7 Haziran seçimleri sonrasýnda ortaya çýkan tablonun, siyasetin kodlarýný tümüyle deðiþtireceðini düþünenler; ayný zamanda bu deðiþim projesinin sahipleriydi. Ancak yaþanan kilitlenme hali, hem siyaseti yeniden zaptetme arayýþýnda olanlarýn gücünü kýrdý. Hem de Türkiye’nin baþdöndürücü bir hýzla kendisini gözden geçirmesini saðlayacak bir kýsa dönemi ortaya çýkardý.
Ancak bu gözden geçirme halinin ne kadar yeterli olduðu ve yaygýn deyimle þapkamýzý önümüze koyup ne kadar düþündüðümüzü kestirmek zor. Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan, özellikle çözüm süreci ve etrafýnda oluþturulan mekanizmalar ve araçlarýn, hýzla Türkiye’nin aleyhine þekillendiði uyarýsýný yaptýðýnda, önce çok farklý tepkilerle karþýlaþtý.
Erdoðan’la siyaseten ayný yerde duranlarýn bir bölümü de dahil pek çok kesim, onun bu uyarýsýný, ‘sertleþme’ veya ‘devletin rengine bürünme’ olarak görmeyi tercih ettiler. Yýllar yýlý kimsenin cesaret dahi edemeyeceði adýmlarý atan, deðiþimleri gerçekleþtiren ve bunlarý her defasýnda büyük siyasi riskler alarak yapan bir lider; bir anda deðiþim karþýtý ilan edildi. Bu durum öteden beri onu ‘diktatör’ ilan etme hevesinde olanlar için de bulunmaz bir fýrsat haline geldi. Neredeyse her büyük deðiþim hamlesine muhalefet edenler, bir anda özgürlük ve barýþýn savunucusu haline geldiler.
Nitekim seçim sürecindeki HDP projesi, böyle bir yaklaþýmýn ürünüydü. Türkiye’de Kürtler üzerinde nüfuz elde edemeyen ve Almanya’nýn baþýný çektiði güç merkezi, Ýmralý’yý da bir kenara iterek yeni bir siyasi güç oluþturmayý denedi. CHP’den ve bu konudaki her projeye gönüllü tetikçilik yapan çevrelerden aldýklarý ‘ödünç oylarla’ zaten yükseliþte olan ayrýlýkçý partiyi ciddi bir milletvekili sayýsý ile Meclis’e taþýdýlar.
Ancak bu projenin eksik taraflarý vardý ve her þeyden önce AK Parti tüm operasyonlara raðmen siyasetin ana aktörü olma gücünü korumuþtu. Ýniþli çýkýþlý ve Devlet Bahçeli’nin ilginç sosyal medya demeçleriyle iyiden iyiye karmaþýk görünen duruþuna raðmen MHP, bu tezgahýn dýþýnda kalmayý tercih etti. Ama hepsinden daha önemli ve kuþatýcý olan; Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn belirleyici rolünü, gücünü ve hamle üstünlüðünü korumasýydý.
Nitekim bu durum sayýsal olarak yeterli olmasýna ve TÜSÝAD sermayesinin pek bir iþtahýný kabartmasýna raðmen diðer üç partinin koalisyon kurmasýna geçit vermedi. 7 Haziran sonrasýnda yapýlan yorumlarý þöyle bir hatýrlayýn. AK Parti’nin dýþarýda kaldýðý bir üçlü koalisyonun ne çok heveskarý vardý ortalýkta. Þimdi herkes yavaþ yavaþ gerçek gücün nerede olduðunu görerek yeni oyun kurgularýnýn peþine düþmüþ durumda.
Yüzde 13 elbette çok önemli bir oy oraný ve muhtemel bir seçimde proje sahiplerinin en çok üzerine titreyeceði husus bu oraný korumak olacak. Ancak HDP üzerinden inþa edilmek istenen ‘barýþ projesi’nin daha birkaç hafta geçmeden yerle bir olmasý, bu kez ellerini bir hayli daraltacak.
Kimin ne kadar dikkate aldýðý ya da hesap dýþý býrakmaya çalýþtýðý artýk önemli deðil. Türkiye siyasetinin temel oyun kurucusu Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan ve bu durum, yaþadýðýmýz çatýþma halinden tutun da, kafamýzý kaldýrýp geleceðe bakabilmeye kadar her alanda yine belirleyici olacak.
Siyaset bir hesap iþidir kuþkusuz. HDP’ye bir proje olarak destek olanlar da hesaplarý devam ettikçe orada olacaklar. Peki ya bugüne kadar farklý bir yerde duran, ama kendilerine göre birtakým gerekçeler bularak HDP’ye destek olan muhafazakar-dindar Kürtler? Daha nereye kadar bu projenin içinde olacaklar? Herhalde bir hesap yapýyor olmalýlar. Çünkü gerçekten, ama gerçekten tahammül sýnýrlarýný aþan bir dönemdeyiz ve yanlýþ hesaplarýn bedeli, her zamankinden daha aðýr olacaktýr.