Cemaat çevreleri önceki gün bazý emniyet mensuplarýna yönelik olarak baþlatýlan adli operasyonu “17 Aralýk’ýn intikamý” olarak yansýtmaya çalýþýyor. “Bu günahsýz polisler yolsuzluklarýn üzerine gittikleri için cezalandýrýlýyorlar” mesajý verilmek isteniyor. Siyasi pozisyon olarak cemaatin hýk deyiciliðini benimsemiþ bazý sol-liberal kalemler de bu propagandaya canla baþla hizmet ediyorlar.
Gözaltýna alýnan polis þeflerinden önemli bölümünün 17 Aralýk ve 25 Aralýk giriþimleri içinde fiilen yer almamýþ olmalarý gerçeði bir tarafa, bu memlekette sanki Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi davalar hiç yaþanmamýþ gibi her þeyin miladý olarak 17 Aralýk’ý göstermek iyi niyetli bir tutum olamaz.
Elbette 17 Aralýk giriþiminin siyasi iktidarýn gözünü açtýðý söylenebilir. Böyle bir kumpas ancak kendi baþýna gelince baþkalarýnýn baþýna gelenleri anlamaya yöneldiði eleþtirisi de yapýlabilir. Ama meseleyi 17 Aralýk parantezine sýkýþtýrmaya, hatta hükümet-cemaat kavgasýna indirgemeye çalýþmak Türkiye’nin bir dönemini rehin alan yapýlanmayý ve zihniyeti -uluslararasý baðlantýlarýyla birlikte- temize çýkarmak anlamýna gelir.
Oysa Türkiye geçtiðimiz yýllarda çok büyük bir badire yaþadý. Darbelerle mücadele etmek veya geçmiþte dindarlara kapatýlan devlet kapýlarýný açmak gibi masum iddialarla suret-i haktan görünen bir cemaatin uluslararasý güçlerle iþbirliðiyle iþlediði günahlar unutulamaz.
Bu cemaatin devleti ele geçirme hevesinin önünde engel olarak gördüðü kiþi ve kurumlarý acýmasýzca hedef alýp yüzlerce, binlerce masum insanýn hayatýyla oynamasý, bunun da ötesinde yargý, maliye ve emniyet gibi kurumlarý rehin almasý unutulacak ve unutturulacak bir olay olamaz...
Gayesine ulaþmak için her yolu mübah gören bu anlayýþýn irtikâp ettiði maddi ve manevi cinayetlerin hesabý sorulmak zorunda.
Vaktiyle Ergenekon, Balyoz gibi davalarda sergilenen usulsüzlükleri ve sahtecilikleri eleþtiren bazýlarýnýn þimdi kalkýp “17 Aralýk olmasaydý bunlar tasfiye edilecek miydi?” diye sadece ve sadece cemaat-hükümet çekiþmesinden siyasi iktidarýn zararlý çýkmasý beklentisiyle suyu bulandýrmaya çabalamalarý ibretlik bir manzara oluþturuyor önümüzde.
Yakýn geçmiþte özel yetkili mahkemeler marifetiyle yürütülen yargýlama süreçlerinde iþlenen suçlardan, kurulan kumpaslardan dolayý siyasi iktidarýn payýna düþen eleþtiri ve suçlamalarý dile getirmek baþka, “bu hükümetten kurtulmak için son fýrsat” diye cemaatin kuyruðuna yapýþma fýrsatçýlýðý yapmak baþka bir þey.
Devlet içinde yuvalanmasýnda ve palazlanmasýnda siyasi iktidarýn kusuru var diye... Bu karanlýk yapýnýn iþlediði suçlarýn hesabý sorulmasýn mý?
Bu yapýnýn TSK içindeki kadrolaþmasýna engel görülen subaylarýn yüz kýzartýcý suçlara hedef yapýlarak bertaraf edilmelerinin, çoðunun günahsýz yere yýllarca cezaevinde tutulmalarýnýn hesabý sorulmasýn mý?
Muhtemelen uluslararasý kurgulamalar çerçevesinde tasfiye edilmek istenen bazý TSK mensuplarýnýn -hiç ilgileri olmadýðý halde- Balyoz veya Askeri casusluk davalarýna dâhil edilmeleri için “dijital deliller” imal edilmesinin hesabý sorulmasýn mý?
Aralarýnda siyasetçilerin, iþadamlarýnýn, bürokratlarýn, yazar ve sanatçýlarýn da yer aldýðý yüz binlerce kiþinin telefonlarýnýn kanunsuz dinlenmesinin hesabý sorulmasýn mý?
Cemaat aleyhinde kitap yazan, makale yayýnlayan, konuþma yapan insanlarýn birtakým uyduruk suçlar icat edilerek hapse atýlmalarýnýn hesabý sorulmasýn mý?
Yatak odalarýna yerleþtirilen kameralarla elde edilen mahrem görüntülerin þantaj amacýyla kullanýlmasýnýn hesabý sorulmasýn mý?
Devletin baþbakanýnýn evine ve ofisine dinleme aygýtý yerleþtirilmesinin hesabý sorulmasýn mý?
Devletin dýþiþleri ve güvenlik bürokratlarýnýn kozmik derecede gizli görüþmelerinin kaydedilip servis edilmesinin hesabý sorulmasýn mý?
Nihayet, bu yapýya “dinî ve millî hizmetler yapýlýyor” zannýyla destek ve gönül veren halis niyetli insanlarýn bu tertemiz duygularýnýn hoyratça istismar edilmesinin hesabý sorulmasýn mý?