2008 krizi sonrasý ABD’deki finansal telaþý ve dönen dolaplarý anlatan ‘Too big to fail’ (batamayacak kadar büyük) filmini seyrettiniz mi bilmiyorum ama bu konudaki en gerçekçi film budur bence. Tabii filmin bir baþka özelliði de karakterlerin hayal ürünü deðil, tam o sýrada yaþayan, bu iþleri ‘kotaran’ gerçek kahramanlar olmasýydý. ABD Maliye Bakaný Henry Paulson’un-filmde William Hurt- kendisini nasýl paraladýðýný, Fed Baþkaný Ben Bernanke’nin-filmde Paul Giametti oynuyordu Bernanke’yi ve fiziksel olark da çok benziyordu- durumu nasýl ‘idare’ etmeye çalýþtýðýný ama bütün bu olan bitenin onun boyunu çoktan aþtýðýný, bu önemli filmde, ibretle izleyebilirsiniz. Þimdi Fed’in baþýna Bernanke’nin tam tersine, içten pazarlýklý olmayan, daha dobra ve açýk bir baþkan geliyor: Janet Yellen... Yellen, süreçte ilgili olarak Bernanke’den çok ayrý düþünmüyor ama çok daha açýk sözlü... Fed’in orta ve uzun vadede ne yapacaðýný merak edenler için Yellen bulunmaz bir kaynak...
Yalnýz kaðýtlar deðil, hepiniz balonsunuz...
Þimdi bu hafta yine Fed tutunaklarý açýklandý ve bu tutanaklarda parasal geniþlemenin vaktinden önce bitebileceðini anlatýldý diye ortalýk karýþtý. Tabii bu tutanaklarda geçen ‘filmin’ biraz eski olduðunu ve bize bayat mevzularý tartýþtýrdýklarýný da söyleyelim...
Ben, þu ‘Fed tutanaklarý’ denen þeyin ne olduðunu anlayabilmek için Too big to fail filmini seyredin derim. Oradaki her konuþulanýn týpký piyasadaki bir çok ‘þey’ gibi balon olduðunu, bildiðimiz ‘çýkar’ gruplarýnýn ve Fed’i oluþturan sermaye yapýlarýnýn orta ve uzun vadeli stratejilerinin oraya nasýl yansýtýlmaya çalýþýldýðý ama bunun bile pek beceri ile yapýlmadýðýný ve ortaya bir kakafoninin çýkma olasýlýðýnýn büyük olduðunu görürsünüz.
Böyle olunca bu gerçeði bilen bir takým piyasa kurtlarý ve de bunlarýn arkasýndaki politik aktörlerin sonuna kadar kullanacaðý çok iyi bir oltadýr bu tutanaklar ya da hernangi bir Fed üyesinin bir açýklamasý... Bence hiç buralara takýlmayalým ama bu itiþ-kakýþý ekonomi diye anlatanlara da artýk ne denebilir ki... Onlara diyeceðim þu; siz Too big to fail gibi fimlerde figüran bile olamazsýnýz, boþu boþuna çenenizi de bizi de yormayýn...
Asýl mesele...
Þimdi biz asýl meseleye gelelim; þu günlerde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlýðý’nýn düzenlediði 3. Sanayi Þurasý Ankara’da gerçekleþiyor. Aslýnda bu þura, belirlediði altý önemli baþlýkla yalnýz sanayi çerçevesine sýnýrlý kalmýyor.Bilgi ekonomisine geçiþin alt yapýsýný da öne çýkartýyor. Þura’nýn ilk temel baþlýðý ‘bilimsel ve teknolojik geliþim - Ar-Ge ve Ýnovasyon... Bunun dýþýnda þura, sürdürülebir üretim, istihdam ve beþeri sermaye, sanayi bölgeleri, kümelenme, küresel rekabet, kamu destekleri gibi baþlýklarý tartýþmaya açýyor. Bakanlðýn, orta ve yüksek teknoloji ürünlerinde Türkiye’nin Avrasya’nýn üretim üssü olmasý gibi bir amacý var. Bu amacýn gerçekleþmesi için en önemli baþlýk tabii ki insan kaynaðý yani beþeri sermaye... Ýþte tam burada þu soruyu sormamýz gerekir; bugün dershaneler üzerinden yapýlan eðitim sistemi tartýþmalarý, Sanayi Þura’sýnýn bu önemli baþlýðýnýn sizce karþýlýðý mý? Deðil tabii ki... Ýþte Fed tutanaklarýna nasýl gelecekte dönüp bakmayacaksak, bu kýsýr tartýþmalara da bence dönüp bakmayacaðýz.
