene bu dış saldırılar ve kumpaslar geliyor. 

“Dış kaynak” vurgusu nedense birilerini rahatsız ediyor. Oysa hakikat ortada. 

ABD Başkanı ve Yardımcısı bütün dünyanın gözü önünde bunu açıklıyor: “Rahibi şu gün şu saatte bırakıp bize göndermezseniz her türlü yaptırıma hazır olun!” 

Nedense içimizden birilerinin gözleri kör, kulakları sağır! 

ABD açıkça bir ekonomik savaş ilan edeceğini söylüyor ama içimizdeki Amerikan muhipleri “Ne savaşı kardeşim, her şey sizin hatalarınızın sonucu ortaya çıkıyor. Mevcut diktatoryal rejimle ve kırılgan ekonomik sistemle ülkeyi getirdiğiniz yer burası!” diye bas bas bağırıyorlar. 

Oysa ABD’nin bizim sistemimizle bir sorunu yok! ABD’nin demokrasi ve insan hakları diye bir derdi yok! Öyle olsaydı Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkelerle kavgalı olurdu! Eli kanlı diktatör Esed’i devirmek için çaba sarfederdi! Asıl derdi Erdoğan’la, Erdoğan politikalarıyla! 

Düne kadar Erdoğan’ı “ABD’nin içimize yerleştirilmiş adamı!” olarak lanse edenlerin cümlesi bugün Erdoğan karşıtlığı üzerinde ABD’nin yanında hizalanmış bulunuyorlar! 

Kimin kimin adamı olduğu ortaya çıktı! O yüzden diyorum ki herkes safını mertçe ortaya koymalı! 

Bu süreçte kim ki yarım ağızla ABD’yi eleştiriyormuş gibi yapıp “içerdeki sorun” üzerinden asıl müsebbibin Erdoğan olduğunu bas bas bağırarak söylüyorsa bilesiniz ki onlar Amerikan muhipleridirler!