Herkesi aynı sepete mi atmalı?

Meğer kıyamet kopuyormuş. Koskoca Galatasaray Üniversitesi Rektörü 2 haberi görünce amiral gemisinin eski kaptanına benzemiş, annesinin hacılığından girip Masonlar’dan hoşlanmadığından çıkmış.

Profesör unvanı olan bir bilim adamı için acınası bir durum açıkçası.

Konu, Democratic Progress Instute’ün İstanbul’da dün düzenlediği “Medyanın dili ve barışın inşaasına etkisi ile karşılaşılan zorluklar” konulu toplantıydı.

Grup daha önce İngiltere, Kuzey İrlanda, İskoçya ve İrlanda’da toplantılar yapmış Birleşik Krallık’ta barışın sağlanmasına ilişkin yolda atılan adımlar konusunda bilgi almıştı.

Aralarında milletvekilleri, akademisyenler ve gazetecilerin bulunduğu ekip son toplantısını gerçekleştirmeden önce ‘bir kısım medya’ DPI’yı PKK’nın örgütü ilan etti.

Yani bizler barış için, silahların susması, bu topraklara barışın gelmesi için uğraşan insanlar değil, PKK’nın amacına hizmet eden insanlardık.

Ne yazık ki, bu iddiaların kaynağı şike operasyonu, Ahmet Şık-Nedim Şener davasındaki gruptu.

KCK Operasyonu’nu herkesin içine atılacağı bir sepete döndüren, PKK ile müzakere yoluyla değil de çatışma yoluyla mücadele çizgisini sürdüren bu odak, farklı görüşteki insanlara yönelik bu tutumuyla 28 Şubat andıçcılarından bir farkı olmadığını ortaya koydu açıkçası.

Bu açıdan bakınca sadece gücün el değiştirdiği, her şeyin eskisi gibi sürmekte olduğu hissine kapılıyor insan.

Biz barış için atılacak adımları konuşurken Yeni Şafak Ankara kulislerine hakim yazarı Abdülkadir Selvi yeni bir müzakere sürecine işaret ediyordu.

Beşir Atalay, Sadullah Ergin, Yalçın Akdoğan’ın da aralarında bulunduğu AK Parti’nin etkin isimleri, BDP ile müzakere sürecini başlatmışlardı.

Elbette, hemen sonuç alınacak diye bir şey yok ama iki parti arasındaki görüşmeler olması olumlu ve desteklenmesi gereken bir gelişme.

Selahattin Demirtaş ve arkadaşlarının Washington’dan verdikleri birlik mesajı, BDP kanadında yeni bir yaklaşımın gelişmekte olduğunun göstergesi.

Türkiye, bir yandan Ortadoğu’da kurucu ülke olma iddiasında olup diğer yandan kendi ülkesinde barışı kuramamış bir ülke olamaz. Onun için barış isteyenlerin, provokasyonlara, gözdağlarına aldırmadan yoluna devam etmesi gerekir.

 

Danıştay’ın garip kararı

Bu ülkenin idari yargısı işi gücü bırakmış Türkiye’yi yönetmeye soyunmuş durumda.

Ankara’da ulaşım zammını iptal gibi hukuki açıdan komedi bir karara imza atan Danıştay, şimdi de 19 Mayıs kutlamalarının stadyumlarda yapılması uygulamasına son veren yönetmeliği iptal etmiş. Yani, illa stadyumda kutlanacak diyor, bırakalım o zaman bakanlığı da idari yargı yönetsin.

Türkiye’de yargının halk iradesini kabullenmesi zaman alacak belli ki.

 

28 Şubat hortumu!

28 Şubat’ın kayıtları ortada.

O dönem kimin, hangi bankaları soyup soğana çevirdiği, elindeki güçle bu soygunları örtbas ettiği ortada.

Erol Evcil’e verilip yok edilen milyonlarca doların hesabı bile sorulmadı. TMSF yönetimi bu olayı yok saydı nedense.

Ekonomik ayağının üzerine gidilmeyen bir 28 Şubat soruşturması vicdanları yaralar. O paralarda tüyü bitmemiş yetimin hakkı var.

O nedenle Başbakan Erdoğan’ın suç duyurusu girişimini sonuna kadar destekliyorum. Artık çalanın yanına kar kalma dönemi bitmeli.