Peki nereye bakmalýyýz; Çin, tam þu sýralar çok önemli bir atýlým yapýyor... Çin’in hikayesi bundan sonra çok belirleyeci ve ilginç olacak ancak Çin’in tarihteki yolculuðu da bugün bütün geliþmekte olan ülkeler için çok önemli derslerle doludur. Bence bizim bugün Sanayi Þurasý’nda ele aldýðýmýz devlet-sanayi, devlet-beþeri sermaye iliþkisi Çin’in iniþli çýkýþlý tarihinde çok önemli bir yer tutar.
Çin-Osmanlý: Bürokrasi ve onun sýrtýndakiler
Çin’in yüzyýllar süren teknolojik üstünlüðünde devlet türü örgütlenmelerin payý büyüktür. Avrupa’da Rönesansýn tohumlarý 1400’lü yýllarda atýlýrken, Çin, teknolojik olarak en geliþmiþ uygarlýk durumundaydý. Kâðýt, Çin’de Batý’dan bin yýl önce ortaya çýkmýþtý.
14. yüzyýlýn baþýnda Çin sanayileþme devrimin eþiðine gelmiþti neredeyse. Ancak ne olduysa Avrupa’da Rönesans’ýn tohumlarýnýn atýldýðý 1400’lerin baþýnda oldu. 1400’den sonra Ming ve Qing hanedanlarý, beþeri bilimlere, sanata ve bunlarýn sonucu olarak doðacak teknolojiye önem vermek yerine emperyal bir bürokrasi çizgisini tercih ettiler. 1430’a gelindiðinde pusulayý bulan Çin, büyük gemilerin inþasýný yasaklamýþtý. Bunun nedeni çok açýktý: Çin hanedanlarý, yüzyýllar sürecek bürokratik ve askeri iktidarlarýný garantiye almýþtý ve artýk yeniliklere açýk deðillerdi. Hatta her yenilik onlarýn gelecekteki iktidarý tehdit eden bir düþmandý.
Kentli loncalar, meslek örgütleri ve hanedana yapýþmýþ bürokrasi, kâðýdý, kâðýda baskýyý, pusulayý ve demir sabaný bulan uygarlýðý kendi iktidarý için geriye götürmeye kararlýydý. Avrupa’da Rönesansýn tohumlarý, Çin’de büyük gerilemenin baþladýðý zamana denk gelir.
Peki benzer durum Osmanlý için de yok muydu; þüphesiz vardý... Osmanlý’da da hem merkezi devlet bürokrasisi hem de devlet bürokrasine dayanan ve taþrada güçlenen yerel egemenler (ayanlar) var olan üretim iliþkilerini geliþtirmek yerine, çok daha kolay olan statükoyu sürdürmeyi ve zayýflayan merkezin yerine vergi toplamayý tercih etti.
Deðiþime direnmek boþuna...
Bakýn bu þimdi de sürüyor; bürokraside biraz güçlenen, bir önceki dönemin boþluklarýndan yararlananak geliþtirdiði ve kendisine baðladýðý sistemi savunuyor ve en ufak deðiþime direniyor... Ancak tam þimdi, ne Çin, Ming ve Qing hanedanlarý döneminde ne de Türkiye, bürokratik oligarþi ve onu saran iþ çevrelerinin denetiminde...
Binlerce yýllýk bir uygarlýða teknolojiyi yasaklayan ve onu yine binlerce yýl geriye iten hanedanlarýn elinden-en az onlar kadar,insanlýk için, tarihi bir yanlýþ olan- kapitalist ulus-devletlerin eline geçen teknoloji, yine bugün batýlý ulus-devletlerin denetiminden çýkýyor ve insanlýðýn özgür kullanýmýna geçmenin eþiðine geliyor. Yani Çin, 1400’lerde býraktýðýný þimdi geri alýyor. Bu, þüphesiz Türkiye için de geçerli...Türkiye, atmasý gereken adýmlarý arkasýna bakmadan atmalý...
Sonuç:Tarih ve güncel dersi: Beþer,hiç bir þeyi batamayacak kadar büyütmemeli, yeniye izin vermeli, yoksa þaþar...